Haber / “ZORUNLU AÇIKLAMA”YA, ZORUNLU CEVAP
11:51 11 September 2013

3 Eylül 2013 tarihinde Guşıps ‘ de ozgurcerkes.com internet sitesinden alıntı yaparak ön yazı ile yayınladığımız   ” Çerkes Diasporası’nda Adam Bogus’ un mektubunun yankıları sürüyor…” başlıklı haberimizin ardından İstanbul Kafkas Kültür Derneği Başkanı Ümit Duman’dan “Zorunlu Açıklama”  başlığı ile Guşıps’e bir yazı gönderilmiş ve 9 Eylül 2013 tarihinde yorumsuz olarak yayınlanmıştı. 11 Eylül 2013 tarihi itibariyle özgürcerkes.com internet adresinde İstanbul Kafkas Kültür Derneği Başkanı Ümit Duman’ın Guşıps’te de yayınlanan “Zorunlu Açıklama” başlıklı yazısına cevaben Çerkes Hakları İnisiyatifi imzasıyla bir yazı kaleme alındı.

Konu ile ilgili daha  önceki yayınlarımızda olduğu gibi bu yazıyı da yorumsuz olarak yayınlıyoruz.

…………………………………..

 

“ZORUNLU AÇIKLAMA”YA, ZORUNLU CEVAP

 

Ümit Duman, Özgür Çerkes’de yer alan ve anavatan xaselerinin İstanbul’da yapılmasını istedikleri konferans sonrasında yaşanan gelişmeleri anlatan haber/yoruma bir açıklama metni gönderdi. Duman’ın yazdıklarını yan sütunlarda bulacaksınız.

Şunu baştan söyleyelim; Duman’ın anlattığı olayların bir kısmı bizim bilmediğimiz, yaşamadığımız olaylar. Kendi anlattıkları üzerinden yorum yapmış: Yok Bogus’un, imzasını taşıyan yazıdaki muhatap isimlerden bilgisi yokmuş da, falanmış da feş mekanmış. Eğer böyle bir şey varsa, Adam Bogus çıkar erkek gibi bir açıklama yapar ve “bu yazılar sahtedir, imzalar sahtedir, bizim böyle bir önerimiz olmamıştır” der. Mişlerle, -mışlarla  yapılan laf salatasına bizim karnımız tok.

Biz yaşadığımız bir süreci belgeleriyle kamuoyuna aktardık. Kendi yaşadıklarımızı izah eder ve savunuruz, naklettiğimiz kısımlarda da şahitler ortada, gerekirse onlara sorulur.

Bilmediğimiz olaylar hakkında ise yorum yapamayız.  Onun için, Duman’ın anlattığı hikayelere diyecek bir sözümüz yok. Varsın onları kendisi anlatsın, kendisi yorumlasın.

***

“Zorunlu açıklama”nın üzerinde konuşabileceğimiz bazı kısımlar ise şöyle:

Özgür Çerkes’de yer alan yazıda cevabı açık olduğu halde, halâ, Adem Bogus imzalı ‘’çağırıya’’ Vacit Kadıoğlu, Nusret Baş ve Kenan Kaplan isimlerini kim ilave etmiştir? Çağırının Türkçe metni ilk nasıl ÇHİ ve Nusret Baş’ın başında bulunduğu iki oluşuma gitmiştir? Çağrı’nın Türkçe metnini kim çevirmiştir? Çağırı Türkiye de neden üç oluşuma gönderilmiştir?” soruları soruluyorsa işimiz zor demektir.

Biz kendi cephemizden olayı gayet açık bir şekilde aktardık. Bilinen farklı bir şey varsa anlatılsın ki biz de öğrenelim. Böyle boş soru işaretleri üretip bundan medet ummak kimseye kazanç sağlamaz.

***

ÇHİ ve DÇDK olarak 16 Temmuz’a kadar, ne Maykop’ta 14 Temmuz’da yapılan toplantıdan, ne de toplantının içeriğinden ve ne de sonunda alınan kararlardan bir bilgimiz vardı.  Bizim Maykop toplantısından ve buradan çıkan karar doğrultusunda isimlere yapılan çağrıdan 16.07.2013’te www.hekupsa.com’da yayınlanan Türkçe çağrı metni ile birlikte haberimiz oldu. Bu metin doğrudan çağrı yapılan isimlere hitap etmekteydi ve hala aynı adreste  durmaktadır (Bkz.:   http://hekupsa.com/cherkesiya/golos-cherkesii/1034-rusya-federasyonu-erkes-sivil-toplum-kurulu-larinin-a-risi)   

Ümit Duman soruyor: Mektubu kim çevirdi?

Biz nereden bilelim. Bize Rusça veya İngilizce metin zaten gelmedi. Bize gelen mektup yayınlanan gibi Türkçeydi ve Adam Bogus imzasını taşıyordu. Bugüne kadar Bogus’tan aksi bir açıklama gelmediğine göre herkes bunun Bogus’un bilgisi dahilinde olduğunu kabul etmek durumunda. Yok farklı bir şey varsa önce Bogus’un ortaya çıkıp konuşması lazım.

Diğer problemli husus, Vacit Kadıoğlu’nun ağzından aktarılan bir ifadeyle “mektubu Türkçeye çevirenlerin DÇDK ve ÇHİ tarafı olduğunun” ihsas ettirilmesidir. Fakat bundan pek de emin değiller ki, yazının başka bir bölümünde Moskova’da bir profesörün tercüme ettiğini filan aktarıyorlar. Belli ki boş atıp dolu tutma derdindeler. Hiçbir şey bilgiye dayanmıyor. Bir yerden paça kapabilir miyiz diye kıvranılıyor.

Merak edenlere net olarak söyleyelim ki bizim bu mektubun ne yazılışı, ne tercümesi ile hiç bir alakamız olmamıştır. Aksini söyleyen ispat etmek zorundadır. İspat edemeyen de müfteridir.

Belirttiğimiz gibi çağrı ilk olarak şahıslara gelmemiş, www.hekupsa.com’da yayınlanmıştır. Olaydan da o an haberdar olunmuş ve sonrasında da müdahil olunmuştur.

Umarım anlaşılmıştır sayın Duman?

***

Biz bu çağrıyı önemli bulup, İstanbul ayağı muhatapları olarak hemen ertesi gün bir toplantı düzenleyerek resmi çağrı geldikten sonra neler yapabileceğimizi görüştük.  Görüşmede konferans talebi olumlu bulundu. Resmi çağrı gelince de anavatandakilerin talebi doğrultusunda Kaffed’e “birlikte cevap verelim”  önerisinde bulunulması kararlaştırılarak bir arkadaşımız taslak mektubu hazırlamakla görevlendirildi. Ertesi gün orijinal çağrının muhatap isimlere ulaşmasıyla da hazır vaziyette olan mektup KAFFED’e gönderildi.

KAFFED’in hantallığıyla kıyas edilip, buradan, “Hımm; bu kadar hızlı cevap veriyorlarsa, demekki bunlar içinde, çağrı metnini de muhakkak bunlar hazırlamıştır”sonucunu çıkarmak akla ziyan. KAFFED’in iç işleyişine entegre olmuş birisi için bu hız baş döndürücü(!) gelebilir, ancak belirtelim ki KAFFED dışındaki dünyada insanlar, 48 saatin içine, 2 saatlik bir toplantı ve yazılacak 300 kelimelik bir mektubu sığdırabiliyorlar.

***

Nizip Kampı’nda ne olup bittiğini siz nereden biliyorsunuz da misafirlere bu konuda bilgi veriyorsunuz sayın Duman? O kampa hiç ayağınızı bastınız mı? İsa Elagöz kamp hakkında ne biliyor dedikodulardan başka? Ya Hakan Aydemir ne biliyor? Hiçbirinin hiçbir şey bildiği yok. Tamamının bildikleri, atılan iftiralar ve dedikodular. Kampta sadece ayıp arayıp, defo isnat etmeye çalışanların verdiği enformasyonun da bir kıymeti yoktur.

Nitekim siz de sayın Duman, aynı kişilerden aldığınız palavra enformasyonla kafkasakademi.com’daki röportajınızda kampın boşaldığı, sadece 200 kadar kişinin kaldığı, KAFFED’in kamptan çıkanlara ev bulduğu yalanını söyleyebildiniz. Çıkan bir-iki aile ile derneklerinizden birileri irtibat kurdu diye “onlarla da biz ilgilendik” mesajı üfürmeniz en hafif tabiriyle cingözlüktür. Bilin ki kamp full doludur. 200 konteynerde yaklaşık 750 kişi ikamet etmektedir. Yeni müracaatlar vardır, gelmek isteyenlere yer gösterilememektedir. Kamptan zaman zaman yakınlarıyla irtibat kurarak çıkanlar olmaktadır. Bunların içinde Kafkasya’ya gidenler vardır, kendilerine yardımcı olunmaktadırr. Ayrıca akrabalarının yanına gidenler, kendi imkanlarıyla ev tutanlar da olmuştur. Çıkanların yeri hemen dolmaktadır. Kamptan çıkan birkaç kişi derneklerinizden birileriyle irtibatlandı diye kendinize aslan payı çıkarmanız yanlıştır. Dışınızdakiler tarafından yapılan her işi küçültme ve iyi taraflarını kendinize evriltme hastalığından bir vazgeçseniz artık. İyi bir iş yapanları takdir etmenin fazilet olduğunu artık öğrenin.

Yine Kafkas Akademi’de, “Çerkesler ne yazık ki kendisinin taraf olmadığı –veya olmaması gereken- bu savaşın bir biçimde kurbanı olmakta, ısrarla taraf yapılmaya çalışılmaktadır. Hem de bir kısım Çerkesler yoluyla!!??”  iftiralarınızı hemen ispat etmekle yükümlü olduğunuzu da hatırlatırız. İspat etmezseniz, bu yalanları yaydığınız mecralarda, takındığınız tavra uygun sıfatlarla sizleri ifşa etmek de bizim görevimiz olacaktır. İşte o zaman kendi yaptığınız bu” çirkinlikleri” unutup, bizim “çirkinlik“ yaptığımızdan filan dem vurmayın sakın.

***

Evet, Özgür Çerkes’deki haber-yorum yazı 20 gün bekledikten sonra yazıldı. Bunda şaşılacak ne var? Vacit Kadıoğlu’na yazılan mektubun cevabı da 10 gün süreyle beklenmişti. Aynı şekilde Anavatandaki bazı tavırların da netleşmesini bekledik bu 20 günde.  Olayların 20 gün sonra aktarılmış olmasının ne manası olabilir de buradan da bir sürü anlamsız soru işaretleri üretiyorsunuz?

***

Sayın Duman, Biz hiçbir kurum veya oluşumu ötelemiyoruz. Ancak yaşamlarını öteki kurum ve temsilcilerine küfürle sürdürmek isteyen oluşumlara ve temsilcilerine elimizden geldiğince uyarıda bulunmak; uyarıları dinlemeyenleri de küfür ve aşağılamaları devam ettiği sürece uzak tutmak düşüncesindeyiz.” diyerek kibirli ve üst perdeden bir üslubu neyinize güvenerek kullanıyorsunuz? Kendinizi birinci ligde diğerlerini ikinci ligde mi görüyorsunuz? Kimse Kremlin’in kontrolündeki DÇB’ye payanda olanların küçük dünyasını paylaşmak için can atıyor değil. O kavşağı geçeli çok oldu. Biz medeni dünyada düşmanlar arasında bile ilişki kurulabildiğini düşünerek anavatan emekçilerinin önerisi doğrultusunda hiç olmazsa bu projede ”birlikte cevap verelim” önerisinde bulunduk sadece. Ve bulunulan öneride bizim hiç bir menfaatimiz de yok.  Eğer anavatandan önerildiği gibi ayrılıklarımızı göz ardı ederek bir konferans yapabilseydik bundan sadece Suriye Çerkesleri karlı çıkardı. Ama sizin bu kibirli ve çiğ yaklaşımlarınızdan bu şans da heba oldu.

Fesatçı kurumlarla işbirliğinde buluna buluna neyin fayda, neyin zarar olduğunu anlayamayacak kadar gözlerinizi örtülmüş sizin.

***

Bu arada aralara sıkıştırdığınız geçmişe dönük imalar bizim için bir şey ifade etmiyor. Açıkça yazarsanız tartışabiliriz.

***

Bizlerin Krasnodar Xase ve Asker Soht ile hiçbir kurumsal veya yapısal bağımız yoktur, bunu böyle bilin.  Sadece Çemişo Hazret’le olan kişisel bir ahbaplık var  ortada. Yazımızda aşağılamalar olduğundan şikayet eden ve hassasiyet ortaya koyan siz, ayağınızı bile basmadığınız Krasnodar Adiğe Xase’den bahsederken “Asker Soht’un 3 kişilik derneği…” diyerek, “Çemişe Hazret’in ne tür haberleşmeler kullanılarak buralara geldiği” imasıyla, “Kafkasya da ki STK’ların yazısını çarpıttığımız”ı söyleyerek, “Suriyeli Hemşerilerimize yönelik geçmişte yapılan yanlışlara yenileri eklediğimiz…” ifade ederek ve diğer küçümseyen ve istifham pompalayan sinsice cümlelerle çok steril bir yazı mı yazdığınızı iddia edeceksiniz?

 “Kafkasya da ki STK’ların yazısını çarpıtarak, son derece iyi niyetle ve acil çözüm gerektiren bir konuyu böylesine ‘’ÇİRKİNLİKLERLE’’ provoke etmeyi hiç kimse affetmemelidir.”  diyerek hem yazıyı çarpıttığımızı ima edecek, hem de milleti bize karşı gaza getirmeye çalışacaksınız, sizinki güzelleme, bizimki çirkinlik olacak öyle mi?

O zaman yazıları nasıl çarpıttığımızı ispat etmek zorundasınız sayın Duman. Asıl çirkinlik Kafkasya’daki STK’ların ortaya koyduğu iradeyi tersine çevirme ve bunun üzerinden toplumu bizim üzerimize provoke etme gayretinizdir. Ortağı olduğunuz Rus devlet kurumu DÇB üzerinden anavatandaki STK’ları rahatça susturabilirsiniz fakat örtülü veya açık hiçbir tehditiniz bize sökmez sayın Duman.

***

 “Yazıyı yazanların dikkat etmesi gereken bir başka husus, böylesi toplumsal konuları kişiselleştirerek hakaret etmenin altından kalkılması zor bir sürece yol aldığının bilinmesidir.” diyor Duman.

Kişiselleştirilen hiçbir şey yok ortada.  Senaryoda rol almaya hevesli olup toplum huzuruna çıkanlar, eleştirilmeye ve bu rollerine uygun sıfatlar duymaya hazır olmalıdırlar. Adının anılmasını istemeyenler ise hiçbir senaryoda rol almadan, sahneyi terk edip evlerine dönmek zorundadırlar.

Sızlanmanın gereği yok.

ÇHİ

 

İstanbul Kafkas Kültür Derneği Başkanı Ümit Duman’ın “Zorunlu Açıklama” başlıklı yazısı için:

http://www.gusips.net/news/3691-umit-duman-zorunlu-aciklama.html

Yorumlar (2)
  1. Ahmet Karden on said:

    Bence yok birbirinizden farkınız. Kaffed’i biliyoruz. Eleştirim ÇHİ’ye esasen. DÇB şu-bu yeri göğü inletiyorsunuz paşam da , Soht Asker ne? Daha düne kadar rf’de sivil toplum yok, demokrasi yok derken, birden RF’de bile sivil toplum olabildiği, “anayurt emektarları” olabildiği nasıl aklınıza geldi.
    RF büyükelçisi ile kim kafayı çekecek, kim yemek yiyecek kavgası bu. Kavga buysa meydan sizin. “Yeyin birbirinizi”…
    “İnsan düşmanıyla bile görüşür” geyiğini yemeyiz Erol Karayel. Bugüne kadar görüşenlere neler söylediğin de bizim arşivimizde.
    Ben görüşenlere karşı değilim tabi de, senin kıvraklığını not düşelim önce bir…

  2. Erol Karayel on said:

    Ahmet bey,
    Adımı geçirdiğiniz için yazma ihtiyacı hissettim; yoksa söyleyeceklerimin sizin algı düzeyinizdeki biri için bir şey ifade etmeyeceğini iyi biliyorum. Çünkü bu üslup sahiplerine “mikser kimlikli” diyorlar, onlara hiçbir sözün kâr etmediği herkesçe bilinir. Onların işleri güçleri ortalığı karıştırmaktır. Hazzı kaosta yaşarlar. Genelde bir kampa mensupturlar. Yol kenarında dururlar, gelene geçene bakıp, yerli yersiz, “ona da çakayım”, “buna da çakayım” dan başka bir şey düşünmezler. Erdiğine erer, eremediklerine de taş atarlar.
    Belli ki siz de bu prototiplerden birisiniz. Orman yansa, oradaki ateş size sadece sigara yakma ilhamı verir. Sizin gibilerden oturup, olayları gözden geçirip, adam gibi bir değerlendirme yapma cehdi beklenmez. Olaylar karşısında söyleyebileceğiniz en içerikli sözler işte bu “yiyin birbirinizi” gramajındadır. Bu hikmetli(!) sözünüzün ardından sonra bir de kalkıp adalet müvezziî gibi orta yerde gerinip gezersiniz sıkılmadan…

    Sen hiç merak etme dostum, biz Soht’u da biliriz, ötekileri de; Biz Kaffed’e de el uzatırız, DÇB’ye de… Biz konsolosla da konuşuruz, Putin’le de. Kiminle, neyi, ne zaman, nerede, nasıl konuşacağımızı çok iyi biliriz inan. Ama senin düzeyinizde birinin bunları anlama ihtimali yoktur.
    Biz direksiyonu kilitlenmiş gemi değiliz hep aynı yöne gidecek. Kimseyle ne ebedi düşmanız, ne de ebedi partneriz. İlkelerimiz var. İlkelerimizden taviz vermeden her masaya oturur, herkesle, her konuyu görüşürüz. Konsolosla oturduk mu dediğin gibi kafa çekmeyiz, “kafasını ütüler” ders veririz; nitekim verdik de. Ama senin kratında biri bunları an-la-ya-maz.
    Ha, arşivinde olanın da bir değer ifade ettiğini zannetmem, tavsiyem çıkarıp da kendini rezil etme.

    Bu lüzumsuz satırlarla meşgul ettiğim için diğer okurlara özür borcum var; ama sen de başka bir dilden anlamazdın ki be dostum.

HABER / En Çok Okunanlar