Tüm farklılıkların siyasal temsili önemli bir sorun. Azınlıkların siyasi temsilinin nasıl gerçekleşeceğini, bu temsil gerçekleşmediği sürece sağlıklı bir demokrasiye sahip olunamayacağını gündeme getirmeliyiz.

Can Nart 11 March 2013
DEMOKRASİ ÜZERİNE

İçinde bulunduğumuz dönemde, Çerkes halkının ulusal-demokratik mücadelesine ilişkin siyaset üretmek istiyor isek en temel talebimizin demokrasi olması gerektiği görünüyor. Anavatanda sosyalizm sonrası kapitalist ilişkilerin ulusal-demokratik hakları kısıtlama çabasına karşın demokrasiyi savunmak, diasporada ise sivil anayasa sürecinde ulusal-demokratik hakların geliştirilmesi için etkin bir çaba gerekiyor. Anavatan ve diaspora kendine özgün yapılar olmakla birlikte, ikisinde de Çerkes ulusal talepleri, toplumsal mücadelenin demokrasi mücadelesi ile paralel olarak geliştiği oranda hayat bulacak.

Anavatanda ve diasporada demokrasi mücadelesini vermenin yolu ise, öncelikle, siyaseti geliştirmeye çalıştığımız örgütlenmelerimizde demokrasiyi savunmaktan geçmektedir. Diasporada en önemli STK mız olan Kaffed’in demokrasi algısı ve savunusu bu anlamda önemli olmaktadır.

KAFFED

Siyaset ürettiğimiz tüm platformlarda ve kurumlarda demokratik işleyiş, kitleleri sorunların tesbitine katmak, farklı çözüm önerileri geliştirmek ve taleplerimizi dile getirecek çalışmaları gerçekleştirmek için önemlidir. Kaffed’e gelen süreçte derneklerimizin birlik mücadelesi aynı zamanda bir demokrasi mücadelesi idi. Birliği savunan derneklerimiz, 5 Kasım 1977 de, derneklerimizde demokratik işleyişi, üyelerinin geliştirilen siyasete katılımını savunuyordu. Dernek yönetimlerinin tüm toplantılara üyelerinin de görüşlerini alarak katılmaları talep ediliyordu. Derneklerde “demokratik merkeziyetçilik” in yaşama geçmesi istenirken, sorunların çözüm sürecinde Türkiyedeki diğer demokratik kitle örgütleri ile birlikte çalışmanın gerekliliği vurgulanıyordu.

5 Kasım Ankara toplantısından önce Antalya’da şu karar alınmıştı; ’”Dernekler demokratik anlayışı ilke olarak kabul etmelidir. Demokratik halk kültürünü halka götürmeli ve savunmalıdır. Demoktarik derneklerle sıkı işbirliği sağlanmalıdır ve gerektiğinde işbirliğine gidilmelidir.” Antalya’da alınan bu karar Ankara’da daha geniş olarak değerlendirilmiş ve onaylanmıştı.

1980 den sonra derneklerimizin birlik süreçleri Kafkur ve Kafder ile devam etti. Yasaların değişmesi ile federasyonlaşmanın önü açılınca Kafder (dernek-şube örgütlenmesi) Kaffed’e (federasyon) dönüştü.  Kaffed’de demokratik işleyişi sağlayacak kurumlarını geliştirdi. Başkanlar kurulu, anavatan’a yönelik çalışma komisyonları ve danışma kurulu kuruldu. Bütün bu gelişmeler, demokratik işleyişi hayata geçirmenin altyapısını oluşturdu. Şimdi bu kanalları geliştirerek demokratik işleyişin ete-kemiğe bürünmesini sağlamak gerekmektedir.

Kaffed Çerkes halkına yönelik siyaset üreten tüm guruplara kendilerini ifade etme imkanını sağladığı, çoğunluğun siyasetini uygularken azınlığın kendini ifade etme hakkını koruduğu oranda başarılı olacaktır. Ulusal ve toplumsal mücadele siyaseti böylesi bir özgürlük ortamında serpilip gelişebilecektir.

ANAVATAN

Anavatanda sosyalizm’den kapitalizm’e geçiş süreci liberal siyasetler tarafından bir özgürleşme süreci olarak olumlanıyordu. Federatif yapıyı oluşturan devletler Sovyetler Birliğinden ayrıdıktan sonra Rusyada yeni bir federatif devlet kuruldu. Bu devlet Sovyet döneminden kalan federatif yapıları tanıdı. Adige Cumhuriyeti de federal devlet statüsüne yükseldi. Bunlar geçiş sürecinin Sovyetlerden gelen kazanımlarıydı.

Anavatanlarında azınlık olan halklar paritet kuralı sayesinde (bölgesel özerkliğin kazanımı) azınlık oldukları ülkelerinde yönetimi belirleme hakkına sahip oldular. Bu kural pozitif ayrımcılığın uygulandığı alanlardan biriydi. Uygulanan pozitif ayrımcılık sayesinde bölgesinde azınlıkta bulunan halkın siyasete katılmasının önü açılıyor, ulusal yapının kendi özerk bölgesinde ulusal hakları kullanması sağlanıyordu. En azından halkın modern toplumsal ilişkileri geliştirmesinin önünde siyasi bir engel bırakılmıyordu.

Neo-liberal dönüşümün Rusya’ya getirdiği “özgürlükler” uzun sürmedi. Gittikçe “devletçi otoritarizm” benimsenmeye, özgürlüklerin yerini kısıtlamalar almaya başladı. Anavatanda zaten yeterince işlemediği için eleştirilen temsili demokrasinin seçim sistemi yerini devletin önemli pozisyonlarına atamalara bıraktı. Toplumsal yapının sağlıksız organizasyonu demokrasinin gelişmesinin önündeki en önemli sorun oldu. Rusyanın farklı coğrafyalarında demokrasi farklı çelişkiler ile gündeme gelir iken, Kuzey Kafkasyada ulusal çelişkiler demokrasi talebinin önemli bir kaynağıdır. Kuzey Kafkasyada kültürel, dinsel, etnik, sosyal, toplumsal sorunlar ulusal sorun anabaşlığı altında gündeme gelmektedir. Bu nedenle anavatanda demokrasi mücadelesi ulusal-toplumsal mücadelenin en önemli kaldıraçıdır.

Elbette demokrasi yaşama geçtikçe, demokratik haklar kullanıldıkça gelişecek ve anlamlı olacaktır. Yasal hak ve olanaklar kullanılamadıklarında köreliyor ve gericiliğin-statikonun aracı oluyorlar.  Bu nedenle anavatanda demokrasi mücadelesinin ana eksenini, Rusya’nın demokrasi güçleri ile birlikte, var olan hakları koruyup geliştirme çabası oluşturmaktadır.

DİASPORA

Çerkes halkının yakın geleceğini etkileyecek en önemli değişim diasporada, Türkiyede gerçekleşmektedir. Bu nedenle içinde bulunduğumuz dönemde tüm dikkatimizi ve yoğunluğumuzu Türkiyedeki değişime yöneltmemizde fayda var. Türkiyedeki gelişmeler halkımız için bir dönüm noktası olabilecek kadar önemli. Vesayet rejiminin etkisinin kırıldığı, yeni bir Türkiyenin kuruluş sürecindeyiz. Ulus-devlet politikalarının itibarını kaybettiği, asimilasyon politikalarının eleştirildiği günümüzde, yeni politikaların oluşumuna etkin bir şekilde katılmamız gerekmektedir.

1923 den bu yana ilk defa sivil bir anayasa yapılacak. İçinde bulunduğumuz dönemin azınlıklar açısında en önemli özelliği ise asimilasyon ve inkar politikalarının etkinliğini yitirdiği bir ideolojik ortamın ülkeye hakim olması. Türkiye halkının oluşumu hem toplumun geniş kesimleri tarafından algılanmış hem de kabul edilmiş durumda. Anayasa mecliste yapılıyor. Meclis ise, anayasa konusunda etkinliğini açıkça gösteren, Türkiyenin iki ulusunun temsilcilerine açık. Yani Türkler ve Kürtler mecliste temsil ediliyorlar. Kürt halkının siyasetlerinin de ülkenin geleceği üzerinde ve anayasa görüşmelerinde önemli bir etkinliği var.

Şu bir gerçekki Türkiye de bulunan iki otokton ulusun, Türkler ve Kürtler’in yanısıra bulundukları coğrafyada çoğunluğu sağlayamayan, azınlık halklarda Türkiye’nin önemli bir nüfusunu oluşturmakta. Azınlıkların Lozan’dan gelen farklılıkları bulunmakla birlikte (müslüman ve gayrımüslimler) azınlık olmalarından kaynaklanan ortak sorunları da bulunmakta. Çok kültürlülüğün tek belirleyicisi etnik yapı da değil. Din ve mezhepler de çeşitliliğin bir başka faktörü.

Tüm farklılıkların siyasal temsili önemli bir sorun. Azınlıkların siyasi temsilinin nasıl gerçekleşeceğini, bu temsil gerçekleşmediği sürece sağlıklı bir demokrasiye sahip olunamayacağını gündeme getirmeliyiz. Türkiyede en büyük azınlık olan Çerkes halkına kendi taleplerini belirleme ve dile getirmenin yanı sıra diğer azınlıklarla da dayanışarak, onların hak ve taleplerini dile getirme görevi düşmekte. Çerkes halkı bu katkıyı sağlayabildiği oranda hem kendi sorunlarının çözümünün önünü açmış olacak, hem de Türkiye demokrasisine katkıda bulunmuş olacak. Fakat bu güne kadar mecliste temsilcisi bulunmayan azınlıkların siyasi temsiline ilişkin herhangi bir yol geliştirilmiş değil. Oysa ülkede bulunan azınlıklar iki ulus kadar temsil edilmeyi hak ediyor, temsil edilmeleri gerekiyor. Çerkes halkı ve aydınları bu temsili ve katkıyı başarabildikleri oranda Türkiyenin geleceğine olumlu etkide bulunmuş olacaktır.

 

Yorumlar (2)
  1. Janset Zor on said:

    Bu sağlıklı ve güzel yazı için çok teşekkürler.

    Özellikle gençlerin Guşıps ve senin yazılarını takip etmelerini diliyorum.

  2. Kaspolet Hakan on said:

    Guşips çıktığından beri takip ediyorum, çokda faydalanıyorum. Ozellikle genc yazarlara imrenmemek elde değil, bir genç olarak.
    Can Nart’ın her yazısından sonra (ama hepsinden) bu yorumu yapıp yapmamak içinde cok dusundum aslında ama Janset Hanım’ın yorumunu görünce dayanamadım.
    Bu dergide gerçekten yeni şeyler söyleniyor buda diaspora için bence çok büyük bir şans. Ama bir tek siz Can Nart, ne diyorsunuz siz Allah aşkına yeni bir cümle kurmanızı bıraktım eski retorikleri allayıp pullamayı bile beceremiorsunuz kusura bakmayın. İlk yazılarınızdaydı sanırım muhaceret(bu kelimeyide dunyada sizden başka kullanan kaldımı bilmiyorum ) ve diaspora üzerine yazmıştınız orda biraz umitlenmiştim. ozellikle hrant dink vakfından cıkan diasporalar kitabını okudugunuzu söylediğinizde tamam dedim değişiyor yeni birşeyler öğreniyor Can Nart (ykt) sonunda. Ama Allah aşkına o kitabı okumuş birisi nasıl yapabilir o diaspora çıkarsamalarını anlamak mümkün değil. Nasıl okudugunuz o kitabı gerçekten merakediyorum.Dzapş Furkan’ı okumayı deneyin birde bence, belki diasporalar kitabını tekrar okumanızı sağlar.
    Dönüş dediğiniz şey konusunda bir çok yazı yazıldı şu guşipste (ozellikle hapae’ninkiler zihin acıcıydı) bir tanesine adam akıllı bir cavep veremediğiniz gibi Necdet Hatam’ın ne “dönüşü yusuf kac senedir gelmedin bile buraya” eleştirisine cevap bile veremediniz.
    Birleşik Kafkaya’ya Sefer Berzeg’in kitaplarını (hepsi belgedir kitapların akademide buna kaynak taraması derler-yani yalan yok) okumadan (diasporalar kitabını okudugunuz gibi okuduysanız bilemiyorum tabi) koca bir ideali Soğuk Savaş ideolojisi yaptınız Dönüş sıcak savaş ideolojisiymiş gibi.
    Şimdide azınlık kavramının 19. YY artığı olarak tarihin tozlu raflarında yerini aldığı bir dönemde azınlık olmayı Çerkeslere yakıştırmanız “yok artık” dedirticek cinsten.
    Birde Rusya’ya toz kondurmamak için geçirdiğiniz miğde spazmları varki ona hiç girmeyeyim.
    Neyse işin aslı budur Janset Hanım 25 yaşında bir genç olarak Can Nart (ykt) nin yazılarını okuyunca anladıklarım bunlar. Ha tabi derneklerde senelerdir Yamçı-Kamçı destanlarıyla uyutulmuş gençlerin okumasını istiyorsanız yazıları onu bilemem.Hobsbawm deyince sosrıkua’nın amca oğlu sanan dernek gençleri için yenilir cinsten ancak bu Ulus retoriği özetle….