Anavatan diaspora halkları için en güvenilir limandır.

Can Nart 23 September 2013
Niye Dönüşcü Olduk?

 

“Erkan ve Erhan” (1) başlıklı yazısında Yaşar Erhan’ın Ak Parti’ye olan desteğini eleştirdi; “Erhan’la Türkiye’ye dair demokratikleşme konusunda da aynı şeyleri düşünmediğimizi karşılıklı biliyoruz ama AKP desteği dış ülkeler bazında hiç değilse bu kadar eleştirisiz olmamalı. Ya da kimi zaman iç politikada eleştirir gibi yapılıyor ya dış politikada da hiç değilse öyle olabilir.”

 

Erhan’da “Halksız Demokrasi” (2) başlıklı yazısında “sosyalizmi demokrasi olarak gördüğü için” demokrasi konusunda Yaşar’ dan kuşku duyduğunu bildirmiş. Oysa aynı konuda, demokrasi konusunda “Murat Belge ve Nurdan Şahin’ den kuşku” su yokmuş. Eğer sosyalizmi benimseyenlerden kuşku duyacaksa, Erhan’ a, Murat Belge’ den de kuşku duyması gerektiğini söyleyebilirim. Ve eğer demokrasiye önem veriyor isek, iktidarda olmayan sosyalistlerden kuşku duymaktan önemli ve gereklidir iktidardaki siyasal islamcılardan kuşku duymak. Çünkü, siyasal islam, bir biçimiyle 1917 devrimiyle iktidara gelen Sosyalistlerin geçtiği yoldan geçiyor ve siyasal islamın tarihinde 1917 öncesi sosyal demokratların ve sosyalistlerin önem verdiği kadar demokrasiye önem verilmiş değil. Ortadoğuda siyasal islam, demokrasi konusunda, kendi gelişiminin doğal mecrasında da ilerleyemiyor. Çünkü gelişmiş ülkelerin “ılımlı islam” teorileri ve beklentileri ile mücadele ederek demokrasi algısını geliştirmek zorunda. İşte tüm bu nedenlerle kendi demokrasi algısı ile batının demokrasi algısı arasında benzerlikler yerine farklılıklara vurguya önem veriyor. (1917 lerde sosyalistlerin proleterya diktatörlüğü vurgusu gibi).

 

Siyasal islamın demokrasiyi geliştirmeye çalışan kanadı olduğu gibi, demokrasiye gerek görmeyen kanadı da çok güçlü. İşte bu nedenle Erhan ile Suriye konusunda hemfikir olmak kolay değil. Suriye’ de iktidarı desteklemek mümkün değil ve / fakat hangi muhalefet desteklenecek. Suriye’de üçüncü yol mümkündür ve demokratlar bu yolu açmak zorundadır.

 

Demokrasi – Sosyalizm ilişkisi açısından Murat Belge’nin “Niçin Sosyalist Olduk” (3) başlıklı yazısının okunmasını önerebilirim. Belge, iktidara gelen sosyalizmin kötü performansı nedeni ile sosyalist olmadıklarını, “insanların eşit ve özgür yaşadığı bir toplumun kurulabileceğine, sömürünün her türlüsünün ortadan kalkmasını sağlayacak bir ahlâkın oluşabileceğine inan”dıklarını, “Olup biten her şeye rağmen, …, buna inanmaya devam” ettiklerini “ O halde ‘sosyalizm oydu, gitti, bir daha gelmeyecek’ dene”meyeceğini söylüyor. Ve ekliyor; “Onları gerçekleştirme niyeti, özlemi, kapitalist düzenin ve mantığın bir parçası değil. O değerler demokrasiye aykırı değil, tersine, en iyi onunla bağdaşır, ama yalnızca demokrat olmak da o değerlerin hayatta daha derine yerleşmesini sağlamaya yetmiyor. Bir Hıristiyan – Demokrat da kendi anlayışına göre bir demokrat, ama insanları eşit olabilmesi gibi bir derdi yok.”

 

Özetle ben farklı ideoloji ve siyasetlere bağlı hareketlerin demokrasi paydasında bir araya gelebilecek kesimlerinin olduğunu düşünüyorum. “Demokrasi İttifakı”(4) başlıklı yazımda da bunu vurgulamaya çalıştım. Bu ittifak Siyasal İslamcılar ile de yapılmalı. Fakat iktidarda olan siyasete karşı muhalefet yolları kapatılmadan, iktidara gelenin otoriterleşme eğilimlerine karşı mücadele hakkı engellenmeden, devletin ideolojik aygıtlarının ve baskı aygıtlarının denetimi engellenmeden ittifak yapılabilir.

 

Erhan’ın Çerkeslere ilişkin ilginç tesbitleri var; “Ama Çerkesler içinde İslam düşmanlığının bu kadar derin olduğunu / Kemalizm’ in Çerkesler içinde bu kadar derin izler bıraktığını bilmiyordum. Sosyal medya sağ olsun. Bunu öğrenebilmenin başka bir nedeni daha vardı – ki, kenardan gelen Müslümanlar iktidardı ülkede. Mısır darbesine, Esed katliamlarına yaklaşımlarını tayin eden tek şey Ak – Parti düşmanlığı. Vicdan uçmuş. Putin’ in Suriye arenasında Obama’ya karşı son ve umutsuz hamlesini göklere çıkaran Çerkesler var. Erdoğan apıştı kaldı diye sevinen.” (5)

 

Bu tesbitlere katılmak mümkün mü? Çerkeslerin büyük bir kısmı Osmanlı – Rus savaşlarının bir parçası ve devamı olan Kafkas – Rus savaşlarından önce de (Osmanlı tebası) ve müslümandı. Osmanlı ve İslam ilişkisi Çerkes tarihinin yakın dönemini belirleyen tüm süreçlerde etkin oldu. Muhaceretin Türkiye kesiminde de bu etki devam etti. Türkiyede Çerkes halkının büyük bir kesimi muhafazakar partileri destekledi ve günümüzde de desteklemektedir. Bu olguyu görmeyen hiçbir siyasi hareketin başarılı olması da mümkün değildir.

 

Erhan’ın ikinci yanlış tesbiti de şudur; “Çerkesler içinde derin bir komünizm düşmanlığı vardı eski zamanda ve bu anlaşılabilir bir şeydi. Marksizm’ in insanlık üzerinde ne tür bir tahribat yapacağını sezdiklerinden değildi bu; Ruslar tarafından soyları kırılıp, ülkelerinden sürüldükleri nedeniyleydi muhtemel. Dönüşçüler ve solcuların önemli siyasi bir iz bırakamamalarının bir nedeni de budur Çerkesler içinde. Diğer nedenlerini çok konuştuk.”

 

Çerkesler içinde komünizm düşmanlığının nedeni sürgün ve soykırım değildir. Anti komünizm Çerkesler arasında sürgün ve soykırım bilincinden önce Soğuk savaş sonrasının 1918 siyasi sürgünlerinin etkisiyle geliştirilen politikalar ile oluşmuştur. Anti komünizm anti Rus politikalar ile, 11 Mayıs ve Drau faciaları gibi aktarımlarla, Beyaz Ordu-Kızıl Ordu tarihi üzerinden geliştirilmiştir. Bu politikaların etkisi 1968 kuşağı sayesinde kırılabilmiştir. Günümüzde Çerkes halkı için 11 Mayısın olumsuz bir etkisi kalmamış(*), en önemli ulusal gün 21 mayıs yas günü olmuştur.

 

Dönüşcülerin ve solcuların önemli iz bırakmadıkları tesbiti de pek doğru olmasa gerek. Bırakılan iz yeterli bulunulmayabilir ve fakat ulusal demokratik mücadele adına eğer bir iz oluşmuş ise, bu iz “Dönüşcüler ve Solcular” tarafından 1960-1990 yılları arasında oluşturulmuştur.

 

Dönüşcüler ulusal demokratik mücadeleyi verirken 1864 mücadelesinden de, 1918 in yurtsever – islamcı kadrolarından da, Türkiyenin sosyalistlerinden de çok şey öğrendiler. Onların birikimlerini, ulusal mücadeleye katkılarını önemseyerek, dönüş siyaseti içinde harmanladılar. Dönüş fikri Şamil hareketini de, 1864′ lerin Çerkesya kadrolarını da, 1918′ in yurtsever – islamcı aydınlarını da, 1960′ dan sonra Türkiye’de gelişen demokrat – devrimci mücadeleleri de özümsemeye çalışmıştır. Dönüş hareketi 1980′ lerde Sovyet Sosyalizmi (şu an eleştirilen otoriter yönleriyle değil) Çerkes halkının ulusal varlığına katkıları açısından değerlendirmiş, Türkiye’ de yükselen sosyalist hareketlerden (ve kürt sosyalistlerden) demokrasi mücadelesini ve ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını öğrenmiştir. İşte bu birikim Dönüş hareketini ulusal – demokrat bir hareket yapmıştır.

 

Murat Belge’nin Sosyalizm için söylediklerini kendi ulusal hareketimiz için rahatlıkla söyleyebiliriz. Elbette yanlışlarımız olmuştur. Fakat biz Çerkes halkının eşit ve özgür yaşamasını istedik, istiyoruz. Tarihsel eşitsizliklerin kaldırılmasını talep ettik, ediyoruz. Tüm muhaceret halkları gibi anavatana dönüş hakkını istedik, istiyoruz.

 

Murat Belge’ nin birkaç satırını daha paylaşmak istiyorum; “Dediğim bu hedefler (isterseniz “idealler” deyin) siyasî (ve ideolojik) bir mücadele sonucunda erişilebilir hedeflerdi. Bunu en etkili ve en doğru biçimde Komünist bir örgütlenme içinde yapabileceğimizi düşündük. O günün koşullarında bize en bilimsel zemini Marksizm’ in verdiğine inandık – bir yanıyla da bunu veriyordu. Marksizm’ in teorik getirilerinden, böyle olduğunu bilerek ya da bilmeyerek yararlanmayan bir tarihçi olamayacağını sen de her zaman söylersin.

 

Sosyalizm, son analizde, olacağını vaat ettiği şey olamadı. Bunu “iktidar”, “kurtuluş” falan anlamında söylemiyorum. Kapitalizmde eleştirdiğimiz, bütün insanlık tarihinde tesbit ve mahkûm ettiğimiz ikiyüzlülüklerden, totaliter eğilimlerden, kendini kurtaramadı. Onun için de gümbür gümbür çöktü. Bunların niçin böyle olduğunu iyi araştırarak iyi anlamamız gerekiyor. Araştırırken ve anlatırken, “temize çıkarma” diye bir kaygımız da olmamalı. Ama ben kendi hesabıma, şimdi hatırlamadığım, ama olduğunu bildiğim, “Yahu, ben sosyalist olmalıyım” dediğim günkü ruh halimden fazla uzaklaşmak istemiyorum.”

 

Dönüş hareketinin hedefleri de siyasi ve ideolojik bir mücadele sonucunda ulaşılabilir hedeflerdi. Biz bu mücadeleyi vermeye çalıştık. Ve biz DÖNÜŞCÜ olmalıyız dediğimiz günkü ruh halimizden fazla uzaklaşmak istemiyoruz.

 

Suriye Çerkesleri

 

Türkiye’de Suriye Çerkesleri konusunda siyasi yaklaşımlar farklı oldu. Dönüşcülerin geliştirdikleri ulusal – demokratik politikalar Türkiye’nin ve Rusya’ nın politikalarıyla örtüşmedi. Dönüşcüler ne Esad rejimini desteklediler, ne de ona karşı silahlı mücadeleyi, iç savaşı başlatan islami grupları. Çünkü diasporik halkların, sürgün halkların politikaları diğer halklardan farklı olur. Çünkü onlar yaşadıkları ülkelerde köksüzdür. Bu nedenle anavatanın kendilerini bağırlarına basmasını, diğer diasporaların kucak açmasını isterler. Dönüşü savunanların Suriye sorununa yaklaşımını bu olgular belirledi. Yapılmaya çalışılan Suriye’ de sıkıntıya düşenlerin hızla sınırlarını açan Türkiye’ye getirilerek (ama islami grupların denetiminde olduğu söylenen kamplara değil, Türkiyeli Çerkeslerden sağlanabilen konutlara) can güvenliklerinin sağlanması ve daha uzun süre yaşayabilecekleri ve isterlerse yeni hayatı kurabilecekleri ana vatana gönderilmeleridir. Türkiye’nin ve / veya Rusya’ nın politikaları buna ters düşse de sürgün – diaspora halklarının genel talebi, koşulları gereği bu olmuştur. Dönüşcüler de bu talepleri dile getirmişler ve Suriye Çerkesleri için Türkiye’ de ve Rusya’ da, hükümet ve muhalefet politikalarının etkisinde kalmadan kendi ulusal politikalarını geliştirmiş ve anavatana dönüşü savunmuşlardır. Anavatan diaspora halkları için en güvenilir limandır.

 

 

30 Eylül ABHAZYA’nın Zafer Bayramı “AYAYRA” Kutlu Olsun.

 

(1) www.gusips.net/columns/3771-erkan-ve-erhan.html

(2) www.gusips.net/columns/3801-halksiz-demokrasi.html

(3) www.taraf.com.tr/murat-belge/makale-niye-sosyalist-olduk.htm

(4) www.gusips.net/columns/3378-demokrasi-ittifaki.html

 

(*) 11 Mayıs 1918 Cumhuriyetinin Kızıl Ordu tarafından yıkıldığına ilişkin soğuk savaş politikaları artık itibar kaybetti. Beyaz Ordu ve onun etkisi üzerine birçok çalışma bulunmakta. Artık 11 Mayıs Cumhuriyetini daha sağlıklı değerlendirmeye ve bu yapı içinde mücadele eden ulusal mücadeleye olumlu katkısı olan yurtsever-islamcı-sosyalist kadroları tanıtmalıyız.

Yorumlar (2)
  1. Лыу on said:

    Yusuf bey
    Suriye konusunda dönüşçüler nerede ne demiş linkleri yazmamışsınız. Yoksa siz ölmüş bir dönüş hareketini varmış gibi göstererek yeniden canlandırmayamı çalışıyorsunuz?

  2. Mefewud on said:

    Sayın YKT ; “Araştırırken ve anlatırken, “temize çıkarma” diye bir kaygımız da olmamalı.” bu güzel bir cümle. Bu güzel cümleyi DÖNÜŞ konusunda da kurmakta yarar var. Dönüş geleneğinden gelmeme rağmen ben kuruyorum örneğin. DÖNÜŞ evrilebildi mi? “Dönüş” bir hareketin “eğreti” adı olabilir ancak dönmeyi telkin etmek bir hareketin kendisi olamaz. “Eğreti” diyorum çünkü örneğin “terketme” bir yelemdir. Terk eder gidersin. Bu gerçekten hareketle evrilmeli ve bir harekete dönüşmeli idi. Bir siyasi yaklaşım şekli ile ilerlemekle beraber, tekamülünü tamamlayamamıştır.