Haber / Ben okudum, ineklerim otladı
22:56 3 March 2013

Dünyaya kitabın boyutu kadar bir pencere açtım. Köyden hiç çıkmadığım halde bütün dünyayı tanımış gibi hissediyorum kendimi. Bütün İrlanda tarihini biliyorum.’ Bu sözler Bilecik’in Kurşunlu köyünde doğan büyüyen ve halen orada yaşayan Bedriye Engin’e ait. Kendisini bildi bileli kitap okuyan Engin, bir taraftan büyükbaş, küçükbaş hayvan yetiştirip, arıcılık yapıp, ekip biçiyor. Oturup konuştuğunuzda ise bambaşka bir dünyadan söz ediyor. Pulitzer ödüllü kitapları özellikle takip ettiğini, Elif Şafak’ın tarzını Stendhal’a benzettiğini, kitaplar sayesinden evinde oturduğu yerden İngiltere’nin Windsor şatosunu kilerine kadar tanıdığını anlatıyor. Bedriye Engin’in okuma sevgisi küçük yaşta babasının aldığı gazetelerin arka sayfalarındaki çizgi bantlar ile başlamış. Engin, ‘Babam okumamı çok istedi ama ben geleceği gören bir çocuk değildim. Üvey anne ile büyüdüm. Annesiz olduğum için şımartılmış bir çocuktum. Ortaokuldan sonra okula gitmedim’ diyor. Okula gitmemiş ama kitap okumayı da hiç bırakmamış. Köyün öğretmeni ile evleri aynı bahçeye bakınca, oradaki zengin kütüphaneyi keşfetmesi çok uzun zaman almamış. O kütüphaneden başlamış, bütün kitapları okuyup bitirmiş.

 

KİTAP İÇİN KOYUN BESLEDİM

 

O arada evlenmiş, çocukları olmuş. Eşi kendisi okumasa da Bedriye Engin’in kitap okumasına bir şey dememiş. Gerçi Bedriye Engin’in kitap okuması da gizli saklı olmuş. Köy yerinde tuhaf kaçan bir şey kitap okumak. Engin, ‘Kayınpederim kayınvalidem çok muhafazakardı. Onların kızmalarını gerektirecek bir duruma girmemek için yıllarca gizli saklı kitap okudum. Sadece 17 yıl sırf kitap okumak için küçükbaş hayvan baktım. Çünkü onları otlatmak için çıkarmak gerekir. Kitabımı alıp hayvanları salardım. Onlar otlarken okurdum. O yüzden kimse bana kızmazdı. Yoksa bana ‘Geç burada kitabını oku’ demezler. Evde de gece odaya çekildiğimde uykumdan feragat ederek okurdum. Bir keresinde İncil’i merak etmiştim. Komşumuzun Alman bir gelini vardı. O bana Türkçe İncil’i getirdi. İncil’i görürse ‘Bizim gelin ne işler karıştırıyor’ deyip kızarlar diye şimşirin içine saklayarak okudum’ diyor. Bugüne kadar hiç koltuğa kurulup kitap okuma şansı olmadığını söyleyen Bedriye Engin, kütüphanelerde görev yapan memurları kıskandığını da anlatıyor.

 

SABAHA KADAR OKUDUM

 

Bedriye Engin’in yaşadığı bir başka zorluk da kitap bulmak. Okuyacak kitap bulamayınca, ilçe kütüphanesi öğrenci kartı dışında kitap vermediği için, çocuklarını kütüphaneye üye yapıp onların adına kitap almaya başlamış. Kütüphaneden kitap almaya başlayıncaya kadar çok zor kitap bulan Engin, o günleri şöyle anlatıyor: ‘Komşumuzun gelini İstanbul’da yaşıyordu. Köye gelmiş. Bir baktım elinde tam benim okumak istediğim kitap. ‘Çocuklarım Olmadan Asla’ O zaman televizyonda reklamı vardı kitabın. ‘Yarın gideceğim’ deyince hemen aldım, o gece uyumadım, okudum geri verdim. Kitapsız hiç hayatım olmadı. Düşünemem de.’

 

OLDUKÇA İYİ OKUYUCUYUM

 

Her tür kitabı okumayı seven Bedriye Engin’in, kitaba zor ulaşabilmesi nedeniyle, pek seçme şansı da olmamış zaten. Satın alma şansı ise hiç olmamış. Sadece ‘Bir milyoncu’dan Parma Manastırı’nı okuduğu halde almış. Bir kitabı olsun diye. Çok mozaik bir okuyucu olduğunu anlatan Engin, Fethullah Gülen’in bütün kitaplarını merak edip okuduğunu, ilk kitabıyla son kitabını karşılaştırıp analiz ettiğini anlatıyor. Diğer yandan Uğur Mumcu’nun kitaplarını da, Soner Yalçın’ın kitaplarını da okuduğunu söyleyen Engin, ‘Beni kitap konusunda hiç bir kategoriye sokamazsınız’ diyor. Engin, ‘Sağı da solu da okurum. Beynime çok güvenirim bu konuda. Çok güzel harman yapar. Okuma konusunda tevazu göstermem çünkü iyi okuyucuyum’ sözleriyle iddiasını dile getiriyor.

 

KÖYÜMDEN DÜNYAYI TANIDIM

 

Kitap okumak bazen Bedriye Engin’i bunalıma sokuyormuş. Sebebini şöyle anlatıyor Engin; ‘Köyde yaşıyorum. Hayvan bakıyorum. Okuduklarımın benim hayatımla hiç alakası yok. En güzel buzağıyı, ineği, koyunu yetiştiririm. Arıcılık yaparım. Ağaçtan oğul alırım. Doğal bal yetiştiririm. Bazen bir yaşantıma, bir de okuduklarıma bakıyorum. Tüm İrlanda tarihini biliyorum. İngiltere’nin Windsor şatosunun kilerine kadar biliyorum. Ama ben köyde yaşıyorum. O zaman isyan ediyorum. 2- 3 gün bırakıyorum okumayı. Sonra yine vazgeçip kitaba sarılıyorum. Kitabın boyutu kadar bütün dünyaya pencere açtım. Köyden hiç çıkmadığım halde bütün dünyayı tanımış gibi hissediyorum kendimi’ diyor.

 

ELİF ŞAFAK STENDHAL GİBİ

 

Bedriye Engin’e sevdiği yazarları sorduğumda Peyami Safa’yı çok sevdiğini ve tekrar tekrar okuduğunu söylüyor. Elif Şafak’ın tarzını Stendhal’a benzettiğini anlatan Engin, bütün klasikleri okuduğunu, özellikle Pulitzer ödüllü kitapları takip ettiğini ifade ediyor. Şimdi ise Ankara Üniversitesi’nden öğretim görevlisi bir bayanın arayıp tavsiye etmesiyle Murathan Mungan okuyor. Barbara Cartland gibi yazarların kitaplarını da ağır kitapların arasında beynini dinlendirmek için okuduğunu söylüyor. Ahmet Ümit’in bütün kitaplarını okuduğunu anlatan Engin, ‘En son İstanbul Hatırası’nı okudum. Bırakamadım elimden. Gece yattım, eşimin uyumasını bekledim. O uyuduktan sonra kalktım tekrar katil kim diye öğrendim. Saat beş buçukta uyudum’ diyor.

 

OSMANLI TARİHİ OKUYOR

 

Hiç kitap okumamış kişilerin çok şey kaybettiğinin farkında bile olmadığını anlatan Engin, kitabın olmadığı bir dönemin hayatında hiç olmadığını söylüyor. Köyden gelip kitap aldığı için Bilecik İl Halk Kütüphanesi’nde prosedürler onun için esnetilmiş. Bir seferde 12 kitap alabiliyor. ‘Şimdi Osmanlı tarihinde master yapıyorum kendi kendime’ diyor Engin. 6 senedir Osmanlı tarihi ile ilgili kitapları okuyormuş. Tahta çıkış sırası ile padişahlar hakkında ne kadar kitap bulursa okuyan Engin, şu an Yavuz Sultan Selim’i okuyor.

 

Hayvanlarım çok kültürlü

 

Okudukları tabi ki bir birikim olarak geri dönüyor Bedriye Engin’e. O ise işine yaramayacaksa bu birikimini hiç göstermiyor. ‘Kadın zekasının yarısından fazlasını gizlemeli. Ben bazen salağa yatarım. Çok da işime yarar’ diyor. Okuduklarını birilerine anlatmayı seviyor. Bu bazen Alzhemier hastası kayınvalidesi oluyor. Yabancı karakterleri Türk ismine dönüştürerek anlatıyor. Bazen de en iyi sırdaşım dediği eltisine anlatıyor okuduklarını. Ama anlamayacak kişilere anlatmaktansa, hayvanlarına anlatıyor. O nedenle ‘Benim hayvanlarım çok kültürlü’ diyor. Kültür Bakanlığı tarafından sıra dışı okur olarak seçilince tanınmış. Böylece Bilecik’te müşterileri arasından kitap sohbetleri yapabileceği bir çevre oluşmuş. Engin bu sohbetlerin ona çok iyi geldiğini anlatıyor. Yazmayı hiç deneyip denemediğini sorduğum Engin, şimdilik cesaret edemediğini ama ileride kendi hayatını yazmak istediğini söylüyor. Sıra dışı okur Bedriye Engin’in tanışmak istediği yazar ise yok. Çünkü, ‘Yazarın kitabını okumak bana yetiyor. Zaten fikirlerini kitaplarından öğreniyorum’ diyor.

 

Sıra dışı okur seçildi

 

Bilecik’te, köyde ürettiklerini satan Bedriye Engin İl Kütüphanesi’nin müdüresi Pınar Dengiz tarafından keşfedilmiş. Pazarda Engin’in tezgahının kenarında duran kitapları gören Pınar Dengiz, ‘Bu kitapları kim okuyor’ diye sormuş. Engin’in okuduğunu öğrenince de onu kütüphaneye davet etmiş. Engin, ‘Ayağımda şalvar, başımda tülbentle görünce beni şaşırdı. Bizim kültürümüz böyle. 34 yıldır da traktör kullanırım’ diyor. 2010 yılında Kütüphaneler haftası vesilesiyle Bilecik Valisi’nden en çok kitap okuyan yetişkin ödülünü alan Engin’in kütüphanede 1977 yılına ait kayıtları çıkmış. Geçtiğimiz yıl Kültür Bakanlığı’nın çektiği sıra dışı okurlar belgeselinde de sıra dışı okurlardan biri olarak kendisine yer verilen Engin, bu durumdan memnun. Çünkü bu tanınma ile birlikte kütüphaneye gitmesine bile gerek kalmamış. Müşterileri, tanıdıkları kitap alıp kendisine hediye ediyorlarmış.

www.yenisafak.com.tr

Comments are closed.

HABER / En Çok Okunanlar