Emperyalizm dün vardı, bugün var, yarın da olacak. Büyük balıklar küçük balıkları yutacak. Kalan sağlar da bizim olacak. Yeryüzünde bir tek Çerkes kalana kadar bu mesele kapanmayacak.

Dilek Qudey 14 February 2014
HALUJLARIN GÜCÜ ADINA!

 

Uzunyayla’lı Kabardey gelini annem, şehirdeki evinin mutfağında her perşembe hamur kızartırdı. O güzelim hamurlar kızgın yağa bırakıldığında pof diye kabarır ben de bu görüntüden, kokudan ve kızartma sesinden çok keyif alırdım. Komşulara dağıtma görevi de benimdi. Çevremizdeki herkes bilirdi ki; Çerkes’in evinde hamur kızarıyor, kokusu tüm ölmüşlerin ruhuna ulaşsın diye…

 

Son okuduğumuz haberlerde, Bizim”Legum” ya da”Haluj” dediğimiz “Şelame” Maykop’ta aktivistler tarafından sürgünün 150. Yıldönümü kapsamında “Jame Ğawun” etkinlikleri adı altında kızartılıp mahallelerde dağıtılıyor. Böylesine masum bir paylaşımın polis tarafından engellenmesinden doğan şaşkınlığım ise çok kısa sürdü. Zira hepimiz Xheku’da yaşanan baskıları az çok biliyoruz.

 

Hareketli günler geçiriyor Adiğeler. Soçi Olimpiyatları nedeniyle yapılan protestolar, sosyal medyadaki görseller, dernek ve kurumların açıklamaları, az da olsa ulusal basında ve Avrupa basınındaki haberler vs…

 

Nalçik’te Soçi Olimpiyatlarını protesto etmek isteyen aktivistler polis tarafından derdest edilip fiziksel şiddete maruz kalırken, Türkiye’deki aktivistler demokratikleşmenin sunduğu olanakları kullanarak şehir merkezlerinde yüksek sesle dertlerini anlatıyorlar.

 

Adigey’e dönüş yapıp oranın yasaları altında yaşayan Çerkesler’in eleştirileri bir tarafta, diasporaların eleştirileri diğer tarafta, sert sözlü tartışmalarla hep bildiğimiz manzaraların tekrarlarını izlemeye devam ediyoruz. Eleştirmek çok kolay. Önemli olan birlikte hareket edebilmek, ilişkileri kuvvetlendirmek, vasıflı ve güçlü Adiğeler’i bir araya toplayıp ses getirecek aktivitelerde bulunmak. (Hay Allah bu yazdığım cümleye ben de acı bir tebessümle baktım ya neyse!) Diaspora’lı kurumların, mesleklerinde uzmanlaşmış başarılı isimleri, iş adamlarını, sanatçı ve medyatik kişileri bir araya getirip Adigey’deki yerel yönetimlerle ve siyasilerle iletişime geçmeleri çok mu zor? Daha pozitif, daha ılımlı bir bakış açısıyla Çerkes meselesine yaklaşmak olanaksız mı? Bu soruların cevaplarını araştırıyorum kendi çapımda.

 

Örneğin 150.yıl 21 Mayıs etkinliklerinde, diasporalar’ın görülmemiş kalabalık guruplar halinde Adigey’de bulunmaları ne güzel olurdu.

 

Çerkes soykırımı meselesi daha güçlü ve uluslararası platformlarda ele alınmalı. Siyasilerin gündemlerine oturmalı. Sinema’nın gücüyle dünyaya açılmalı. Hollywood starlarının rol aldığı tarihi ve fantastik bir sinema filminde Çerkesler’in atlarını beyaz perdede şahlandırdıklarını görmek istiyorum.( Mesleğimden olsa gerek; Benim de böyle düşlerim var ne yapayım?)

 

Adigey’e dönen insanlarımız köklerinin salındığı topraklarda yaşıyorlar ve diasporalar’ın da vatana dönmelerini çerkes nüfusunun artmasını istiyorlar. Türkiye’de kök salanlar ise sosyal, ekonomik ve diğer nedenlerden dolayı bir türlü dönemiyorlar. Herkes kendine göre haklı. Orada ya da burada, Çerkeslik adına yapılan kurumsal ve bireysel çalışmaların zamanın dinamikleriyle akıllıca ve profesyonelce olduğu takdirde, bizi bir yerlere taşıyacağından hiç kuşkum yok.

 

Emperyalizm dün vardı, bugün var, yarın da olacak. Büyük balıklar küçük balıkları yutacak. Kalan sağlar da bizim olacak. Yeryüzünde bir tek Çerkes kalana kadar bu mesele kapanmayacak.

 

“Legum-Haluj-Şelame” kokuları, sürgünün 150. Yılında dünyanın dört bir yanına dağılsın… Sevgili dedem Ruhum ruhuna değsin!

 

***

 

Mızıka çalan Abhaz kadının kucağına doğmuşum ben. Baste’yi unla kavrularak yapılan Şips’e bandırarak yemişim. Velibahların tereyağında minik parmak izlerim durur. Haluğane hamurundan yaptığım kuşlar ise çoktan kanatlanıp uçtular. Sahi nereye gider bulutlar, zaman nereye gider?

Comments are closed.