Öte taraftan bu durumlarda Kafkasya’ya yönelik bir dönüşün kolonyal ilişkiyi yeniden üretmekten öteye geçmeyeceği de bir gerçektir.

Furkan Dzapsh 04 February 2013
Göç Politikaları ve Suriyeli Çerkesler

Avrupa’nın son dönemlerde cevap veremediği yapısal problemlerden en büyüğü göçmenler ve ulus-devletler ilişkisi  olmuştur. Çok kültürlülüğün çöktüğü, göçmenlerin özellikle 11 Eylül’ den sonra güvenlik politikalarının nesneleri haline getirildiği bu süreçten Batı dışı dünya da nasibini almıştır. Aslında Rusya’nın hikâyesiyle Avrupa’nın üniterleşme hikâyesini karşılaştırırsak, Rusya’nın bu süreci 20 yıl geriden alarak tersine işlettiği görülecektir.

 

Avrupa’daki, değişen göç politikaları temelinde bir ulus-devlet krizidir. Ulus devlete vatandaşlık bağıyla bağlı olmanın, ulus devletin ulusuna olan aidiyetle yarışması göçmenlerin sistemde açtıkları bir sorun olarak algılanmıştır. Buna karşı Batı’nın yaklaşımı, göçmenlere yönelik oluşturulan çok kültürlülük paradigmasının iflasıyla sonuçlanmıştır.

 

Rusya’nın üniterleşme çabasını da bu zaviyeden ele alarak Kafkasyalıların durumuna bakmak gerekmektedir. Batı’dan farklı bir milliyetler politikasına sahip olan Sovyetler Birliği, işe etnikleştirmeyle başlamıştır. Kültürel hakların korunduğu ancak bireyi ıskalayarak, temelde ulus-devletin ulusa aidiyetini yeni bir perspektifle ortaya koymayı hedefleyen bir politikanın sonuçlarını 90’lardan beri müşahede etmekteyiz.

 

Putin’ in iktidara gelmesiyle birlikte, içine düştüğü kimlik krizinden kurtulmaya yönelik çözüm arayışına giren Rusya’nın, 21. yy’ da nasıl bir Rusya sorusuna verdiği cevap, daha fazla merkezileşme, daha fazla üniterleşme olmuştur. Bu noktada daha önceden kolonyal bir ilişki kapsamında ötekilerle yürüttüğü ilişki Moskova’ ya taşınmış ve Moskovalı tarihinde ilk defa “kara kafaları” sokağında görmeye başlamıştır. Bu açıdan Kafkasyalıların, Orta Asyalıların, post-Sovyet coğrafyadan gelen işçilerin Moskova’da nasıl karşılandığını anlatmaya gerek yoktur sanırım. Gündelik faşizmi Batı’ nın tecrübesine benzer şekilde tecrübe eden göçmen işçiler bir taraftan temelde 21. yy’ da Rus kimliğine yönelik projeyi de tehdit etmektedirler.

 

21. yy da bir ulus-devlet inşası derdine düşen Rusya için melezlik bu projeye karşı bir başkaldırı olarak okunmaktadır. Göçmenlerin dışlanmasına da 21. yy’ ın sorunu olan bu göç politikaları penceresinden bakmamız gerekmektedir. Başka türlü durumu anlamak mümkün olmayacaktır. Yeni dönemde devlete vatandaşlık bağıyla bağlı olan Kafkasyalılar bile hukuken tam olarak olmasa bile pratik hayatta quasi-citizen durumundadırlar. Yani vatandaş gibiler, ancak ulusa yönelik aidiyetleri, kan, dil, kültür gibi pek çok alanda gerçekleşmemektedir. Vatandaş gibiler “vatandaş” değiller.

 

Küreselleşme ile birlikte her kimlik, her toplumsallık, bulunduğu konumdan ya üst bir noktaya ya da alt noktadaki kimliklere kaçmaktadırlar. Küreselleşme bir taraftan ulus-ötesi koşulları getirirken mevcut konumların hepsini tehdit etmektedir. Bu duruma karşılık devletlerin cevabı, ya duruma adaptasyon(ki bu cevabı netlikle veren devlet yok gibi) ya da çatışma olmaktadır. Rusya’nın cevabı üniterleşme olmuştur. Rusya ulus-ötesi kimliklerle, kendi vatandaşları dahi olsalar baş edememekte onları bir sorun olarak görmektedir.  Bugün Rusya için Kafkasyalılar bir güvenlik politikasının nesneleri haline gelmişlerdir. Rusya içlerinde bu göçmen işçilere yönelik dışlamacı, gündelik faşizm olurken, Kafkasya bölgesi için bu doğrudan bölgeyi güvenliği sağlanacak bir uç bölge olarak konumlandırmaktan öteye gidememektedir.

 

Suriye Çerkesler’ i Meselesi Ya Da Dönüş

 

Rusya’nın 21. yy’ da ki göç politikalarını genel olarak değerlendirdikten sonra meseleyi ulus-ötesi bir gerçeklik olan diasporalara getirmek gerekmektedir. Suriyeli Çerkesler’ in mülteci durumuna düşmeleri, bir kısmının anavatana dönme isteği karşısında Rusya’ nın verdiği cevabı da bu göç politikası çerçevesinden okumalıyız.

 

Rusya’nın Suriyeli Çerkesler’ i kabul etmemesinin temel nedenlerinden birisi de ulus-devlete üyelik ile ulusa üyeliğin çatışacak olmasıdır. Rusya’nın yeni ulus sözleşmesine karşı bu insanlar-oralı Kafkasyalılar gibi- meydan okumaktadırlar. Bu nedenle de Rusya için olası bir geri dönüş negatiftir. Ancak Putin’in açıkladığı gibi dönecek insanlar Rus dilini, Rus kültürünü vs taşıyorlarsa dönüşleri mümkündür. Yani yeni ulus sözleşmesinin özeti Rusya’nın nasıl bir geri dönüş profili istediğinde gizlidir.

 

Öte taraftan bu durumlarda Kafkasya’ya yönelik bir dönüşün kolonyal ilişkiyi yeniden üretmekten öteye geçmeyeceği de bir gerçektir. Suriyeli veya değil Çerkesler’ in anavatana dönüşünün sonucu Rusya’nın yüzyıllardır Kafkasyalıyla kurduğu kolonyal ilişkiyi tazelemesi olacaktır. Öte taraftan kitlesel bir dönüşte bu insanların ucuz işgücü olarak emeklerinin sömürülmesi, gündelik faşizme tabi tutulmaları da mümkündür.

 

DUMA’ ya verilen Çerkesler’ in vatandaşlığına ilişkin yasa tasarısına gelirsek, bunun kabul edilmesi durumunda Rusya’nın yeni kimlik politikasında bir kırılma yaşanması mümkündür. Ancak bu durumun kabulünden öte bir PR malzemesi olarak kullanılması daha muhtemeldir. Diasporaya yönelik bizimle işbirliği yapın çağrısının ötesinde bir oyalamadır.

 

Sonuç olarak Suriyeli Çerkesler’ in bu hareketliliğini kuzey-güney yönündeki göçten ve kolonyal ötekinin söylemsel dışlanışından ayırmadan meseleye bakmak elzemdir.

Yorumlar (3)
  1. necdethatam on said:

    Sayın Dzapş

    Çok az bildiğiniz konularda ahkam kesiyorsunuz. Dokuz yıl çifte vatandaşlık yasası yürülükte kaldığında nerede idiniz Hangi PR çalışması idi bu.
    Derdiniz kimliğimizle yaşamak, dilimizi kültürümüzü yaşatmak geliştirmek ise eğer sizin de bilmeniz gerektiği gibi kolonilerin kendileri olarak yaşama şansları, kiimliği bile kalmamış olanlardan daha büyüktür.

    • nesij on said:

      Sn.Hatam,sadece dönüşe odaklayarak,kimlik mücadelesi,dil ve kültürü yaşatmak söz konusu değildir.Dönüşe karşı değilim ancak bu şartlar altında dönüş mümkün olmayacağı ortada.Hadi diyelim ki,dönüş olanakları doğdu.İnsanların bir kısmı kurulu düzeni bozup dönmek istemeyebilir.Bu insanları dışlamak mı olacak?Bu koşullarda Kafkasya’ya dönüş aklı selim de olmaz bence.Nitekim,insan hakları ve demokrasinin olmadığı bir yere dönüş yapmak istemezler.Dönüşle ilgili elinizde elle tutulur bir argümanda göremiyorum ne yazık ki. Bir toplumu ayakta tutan da bana göre diasporadır.Diaspora birşeyler yapmazsa zaten Kafkasya’daki kardeşlerimizden birşey yapmasını beklemekte abeste iştigal olur.Bu yüzden diasporalara burada iş düşer.Eğer günün birinde dönüş olacaksa,diasporada yine kalan az da olsa olmalıdır.

  2. Ayhan gürsel on said:

    Kolonilerin kendileri olarak yaşama şansı mı? Eğer koloninin sömürge anlamına geldiğini bilmeyecek kadar cahil değilse bir insan, nasıl olur da sömürgeliği kabullenir ki?

    Sayın Dzapş,

    Gayet doğru noktalardan yaklaşıyorsunuz. Necdet beyi önemsemeden yolunuza devam edin. Herkes bilir ki, tüm sömürgeler er veya geç özgürlüklerine kavuştu, bizimkiler de kavuşur elbet. Aslında şaşırmamak gerek bu tür tepkilere. Necdet bey gibi sömürge sevdalısı olanlar vardı elbette tüm sömürgelerde. Ona da kızmaya gerek yok, en azından açık sözlü bir insanmış.

    Başarılar diliyorum çalışmalarınızda.