Haber / Türkiye’nin şişirilmiş korkusu: Anadilde eğitim
17:17 24 September 2013

Çerkeslere 1864 sürgünüyle savruldukları topraklarda anadillerini unutturan tek ülke Osmanlı bakiyesi Türkiye oldu. Çerkes derneklerinde kapalı devre toplantılarda yapılan konuşmalarda “Uğruna savaştığımız Türkiye bize anadilimizi unutturdu, bizi süren Rusya ise anadilimizi yaşattı” diye yakınmalar olurdu.

Bunun ne demek olduğunu ilk Kafkasya seyahatimde anladım. Rusya Federasyonu’na bağlı Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti’nin başkenti Çerkesk’te medya evinin her bir katında bir gazete çıkıyordu: Rusça, Adıgece, Karaçayca, Nogayca ve Abazaca. Hepsini ziyaret edip hikâyelerini dinlemiştim. Kamu binalarının levhaları beş dildeydi. Rusya Federasyonu içinde nüfusu 500 bini bulmayan bir özerk cumhuriyette hâkim dil olan Rusçanın dışında otokton halkların kullandığı diler resmen tanınıyor. Diğer özerk cumhuriyetlerde de durum aynı. Mesela Kabardey-Balkar Cumhuriyeti’nin önde gelen üç halkının konuştuğu diller Kabardeyce (Adıgece), Balkarca ve Rusça resmi dil statüsünde. Her bir halkın kendi dilinde devletin kadrolu sanatçılar istihdam ettiği tiyatrosu bile var.

Bu uygulamalar bizim gibi ‘Tek dil, tek vatan’ sloganıyla yetişmiş Türkiyeli nesiller için sarsıcıydı, esaslı bir ders niteliğindeydi: Bize eğitim sıralarında ve siyaset sahnesinde aşılandığı gibi halkların kendi anadillerinde eğitim alması ülkeyi bölmemiş, aksine bütünleştirmişti.

Elbette Türkiye son yıllarda AB’ye üyelik sürecinin etkisiyle demokratikleşme ve farklı etnik grupların haklarını tanıma konusunda epeyce yol aldı. Devletin Kürtçe ve Arapça televizyon kanalları açması ya da belli dillerde kısa süreli televizyon yayınlarının başlatılması bunların başında geliyor. Ama ne yazık ki geldiğimiz yer, Rusya Federasyonu’nun bile 90 yıl gerisinde.

Kürtlerden boykot

Türkiye’de bu hafta okullar anadilde eğitim fırsatını kaçırarak başladı. Güneydoğu’da Diyarbakır gibi kentlerde Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ve Demokratik Toplum Kongresi (DTK) 1 hafta süreliğine okulları boykot çağrısı yaptı. Boykota katılım oranı bölgelere göre değişiyor. Eğitim-Sen’in Diyarbakır’da sokakta Kürtçe matematik dersi ve Kürdi-Der’in Adıyaman’da düzenlediği yürüyüş gibi anadilde eğitime dikkat çeken farklı etkinlikler de dikkat çekti. Hâlbuki PKK ile barış sürecinin en önemli unsurlarından biri anadilde eğitimin önünün açılmasıydı. Bu alanda yaz boyunca beklenen yasal düzenlemeler gerçekleşmediği gibi eylül sonunda açıklanması umulan yeni reform paketinin de hayal kırıklığı yaratma ihtimali yüksek.

Okullarda birkaç yıldır uygulanan seçmeli anadil dersi ise hak arayan cepheler için makyajdan öteye geçemiyor. Milli Eğitim Bakanlığı 2012-2013 öğretim yılında ortaokullarda seçmeli derslere Yaşayan Diller ve Lehçeler dersini eklemişti. Bu kapsamda ortaokul 5. sınıftan başlamak üzere ilk kez Kürtçe, Adıgece ve Abazaca seçmeli ders olarak okutuldu. Bu yıl seçmeli dersler kapsamına Lazca da eklendi. Ancak bu derslerin okutulması, okuldaki talebe ve öğretmen olup olmadığına bağlı. Seçilen ders için sınıf açılabilmesi en az 10 öğrencinin aynı dersi talep etmesini gerektiriyor. Alt yapı eksikliklerinin yanı sıra etnik aidiyetlerle ilgili tabular, dışlanma korkusu, eksik teşvik, özellikle Kürtler arasında anadil eğitiminin anadilde eğitimle aynı olmadığı gerekçesine dayalı boykotlar seçmeli derslere olan talebi düşürüyor. Geçen yıl 81 ilden sadece 28 ilde Kürtçe dersini 18 bin 847 öğrenci seçti. Anadil tartışmasının odağındaki Diyarbakır’da bile seçmeli ders talep eden öğrencilerin oranı yüzde 10’u geçmedi.

Siyasetteki derin çatlak

Anadille ilgili en büyük açmaz yürütülen tartışmalarda anadil meselesinin temel bir hak olarak ele alınması yerine PKK’nın bir talebi olarak masaya yatırılması. Böyle olunca da özellikle milliyetçi ve devletçi kesimlerin direnci kırılamıyor. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli anadilde eğitimi ‘devleti parçalama projesinin bir parçası’ olarak görürken Kürt açılımını sözde destekleyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da “Anadilde eğitim toplumu böler” argümanına saplanıp kalmış gözüküyor.

Hükümet ise ‘hem nalına hem mıhına vuran’ bir politikayla tartışma sürecini çok kötü yönetiyor. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç son beyanatında bir yandan eleştirilere “Anadilde eğitim ana sütü gibi helaldir” yanıtını verirken diğer yandan teknik yetersizlik bahanesine sığınıyor hatta Kürtçe eğitimde ısrar edenlere kapıyı gösteriyor: “Diyelim ki anayasa değişti ve anadilde eğitim mümkün hale geldi. Anadil sadece Kürtçe mi? Başka ana diller de var. Kürtçeyi esas alalım, bugün bu dilde eğitim yapabilecek düzeyde yetişmiş insanımız var mı? Fiziği, matematiği, coğrafyayı bir dilde okutabilecek noktada mıyız? Örnek olarak sadece Kuzey Irak’taki bazı okulları gösteriyorlar. Peki, çocuklarınızı oraya gönderin bakalım, orada eğitim alsınlar.” Arınç’a bakılırsa BDP ve DTK’nın boykotu da hükümeti pek etkilemişe benzemiyor: “Sevinerek söylemeliyim sadece 2 ilimizde biraz yoğun boykot yaşandı. Diğer illerimizde onların beklediği şekilde değil, yüzde 3’lerle yüzde 5’ler arasında ilk güne ait bir boykot rakamları var. Bomba ellerinde patlamıştır.”

Tek resmi dil ve anadilde eğitim konusunda yazıya Rusya Federasyonu’ndaki rahatlıktan girdim ama Avrupa’da da erken yol almış olanlar bir yana ‘Avrupa Bölgesel Diller ve Azınlık Dillerini Koruma Antlaşması’ ve ‘Ulusal Azınlıkların Korunması İçin Çerçeve Sözleşmesi’ nin de etkisiyle birçok ülke önemli düzenlemelere gitti. Avrupa’da anadilde eğitimde sınırları aşmış ülkelerin başında Belçika geliyor. Flamanca, Fransızca ve Almancanın resmi dil olduğu ülkede eğitim bölge halkının kendi dilinde yapılıyor. Finlandiya’da ulusal diller Fin ve İsveççenin yanı sıra resmen tanınan 4 azınlık dilinde eğitim mümkün. Norveç’te Samiler 1985’den beri okullarda anadil eğitimi alabiliyor. Fransa’da resmi dil Fransızca ama 1951’den beri Baskça, Katalanca, Brötonca gibi yerel diller okullarda öğretiliyor. Almanya’da anadilde eğitime yasal kısıtlama yok ve bu konuda yetki eyaletlerde. Britanya’da ‘de facto’ resmi dil İngilizce ama Gal ve İskoç dili de İngilizce ile birlikte ikinci eğitim dili. İspanya’da İspanyolca devletin resmi dili ama Katalonya’da Katalanca, Bask bölgesinde Bask dili ikinci resmi dil statüsünde. İtalya’da Almanca, Ladince, Fransızca ve Slovence bölgesel resmi dil statüsünde. İlkokullarda anadil talebe bağlı olarak zorunlu iken ortaokullarda bazı durumlarda yerel dilde eğitim veriliyor.

Fehim Taştekin 

http://www.al-monitor.com/pulse/tr/contents/articles/opinion/2013/09/turkey-debates-kurdish-language-education.html

 

 

Comments are closed.

HABER / En Çok Okunanlar