Mevzu asırlık, dert büyük. Sürgün olmanın en zor yanı bu olsa gerek. Dönmeye karar vermek!

Dilek Qudey 14 July 2014
“OHA-YUH” YERİNE “YANEHAMYİŞH”

 

İstanbul’un cafcaflı kafelerinden birinde iki Çerkes, Türk çayı içerek sohbet etmektedir…

 

Yahu Türkiye’de doğmuş büyümüşüz, dedelerimiz Çerkesya’dan sürgün edildiler diye tası tarağı alıp “yabancısı” olduğumuz yerlere nasıl dönelim? ”

 

“Ne demek “yabancısı” olduğumuz? Senin köklerin orada. Çerkesya senin vatanın. Çerkes kalabilmek için dönmemiz lazım. Türkleşiyoruz farkında değil misin? ”

 

“Ne alakası var canım! Niye Türkleşeyim! Ben Çerkesim hiç bir kuvvet bunu değiştiremez. Burada yaşayarak da pekala soyumu devam ettirebilirim. Tamam dilimizi bilmiyoruz ama bu Çerkesliğimizin bittiği anlamına gelmez ki. Hem ailemi bırakıp gidemem. Mesleğimi birikimlerimi bir kenara itemem. Dönmek her şeye sıfırdan başlamak demek. Tarihin bedelini ben ödeyemem. Üstelik orada bu kadar özgür olabileceğimi sanmıyorum. Hem biz burada Türkleşiyorsak oradakiler de Ruslaşıyorlar. ”

 

“Bu ülkede daha Çerkesler yeni tanınıyor arkadaşım. Halen “Türk boylarından” biri olduğumuz sanılıyor. Ben yıllarca kendimi anlatmaktan yoruldum. Bizim Türkiye’deki Çerkesliğimiz sıradan bir şey. Hatta biraz sesimiz çıktığında “Siz de mi Kürtler gibi toprak peşindesiniz, Rusya sizi sürmüş biz de size kucak açmışız, nankörleşmeyin” gibi Türkiye’ye has ezber saldırılara maruz kalıyoruz. Bilmiyorlar ki, Sarıkamış ta ölenlerin Çerkes olduğunu. Kendimiz söyleyip kendimiz dinliyoruz. Vatanımızda olsak bunlarla uğraşmayacağız. Çerkes olmanın dayanılmaz hafifliğini yaşayacağız. “Oha- yuh” gibi ünlemler yerine “Yanehamyişh” diyeceğiz. Tepkilerimiz, sevinçlerimiz doğal formatında olacak. Kendi dilimizle düşünüp konuşmanın mutluluğuna paha biçilemez.”

 

“Sen var ya, hayal aleminde yaşıyorsun! Realite diye bir şey var. Bunca yılın alışkanlıklarını değiştirmek öyle kolay değil. Orada mutluluğu bulup güllük gülistanlık yaşayacağını sanıyorsun herhalde. Yok böyle bir şey. Yeni dertlerle boğuşacaksın. Gittiğinde seni çerkeskalı atlılar karşılamayacak. Belleklerimize işlenen “Yarı tanrı-asil” insanları bulamayacaksın. Dedenin bıraktığı evin yerinde yeller esiyor.

Hem ne iş yapacaksın? Burada okuduğun okul orada ne işe yarayacak. Bakkal dükkanı mı açacaksın? Vatandaşlık almak için bile sürüneceksin. Diyelim ki evlenmeye karar verdin. Setenay Guaşe gibi kızlar mı çıkacak karşına? Bırak ya! Ayakların yere bassın. Mantıklı şeyler söyle bana.”

 

“Sana mantıklı bir şey söyleyeyim. Şu anda Asimilasyonun yansımalarını senin üzerinde tüm ışıltılarıyla görebiliyorum.Yok arkadaş! Ulusal bilinç olmadan biz hiçbir yere varamayız. Bayrağıyla toprağıyla bizim olan bir Vatan var ve sen orayı değil burayı seçiyorsun. İnsanlar yaşadıkları yere benzermiş Sigoşh. Sen de yaşadığın yere benziyorsun. Ben ise Çerkesya’ya dönüp oraya benzeyeceğim. Bunca yılın maddi manevi birikimlerini de vatanıma aktaracağım.”

 

Yuh diyorum! Yaw arkadaş bu yüzyılda hangi çağın kafasını yaşıyorsun sen anlamadım gitti! Çerkesler asırlardır yok olmadılar da şimdi mi yok olacaklar? Valla benim yok olmak gibi bir niyetim yok. TC vatandaşıyım ve bundan da gayet memnunum. Benim iki bayrağım iki vatanım var. Bu kadar kasmaya, öldük bittik ajitasyonuna ne gerek var? Çerkes kökenli dünya insanı olsak daha güzel değil mi? ”

 

“Yanehamyişh diyorum!  Ben senin kadar rahat değilim bu konuda. Huzursuzum! Köklerimin geldiği yer ile doğduğum yer arasında çıkmazlarım var. Sürgünün hesabını sormaktan bıktım usandım. 1990 lar da gitmeliydik, o zaman gidenler daha şanslılar, hiç değilse orada çoğaldılar. Biz de ha gittik ha gideceğiz diye yılları bitirdik. Topluca hareket edemiyoruz madem ben de tek başıma yola çıkarım. Sen mutlu Çerkes olarak burada yaşamaya devam et.”

 

“Tamam arkadaşım sen de fantastik ütopyalarına devam et!

Bakar mısııınız, iki çay lütfen.”

 

Onların muhabbeti kolay biteceğe benzemiyor. Mevzu asırlık, dert büyük.

Sürgün olmanın en zor yanı bu olsa gerek. Dönmeye karar vermek!

 

Sürgünün kafası o kadar karışık ki, geldiği yer ile doğduğu yer arasında yaşadığı farklılıklar ruhuna o denli işlemiş ki, çıkmazların içinde boğuşup duruyor. Aidiyet duygusu iki parça. Tek bir yurdun, tek bir kültürün insanı değil ki! 

Yok olmamak için direnirken, zamanın hızlı akışıyla evrensel bir döngüde yuvarlanıp giderken, vatana dönme fikri de flulaşmaya başlıyor sürgünün belleğinde. Giderek çoğalan yalnızlığıyla dost olmayı öğreniyor. Ama derinlerinde bir yerler hep kanayıp duruyor.

Adiğe’nin öyküsü orada başladı, burada devam ediyor, bilmiyoruz nerede son bulacak!

Yorumlar (1)
  1. çetao nejat on said:

    yanehamyişh gitme kararını vermek şu anda zor yahu. eş çocuk hep beraber o kararı vermek zor. ama uygun ortamda anavatana dönmek harika olurdu.