Haber / “Ilımlı İslam Tez”inden AKP iktidarına
12:23 18 February 2014

“Kişilerin yoktur bir önemi, çerçevedir var eden o dönemi. Siz de görün resmi değil onu içine alan çerçeveyi.”

Bertolt Breicht

1970’li yıllardan günümüze uzanıp, Türkiye’de yaşanan olayları hem dış hem de iç politika açısından içine alan çerçeveye baktığımızda, ABD tarafından 90’lı yıllarda ortaya atılan Büyük Ortadoğu Projesi’nin ve 1977 – 1981 arası dönemde ilan edilen Yeşil Kuşak oluşumunun etkilerini çok genel bir bakışla değerlendirmeye çalışabiliriz.

Sosyalizm ve Kapitalizm’in egemen olduğu iki kutuplu dünyada, dış politika açısından bakıldığında Türkiye, SSCB’nin sosyalist yayılımına karşı kullanmak üzere bir İslam kuşağı oluşturmaya çalışan ABD dış politikasının Yeşil Kuşak oluşumunun içinde yer alacaktı. İç politika açısından baktığımızda aynı dönemde Türkiye’de 12 Eylül 1980 askeri darbesi meydana gelmiş ve yönetimin Turgut Özal’a teslim edilmesine müteakip sol hareketin gelişimine karşı Ilımlı İslam anlayışı geliştirilmiş ve bu anlayışın yayılması yönünde gerekli politik ve ekonomik kadrolaşmaların ve uygulamaların ilk adımları atılmaya başlanmıştı.

1990’lı yıllarda terör gerçeğiyle karşılaşan ve 11 Eylül 2001 saldırısı ile büyük bir şok yaşayan ABD yönetimi, Ilımlı İslam anlayışını ABD karşıtı olan radikal islam tehlikesine karşı kullanmak üzere Büyük Ortadoğu Projesi’ni (BOP) oluşturmaya başladı. Başka bir yönüyle BOP, radikal islam kaynaklı küresel terörizmin engellenmesi bahanesiyle stratejik enerji kaynaklarını denetlemek suretiyle ABD ekonomisine güç katmak amacını gütmekteydi ve projenin kapsamı içine Türkiye ve sınır komşuları Suriye, İran, Irak da dahil olmak üzere yirmi üç ülke alınmıştı. Bu dönemde strateji uzmanı Graham Fuller “Siyasal İslam’ın geleceği” adlı kitabında, Amerikan dış politikasının en önemli hedeflerinden birinin, özünde İslamcı fakat liberal bir İslami reformun teşvik edilmesi, bu amaçla da Fethullah Gülen’in desteklenmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Türkiye’de, bahsi geçen dönemde Gülen Cemaatinin eğitim kurumlarında yetiştirilen cemaat mensupları Ilımlı İslam tezine uygun olarak gerçekleştirilen yeni düzenlemelerin sayesinde devletin çeşitli kadrolarına yerleştirilmeye başlanmıştı.

2003 yılında ABD’nin kitle imha silahları bulundurduğunu iddia ettiği ve aynı zamanda özgürleştirilmesi ve demokratikleştirilmesi gerektiğini ileri sürdüğü Irak’a işgal hareketi başlamıştır ve devam eden süre zarfında BOP’nin içinde yer alan Fas, Tunus, Mısır gibi çeşitli ülkelerde son olarak Suriye’de demokratikleştirme ve özgürleştirme adı altında toplumsal hareketlerin yaşandığı izlenmektedir. Türkiye iç politikasına baktığımızda Irak işgalinden aylar önce Kasım 2002’de seçimlerden tek parti iktidarı olarak çıkan Ak Parti, Irak işgalinde ABD’yi destekleyecek oy çokluğunu sağlayamamış olsa da geçen süre zarfında Orta Doğu ve Arap ülkeleriyle ilişkilerini geliştirme yönünde politikalar izledi. Ambargo uygulanmakta olan İran ile kapalı kapılar ardında sürdürdüğü ilişkileri nedeniyle ABD’nin tepkisini çekti. Son iki yılda Suriye’de yaşanan hareketlere dahil olmaktan kaçınmadı fakat ABD tarafından bu süreçte yalnız bırakıldı.

ABD’nin ekonomik ihtiyaçlarına ve tehdit algılamalarına göre politikalarını oluşturduğu varsayımından yola çıkarsak Yeşil Kuşak – BOP – Ilımlı İslam – Gülen Hareketi ve AK Parti iktidarının bu politikaların birer parçası olduğunu ve bu parçalarının bazılarının yöntem diğerlerinin araç olarak kullanıldığını, işlevlerini kaybettikleri andan itibaren uygulamadan çıkarılabileceklerini ya da desteklenmekten vazgeçilebileceklerini söyleyebiliriz. Ilımlı İslam, ABD dış politikası açısından uluslar arası arenadaki gücünü arttırmak, rakiplerine ve radikal islama karşı kullanılmak üzere bir araç olarak görülmüştü. Gülen Cemaati destekli 12 yıllık Ak Parti iktidarı, ABD’nin Yeşil Kuşak ve BOP projelerini gerçekleştirmesi çerçevesinde oynadığı rol açısından değerlendirildiğinde, 1970’li yıllarda başlayan ve hem dış hem iç politikada kullanılan Ilımlı İslam tezinin en başarılı kadrolaşması olmuştur. ABD, ekonomisine güç katmak adına enerji kaynaklarını denetleyebilme amacıyla giriştiği politikalar sonucunda, Orta Doğu’da neler yapabileceğini, kazançlarını – kayıplarını ve bu politikaların kendi ekonomisinde yarattığı etkileri artık görmüştür. Bu çerçevede, işlevini kaybeden projeleri ve araçları uygulamadan çıkartmaya ya da desteğini çekmeye başladığı fakat bu hareketleri doğrudan kendisinin gerçekleştirmesinin mümkün olamayacağı durumlarda, işbirliği yaptığı ülkenin iç politika unsurlarını birbirlerine karşı kullanarak gerçekleştirmeye çalıştığı düşünülebilir. Türkiye iç politikasında bugüne kadar alınan mesafeyi dayanışma içerisinde kat etmiş ve şimdiye kadar farklı iki yapı olarak değil de tam tersine iç içe geçmiş tek bir yapı olarak görülen Gülen Cemaati ve AKP iktidarı birlikteliğindeki kırılmalar dış politika ekseninde yapılan işbirliklerinin işlevselliğini kaybetmesinden ötürü ABD’nin AKP iktidarı üzerinden desteğini çekmesi ve bunun iç politikadaki yansımalarının Gülen Cemaatinin bir hareketi gibi gösterilmeye çalışılıyor olması bir ihtimal olarak değerlendirilebilir. Önümüzdeki dönem bugün yaşananların daha net idrak edilebilmesini sağlayabilecek ve Türkiye iç siyasetinin hangi dış ve iç dinamikler tarafından belirleneceğini gösterecektir.

Yararlanılan Kaynaklar

ORAN, Baskın, (2001) :“Türk Dış Politikası” Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, Cilt.II,İstanbul,İetişim Yayınları

ŞIK, Ahmet, (2011) : “İmamın Ordusu”, İstanbul, Postacı Yayınevi

GÜNAL, Altuğ, “Büyük Ortadoğu Projesi ve Türkiye” (Türkçe). Ege Üniversitesi. http://web.archive.org/web/20111111192225/http://eab.ege.edu.tr/pdf/4/C4-S1-2-%20M15.pdf.

Comments are closed.

HABER / En Çok Okunanlar