Haber / İstanbul’da “Şimdi barış zamanı” sesleri
12:31 Dün

DSİP, BDP, İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH), SDP, HAK-İŞ, Hukukçular Birliği, Mazlum-Der’in de aralarında bulunduğu çeşitli sivil toplum kuruluşları, akademisyenler ve gazetecilerin destek verdiği ‘Çözüme Evet’ koalisyonu Saraçhane’den Beyazıt Cami’ne yürüdü ve barışı haykırdı.

Fatih’te, çözüm sürecine destek vermek isteyen yaklaşık 1500 kişi Saraçhane’den Beyazıt Meydanı’na kadar yürüdü. Yapılan basın açıklamasında, herkesin çözüm süresine destek vermesi istendi.

 

Çeşitli sivil toplum kuruluşu, siyasi parti ve sendika temsilcilerinin oluşturduğu ‘Çözüme Evet Koalisyonu’ üyesi yaklaşık 1500 kişi saat 14.00’da Saraçhane Parkı’nda toplandı. ‘Dinle, anlat, duy, konuş’ yazılı pankart açan grup, çözüm sürecine destek vermek amacıyla Beyazıt Meydanı’na kadar yürüdü. Sık sık ‘Şimdi barış zamanı’, ‘Çözüme evet, barışa evet’ ve ‘Çözüm, barış, bize yeter’ şeklinde slogan atan grup sıcak havaya aldırmadan yürüyüşünü tamamladı.

 

Beyazıt Meydanı’nda grup adına ortak basın açıklamasını Avukat Gülden Sönmez ile Yıldız Önen okudu. Açıklamada, barış sürecinin başlamasıyla birlikte can kayıplarının durduğuna dikkat çekildi. Açıklamada çözüm sürecine destek olmanın insanlık borcu olduğu vurgulandı. Ortak açıklamada, sorunun çözümü için ilk defa bu kadar ciddi bir kapı açıldığının altı çizildi. Eyleme, Akil İnsanlar Grubu’ndan Ali Bayramoğlu ile Levent Korkut da destek verdi.

 

Çözüme Destek koalisyonu yürüyüşüne Devrimci Sosyalist İşçi Partisi (DSİP), Barış ve Demokrasi Partisi (BDP), HAK-İŞ, İnsani Yardım Vakfı İHH,Sivil Dayanışma Platformu, Küresel Bak, Uluslararası Hukukçular Birliği, Hukukçular Derneği, Anadolu Platformu, Mazlumder İstanbul, Ankara ve İzmir şubeleri, Beyaz Hareket Derneği gibi oluşumlar ve akil adamların yanında, sanatçı ve yazarlar da destek verdi…

 

Gülden Sonmez ve Yıldız Önen tarafından okunan metin:

 

Hepiniz hoş geldiniz arkadaşlar

Hepimiz hoş geldik,

Kampanyamızın başından beri destek olan siz basın mensupları da hoş geldiniz.

Yola çıkarken, ”30 yıldır, her gün yürek çarpıntılarıyla uyanmamıza sebep olan…Nerede olursak olalım, hayatımıza damgasını vuran dev bir sorun çözülmek üzere.” demiştik.

Bizi heyecanlandıran, bizi mutlu kılan işte bu çok basit siyasi olguydu.

Sdece yürek çarpıntılarıyla uyanmak da değildi meselenin özünü oluşturan.

Toplumun her yanını saran, karartan, demokratik tüm nefes alma kanallarını tıkayan büyük bir acıydı yaşadığımız.

İşte, şimdi, Kürt sorunu konusunda tarihi adımlar atılıyor.

İşte, şimdi, ilk kez çözüm kapısının net bir şekilde aralandığına tanık oluyoruz.

Kapı her geçen gün daha da daha da aralanıyor.

Aylardır çatışma yok!

Ne mutlu ki bize aylardır tek bir insan ölmedi, Kürt ve Türk gençler, çözüm süreci devreye girmemiş olsaydı aramızda olmayacak, bizden çekilip alınmış olacak gencecik insanlar ölmüş olacaktı.

Sadece bu neden bile, bizlere, çözüm sürecine gözümüz gibi bakmamız gerektiğini kanıtlıyor.

Savaşın nefret tohumları eken gürültüsü değil, diyalog, konuşma, tartışma, çatışmasızlığın barışçıl sesi, hepimizin silkelenmesine, biraz da olsa kendine gelmesine neden oldu.

Biliyoruz ki çözüm yönünde atılan her adım, ölümün bu topraklarda yarattığı kasvetli havanın bir kader olmadığını herkese, hepimize gösterecek.

Çözüm ve barış için ileriye dönük her hamle, yüzlerimizde daha çok gülümsemeye neden olacak.

Barışın sakinliği, barışın coşkusu, barışın yarattığı kardeşlik ama eşit koşullarda kardeşlik iklimi, demokrasinin, insanca yaşam hakkının herkesin hakkı olduğu duygumuzu güçlendirecek. Diyarbakır’da da güçlendirecek, İstanbul ve İzmir’de de güçlendirecek.

İşte tam da bu yüzden, çatışmaların sona ermesi ve diyalog sürecinin gelişmesi “politik açıdan kimin işine yarar” diye bir soru sormuyoruz.

Yaşam hakkının, en önemli, en kutsal hak olan bu hakkın sürekliliğini sağlamanın yanında, siyasi hesaplar ikinci planda kalmak zorunda.

Çatışmaların, nihai olarak sonlanması, öncelikle, gençlerin yaşamaya devam etmesi anlamına gelir.

Ölümlerin durması anlamına gelir!

Ölümlerin son bulması… Sorunun muhataplarının konuşmaya başlaması…

En önemlisi bu.

On binlerce insanın öldüğünü unutmayalım.

İşkenceleri, unutmayalım.

İnsanların elinden en temel haklarının nasıl alındığını unutmayalım.

Ama bir şeyi daha unutmayalım: Savaş isteyenler, savaşı kışkırtanlar, savaştan beslenenler hep küçük bir azınlık oldu. Tüm haksızlıkların ortasında hep beraber, her zaman, barışı savunmasını bildik, barış için uğraştık, çabaladık, tartıştık, eylemler yaptık, sesimizi çıkartmaktan hiçbir zaman vaz geçmedik.

Bu yüzden çözüm süreci bizim de sürecimizi, bu yüzden barış süreci bizim de sürecimiz.

Küçük bir azınlık da olsalar, bazen sesleri gür çıkabiliyor savaş yanlılarının. Güçleriyle ters orantılı bir ses kalınlığına ve derin ilişkilerinden, geleneksel karanlık yapılardan aldıkları desteğe güvenerek çözüme, barışa, halkları arasında kardeşliğe karşı çıkanlar var.

Bu yüzden yola çıktık. Çözüm için atılan adımları desteklemek ve çözüme engel olmak isteyenlere, “Hayır, bizler bu topraklarda yaşayan milyonlarca insan, çözümden yanayız” diyebilmek için de yola koyulduk.

Şimdi, çözümü savunan milyonların sesi olmak için hep beraber harekete geçiyoruz.

Ülkemizde birbirini tanıma şansı bulamamış milyonlara…“Dinle, Anlat, Duy, Konuş…” diyoruz.

Herkesin ve tüm kimliklerin ortak geleceğinin eşitlik içinde inşası açısından bu can alıcı meselenin çözümüne katkı sağlamanın insanlık borcu olduğuna inanıyoruz.

İlk adımımızı attık. Bu bir başlangıç. Şimdi, yollarda, şehirlerde, sokaklarda, camilerde, kiliselerde, cemevlerinde, okullarda, işyerlerinde, barışı örgütlemeye, barışı konuşmaya, barışı örgütlemeye başlıyoruz.

Şimdi barış zamanı!

Artık barış kazanacak!

Çözüme evet! Barışa evet!

ÇÖZÜME EVET KOALİSYONU

www.cozumeevet.org

Comments are closed.

HABER / En Çok Okunanlar