Doç. Dr. Sima Nart ile “Thamadelik” üzerine
14:25 4 March 2014

Doç. Dr. Sima Nart “Bir Sosyal Denetim Mekanizması Olarak “Thamade”: Sosyal Sorunların Çözümünde Model Olabilir Mi?” isimli  çalışmalarından yola çıkarak Sosyal Denetim olgusunu ve Ombusmanlık Kurumunu konuştuk. Sakarya’da gerçekleştirilen Odak Grup Çalışması sonucunda ortaya çıkan çalışma, Türkiye için “yerli” bir sosyal denetim örneğini tartışmaya açarken Çerkes diasporası içinde farklı bir perspektif sunuyor. 

 

Guşıps: Söyleşiye başlamadan önce sizi tanıyabilir miyiz?

Doç. Dr. Sima Nart: Halen Sakarya Ünv. İşletme Fakültesinde Doçent Doktor olarak görevliyim. Pazarlama alanında çalışıyorum. Yüksek Lisansımı Sakarya Ünv. de, Doktora eğitimimi Uludağ Ünv.de 2005 yılında tamamladım. 2008 yılında Post Doktora çalışmaları yapmak üzere TUBITAK bursu ile Londra’da City Unv., Cass Business School’da bulundum. 2010 yılında Doçent unvanını aldım.

Guşıps: Peki sizi böyle bir çalışma yapmaya iten neydi? Nasıl ortaya çıktı bu çalışma?

Doç. Dr. Sima Nart: Bu çalışma benim haricimde iki yazarın yer aldığı ortak bir çalışmadır. Türkiye gündemindeki konuları değerlendirdiğimiz ders arası sohbetlerin birinde bu çalışma fikri ortaya çıktı. Bildiğiniz gibi uzun yıllardır yasal çerçevesi ve Türkiye’de uygulanabilirliği tartışılan Kamu Denetçiliği yani Ombudsmanlık Kurumu ile ilgili fikir alışverişinde bulunuyorduk. İsveç modeli olarak sunulan ve pek çok Avrupa ülkesinde uygulanan bu model acaba Türk Kamu Yönetimi sistemine ne kadar uygun, Türkiye’de başarılı olur mu olmaz mı sorularını tartışıyorduk. Bu çerçevede benzer bir denetim modelinin Anadolu’da yaşayan Çerkes toplumu tarafından yıllardır uygulandığını ve bununla ilgili örnek olayları da vererek akademisyen arkadaşlarıma Thamade kurumundan bahsettim. Söz konusu örneklerden özellikle 2004 yılında Sakarya ve civarındaki Çerkes, özellikle Abhaz köylerinde uygulanmaya başlanan düğün törenlerinde silah atma ve içki içme yasağının Thamadeler tarafından getirilmesi ve o tarihten bugüne kadar hiçbir istisna olmaksızın uygulanması, toplumda oluşan kabul algısı, arkadaşlarımın çok ilgisini çekti.

Bu çerçevede Thamadelik kurumunun bir sosyal denetim mekanizması olarak bir model olup olamayacağı sorusundan hareketle bu konuyu tartışmaya açmak istedik. Bir bildiri olarak hazırladığımız çalışmayı, XI. Uluslararası Kamu Yönetimi Forumunda, Samsun’da, 2013 Kasımında, “Bir Sosyal Denetim Mekanizması Olarak “Thamade”: Sosyal Sorunların Çözümünde Model Olabilir Mi?” başlığı altında sunduk.

Guşıps: Sosyal Denetim kavramını biraz açmanızı istesek? Sanırım Modern zamanlarda gündeme gelen bir kavram bahsettiğimiz?

Doç. Dr. Sima Nart: Denetim kelimesi Latince duymak ve işitmek anlamına gelmektedir. Türk Dil Kurumu denetimi “bir işin doğru ve yönetime uygun yapılıp yapılmadığını incelemek, murakabe etmek, kontrol ve teftiş etmek” şeklinde tanımlamaktadır. Denetim “ne oldu?”, “ne oluyor?” ve “ne olacak?” sorularına cevap arama işlemidir. Sosyal denetim kavramı ilk olarak 1950’li yıllarda Howard R. Boven tarafından ortaya atılmıştır. Kavram o dönemde özellikle işletmelerin sosyal denetimini belirtmek amacı ile kullanılmıştır. Daha sonra kavram hem genel bir ad olarak yaygınlaşmış hem de toplumsal denetim kavramı ile eş anlamlı olarak kullanılmıştır. Ayrıca sosyal denetim hem kurum ve kuruluşların toplum tarafından denetimi hem de toplumun kendisinin denetimi olarak iki gruba ayrılmaktadır. Sosyal denetimin öncülerinden Charles Medwar’a göre sosyal denetim kavramı karar vericilerin uygulama gücünün sonucu tüm olasılıkları dikkate alarak davranmaları ve sorumluluk almaları ile demokrasi ilkesinin mevcut olduğu bir ortamda başlamaktadır.

Guşıps: Sizde makalenizde değiniyorsunuz Michel Foucault’un sosyal denetim olgusu üzerine analiz ve eleştirileri var. Hangi noktada yoğunlaşıyor Foucault’un eleştirileri ve siz makalenizde hangi önermelerini dikkate aldınız Thamade kavramını incelerken?

Doç. Dr. Sima Nart: Post modern teorinin önemli isimlerinden Michel Foucault denetimi sadece örgütler açısından değil, toplumun genelinde daha geniş bir disiplin bağlamında ele almıştır. Foucault’a göre modern toplumlar kendine özgü yöntemleriyle bireyleri hükümranlığı altına almaktadır. Bunun önemli araçlarından biri de denetimdir. Foucault bunun mekânlarını belirli bir yer değil, tüm toplumsal hayat olarak görmektedir. Okul, aile, kışla, hapishane, fabrika, hastane gibi kurumlar uysal bedenler üretilmesini hedef güder.

Foucault on sekizinci yüzyılda yaşamış olan İngiliz düşünür Bentham’ın Panoptikon metoforundan etkilenerek, ondan iki yüzyıl sonra iktidar ve toplum ilişkilerini bu çerçevede yorumlamıştır. Panoptikon, Bentham’ın tasarladığı bir hapishane modelidir. Bu hapishane modelinde merkezdeki gardiyanların tutuklulara gözükmeden onları gözaltında tuttuğu bir mimari yapı vardır. Bu tasarımda amaç, tutukluları güvenilir birer insan haline getirmektir.  Bentham bu hayalini gerçekleştirememiştir ancak, Foucault bu metoforu sosyal bilimlere aktarmıştır. Bu çerçevede Foucault’a göre iktidarı(gücü) adeta putlaştıran küçük bir azınlığın, toplum denen büyük çoğunluğu, seküler iktidar araçları yoluyla gözetleyebilmesinin, kontrol edebilmesinin ve gerektiğinde şiddet uygulayarak cezalandırması mümkün hale gelmektedir. Toplumsal yapı içindeki iktidar ilişkilerini bu açıdan değerlendiren Foucault’a göre söz konusu dinamikler ile toplumu dönüştüren ve bireyleri sürekli gözetim altında tutan disiplinel bir mekanizma ortaya çıkmaktadır. Panoptik toplumu, bireylerin bazı kurallara göre dönüştürülmesi ve şekillendirilmesi biçimi altında bireylere uygulanan bir iktidar biçimi olarak özetlenebilir. Foucault günümüzde geçerli olan iktidar ilişkilerini gözetim/denetim/ıslahtan oluşan üçlü yapı olarak ele alır. Bu aynı zamanda, tüm çağlarda toplum ve iktidar siyasalarının da hayal ettiği bir ütopyadır.

Foucault’ya göre disiplin teknikleri belli bir standartlaşma etkisi doğurur, normlara uygun davranan bireyler oluşturur. Ancak Thamade kurumunda iktidar (güç) ve toplum ilişkileri tanımı farklılık göstermektedir. Thamade kurumunun içinden çıktığı toplumu, bu toplumun geleneklerini ve oluşturduğu kültürü düşündüğümüz zaman Thamadenin gücünün kaynağını toplumsal değer yargıları olarak özetlenebilen Xhabze oluşturur. Binlerce yıldan beri süzülüp gelen örf, adet ve gelenekten oluşmuş normatif kaideler olarak özetlenebilen Xabze’nin amacı bireyi ve toplumu daha iyiye daha güzele götürmek, birey ve toplumun huzur ve güvenini sağlayacak bir dünya ve yaşam kurmak ve bunu korumaktır. Bunu gerçekleştirirken Foucault’nun vurguladığı gibi uysal bireyler yaratarak değil, bireyin doğumundan başlayarak bu anlayış çerçevesinde yetişmesini esas alır. Şu söz bu anlayışı somut olarak ortaya koymaktadır:

Pfeşuaşer ğetsaç’e, selheç’ı P’ow şüaşem Wyimıç’!/ Pxuefaşşer ğezaş’e solheç’ır jip’ew şşapxhem wyimıç’! :

«Sen sana layık olanı yerine getir! Gücüm yetiyor diye sınırı / haddi aşma!’

(Alıntı: Fahri Huvaj, http://www.kaffed.org/kultur-sanat/xabze/item/37-xabze-uzerine.html)

Xabze’ye göre toplumda herkes özgürdür. Xabze’nin sunduğu yaşam anlayışının temeli bireysel özgürlük ve buna karşılık bireysel sorumluluktur. Toplum özgüveni tam, kişilikli özgür bireylere dayanır ve böyle bireyler yetiştirmeyi hedefler. 

Thamade her şeyden önce bir liderlik ve önderlik fonksiyonudur. Bir kişinin bireysel inisiyatifiyle ve keyfi olarak işlev gördüğü bir yapı değildir. Sosyolojik kavramla ifade edecek olursak Thamade bir doğal liderlik kurumudur ve bu nedenle de Thamadenin kararları yasa gibi değil, ahlak ve hukuk kurulları gibi normatif özellikler gösterir ve toplumun genelinin onayını alır. Söz konusu kararlar toplum tarafından ortak iyi ve ortak doğru olarak görülür.

Guşıps: Sosyal Denetim konusu daha çok Ombusmanlık tartışmaları ile gündeme geldi Türkiye’de. Ancak Sosyal Denetimin uygulanabilmesi için bazı ön şartlar da gerekiyor sanırım. Nedir bu ön şartlar ve yaşadığımız ülkede bu ön şartların oluştuğunu söyleyebilir miyiz?

Doç. Dr. Sima Nart: Birey-yönetim ilişkilerinde yeni ve farklı bir bakış olarak kabul edilen, formel yapısının yanında daha ziyade fonksiyonel yapısıyla uzlaşmaya dayalı çözüm bulma arayışını esas alan bir yöntem olan Ombudsmanlık günümüzde 75’in üzerinde ülkede uygulama alanı bulmaktadır. Uygulamada Ombudsman, devlet ile halk arasında köprü görevini üstlenir. Bireyler problem yaşadıkları konularda Ombudsmanı harekete geçirerek, idarenin denetimine katkıda bulunabilirler. TBMM Anayasa Komisyonu’nda kabul edilerek, 29 Haziran 2012 tarihinde resmi gazetede yayımlanan Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu ile Kamu Denetçiliği Kurumu, 12 Eylül referandumunda kabul edilen anayasa değişikliği çerçevesinde hazırlanan tasarının sonucunda, gerçek ve tüzel kişilerin idarenin işleyişiyle ilgili şikayetlerini, Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasada belirtilen nitelikleri çerçevesinde idarenin her türlü eylem ve işlemleriyle tutum ve davranışlarını, adalet anlayışı içinde, insan haklarına bağlılık, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve önerilerde bulunmak ve uzlaşmaya davet etmek üzere oluşturulmuştur. 2012 yılında Kamu Baş Denetçisi olarak emekli bir hakim TBMM Genel Kurulunca Kamu Baş Denetçisi olarak seçilmiştir. O günden bugüne Türkiye’de bu gelişmelerin etkilerini kısaca değerlendirmek gerekirse; Türkiye’de Ombudsman kurumunun belli çevreler dışında toplumumuz tarafından tanındığını söylemek pek mümkün değildir. Ombudsman kurumunun özellikleri olarak Dünyadaki uygulamalar dikkate alındığında şunlar sıralanabilir: Ombudsmanlık kurumunu halk desteklemelidir, halk Ombudsmana kolayca ve doğrudan ulaşılabilmelidir, Ombudsman medya ile aktif ilişki içinde olmalıdır, Ombudsman kararlarında bağımsız ve tarafsız olabilmelidir. Ancak Türkiye’de Kamu Baş Denetçisinin isminin açıklanmasından kısa bir süre sonra kendisinin daha önceki bazı davalar hakkında yaptığı açıklamalar medyada yer almış, çeşitli eleştirilere maruz kalmıştır. 17 Aralık sürecinde Hükümete yönelik olan bazı gelişmelerde Kamu Baş Denetçisinin de adı geçmiş ve 10 Ocak 2014 tarihinde hakkında Meclis Başkanlığı tarafından inceleme başlatıldığı basında yer almıştır. Bu gelişmeler bu kurumla ilgili olarak halk nezdinde henüz bir “kabul alanı” oluşmadığına işaret etmektedir.

Guşıps: Ombusmanlık tartışmalarının olduğu bir dönemde yerli bir model olarak öneriyorsunuz sanırım Thamatelik mekanizmasını. Belki de akademi de ilk kez tartışılıyor bu mekanizma? Nasıl tepkiler aldı çalışmanız?

Doç. Dr. Sima Nart: Ombudsmanlık kurumu yabancı bir kültürden, bir ülkeden alınarak İsveç modeli olarak sunuluyor. Bu kurum temel olarak uzlaşmaya dayalı çözüm bulma arayışını esas alan bir modeldir. Oysa Anadolu’da geçmişi çok eskilere dayanan bir toplum olan Çerkesler, bir denetim mekanizması olarak Thamedelik kurumunu başarılı bir şekilde işletiyorlar. Xabze geleneğine bağlı toplumlara dair hukuki sistemde, adliyelere yansıyan vakaların azlığı ve sorunların toplum içinde çözülmesi bu başarının en güçlü kanıtlarıdır. Ortada böyle somut göstergeler varken bu yapının, sürecin sosyal bilimciler tarafından örneğin sosyologlar, kamu yönetimcileri gibi incelenmesi ve akademik bir perspektifle değerlendirilmesinin önemli katkılar sunması beklenir.

Bu çalışma ile ilgili bildiriyi sunduğumuz Kamu Yönetimi Forumu geniş katılımlı bir kongre idi. Türkiye’nin farklı üniversitelerinin yanında farklı Belediyelerden de temsilciler bulunuyordu. Bildiri “Denetim” başlıklı bir oturumda sunuldu. Dinleyiciler konuyu çok ilgi çekici buldular ve sunum sonrası bu modelin uygulanabilirliği ile ilgili sorular geldi. Cevap olarak bir sosyal denetim mekanizması olarak bu modelin Türkiye’de yaşayan Çerkes toplumu tarafından uygulandığını ayrıca Kuzey Kafkaya’da yer alan Cumhuriyetlerde yasal çerçeve içinde bu modelin işletildiğini belirttim. Adige Xase ve Abhazya Cumhuriyetinde yer alan Ayhabılar Kurulundan bahsettim. Abhazya Cumhuriyetinin kurucu Devlet Başkanı olan Viladimir Ardzınba 1992 yılında Ayhabılar Kurulunun parlamentoda görüşülerek Anayasa Mahkemesinin de üzerinde bir yasal çerçeveye oturtulmasını sağlamıştır. Bu mekanizma en dikkat çekici olarak devlet başkanlığı seçimi sürecinde işletilmiştir. Ardzınba’nın vefatının ardından 2005 yılındaki devlet başkanlığı seçiminde iki aday arasında şiddetli rekabetin yaşandığı ve çözümsüzlüğe doğru giden kriz ortamında Ayhabılar Kurulu devreye girerek adaylardan birinin devlet başkanı diğerinin de yardımcısı olması yönünde karar vererek krizi sonlandırırmıştır. Bu örnek çerçevesinde bu modelin Devlet düzeni içerisinde uygulanabilirliği Abhazya ve Adige Cumhuriyetlerinde yerinde incelenerek somut öneriler geliştirilebilir.

Guşıps: Yaptığınız çalışma Odak Grup Çalışması kullanılarak gerçekleştirilmiş. Biraz bu çalışmanın nasıl gerçekleştirildiğinden bahseder misiniz?

Doç. Dr. Sima Nart: Odak grup görüşmeleri küçük bir grupla araştırmacı arasında gerçekleşen etkili bir veri toplama tekniğidir. Görüşme ve tartışmada grup dinamiğinin etkisini kullanma ve derinlemesine bilgi edinmeye fırsat vermesi gibi üstünlükleri vardır. Odak grup görüşmesi, bireylerin düşüncelerini serbestçe söyleyebileceği bir ortamda dikkatlice planlanmış bir tartışma ortamını sağlayacak şekilde bir moderatörün yönetiminde 6 ile 12 arasında değişen sayıda katılımcı ile gerçekleştirilir. Bu araştırmada söz konusu yöntemin tercih edilmesinin temel nedeni konunun derinlemesine görüşmeyi gerektirmesidir. Ayrıca odak grup çalışması konu üzerinde ayrıntılı veri toplamaya uygun olması, etkileşimli bir süreç olması, daha çok seçenek üretmeye imkân vermesi ve hızlı biçimde veri toplamayı sağlaması nedenleriyle uygundur. Odak grup görüşmesi eylem araştırmalarında sıklıkla kullanılan nitel bir veri toplama tekniğidir. Odak grup görüşmeleri sosyal bilimlerde birebir görüşme ve anket teknikleriyle birlikte kullanılsa da aslında teknik tek başına bile sistematik veri toplamaya elverişlidir.

Guşıps: Makalede de atıf yapıyorsunuz Xabze konusuna. Bu diasporada çokça tartışılan bir kavram aslında. Kent yaşamında Xabze’nin mevcut haliyle yaşama imkanı var mı sizce? Yada bir revizyon gerekiyor mu Xabze’nin yaşaması için?

Doç. Dr. Sima Nart: Öncelikle şunu söylemeliyim, ben Xabze konusunda uzman değilim, bunu haddim olarak da görmem. Ancak bu röportajın konusu olan araştırma için elde edilen veriler ve kişisel hayatımdaki gözlemelerinden bazı tespitler yapabilirim. Thamadelik kurumu Xabze’nin ayrılmaz bir parçasıdır ve bu mekanizmanın işlemesi, sürekliliği Xabzeye bağlıdır. Bildiğiniz gibi modern yaşam tüm geleneksel kültürler üzerinde bozucu bir etki yapmaktadır. Şehir yaşamına geçiş, geniş aileden çekirdek aile düzenine geçiş gibi değişimler bunlar Xabze’nin doğal olarak oluştuğu, varlık sebebi olan toplumsal yapıyı zayıflatmaktadır. Bu süreç yalnızca Diasporada değil Kafkasya’da da yaşanmaktadır. Bu çerçeve de akla şu soru geliyor Xabze korunabilir mi? Kanaatimce tümüyle korunması düşünülemez. Çağa, yaşam koşullarına uymayan, gelişmeyi, ilerlemeyi engelleyen kalıplar revize edilmelidir. Örneğin Thamade olmak için yaşlı olmak gerekir şeklinde bir algı var. Aslında bunun mantığı yaşlılığın tecrübe ve bilgi birikimi ile özdeşleştirilerek yol gösterici bir işlev ortaya koymasıdır. Ancak içinde yaşadığımız bilgi çağında gençler kolay ve hızlı biçimde bilgiye ulaşarak yaşlılar kadar hatta onlardan fazla bilgi birikimine sahip olmaktadırlar. Bazı ortamlarda gençlerin kendilerini ifade etmeleri haddini bilmezlik olarak yorumlanabiliyor. Bunu çok doğru bulmuyorum.

Modern yaşamın kültürün korunması ve sürekliliğine yönelik tehditler yanında iletişim teknolojisindeki gelişmeler sayesinde organize olma kabiliyetinin artmasını umut verici bir gelişme olarak buluyorum. Bu çerçevede sosyal medya bağları arttırıyor ayrıca online dil kursları gibi uygulamaların gün geçtikçe artmasını bekliyorum. Benzer şekilde sizin oluşturduğunuz platform bu konuda başarılı bir örnek.

Kültürü yaşatmak için onu yaşayan bir topluluğun olması gerekmektedir. Değişmez olmanın aksine canlı bir yapı olan Xabze’nin güncellenerek yaşatılması için bu konuda kaygı duyan herkesin yapabileceği bir şey olduğunu düşünüyorum. Bir Abhaz atasözü; “Geçmişine kurşun sıkana, gelecek topla cevap verirmiş!” der. Xabze’ye sahip çıkan kimselerin böyle bir sonu yaşatmayacağını umarım.

Guşıps: Sorularımıza verdiğiniz cevaplar için teşekkür ederiz.

Doç. Dr. Sima Nart: Bu imkanı bana verdiğiniz için ben de çok teşekkür ederim. Çalışmalarınızda kolaylıklar dilerim.

Yorumlar (2)
  1. Kadir Erkaya on said:

    Çok güzel çalışma,Sima hanıma ve Guşıps’e teşekkür ederim.

  2. Saim Tuç Bic-ra on said:

    Sayın Dr. Sima Nart ile yapılan bu röportajı ve bir Akademisyen olarak konuya yaklaşımını, örneklemelerini, özellikle “Odak grup görüşmesine” işaret etmesini çok anlamlı buldum.. Konuya tek bilenlesağlıklı bir çözüm getirilemeyeceği belli. Çünkü Xabze’yi, herkes kendine göre, temel oluşumuna ve mantığına bakmadan kendi doğrularına, (hatta hayallerine) göre yorumlamaktadır, Thama’de veya Ğayhabı kurumunun Xabze’nin (Akabz) işlerliğiyle içiçe olduğu doğru.Yeteri kadar bilinmeyen Xabze’in bireylerde aradığı disiplin ile Xabze’nin Thamade’ye yüklediği sorumluluklar ile nasıl bir yönetim ve denetim ereğine sahip olması gereğidir. Xabze oluşumunun temel felsefesi iyi irdelenirse Bir soy büyüğünün (Thamade) karşısına, soyundan dünyanın en bilge ve en becerikli bir genci çıkarılsa o soyun temel otoritesi sarsılmış sayılır. Doğal Thamade, önünde büyüğü kalmayan dünya ihtirası azalmış toplumsallaşmış kimse demektir.Bana göre denge Thamade kendini ifade etmek değil, birlite olduğu kimseleri yeteneklerine göre değerlendirme sanatıdır.

    “Çağa, yaşam koşullarına uymayan, gelişmeyi, ilerlemeyi engelleyen kalıplar revize edilmelidir.”görüşüne katılıyorum ama bunun toplumsal değerlere ters düşmeyecek bilinçle ele alınması lazımdır diye düşünmekteyim. Günümüzde deniliyorki “Uygun olan adettir” ve bu söz biraz ilgi yaratmaya ve biraz da, Xabzeye evrensellik kazandırma niyetiyle: Çerkeslerin birlikteliğini bozmak için Xabze’nin dönüştürülmesi yöntemine dönük olduğu düşünülmeden her vesileyle dillendiriyoruz ve birde hiç hata yapmamış veya yapmazmış gibi, bu sözü “Cebağı” ile ilişkilendiriyoruz. Çerkesler de birde “Görev alınmaz verilir.” Anlayışı vardır ve derlerki: “Vuzşımguğum vikıyğaguğame vukeyğapcaj.” (Güvenilir olmayanın güvendirmesi yanıltıcı olur) ve Görevlendirilen Thamade’nin başarısızlıkta mazereti yoktur. Xabze: “Yınemvoa, yışevva yıçpe” “Muxma zırıxu çaa” (Olmuyorsa olduğu gibi, nasıl oluyorsa öyle yap) yetkisini, gerekğinde kuralları aşma serbestisi verir. Bunları Temel otoritenin sadece bilgiyle ilişkilendirilmesini kabul edemediğim için ufak bir katkım olurmu düşüncesiyle belirttim. “Tha-made:” Tanrı içerikli, dikme işlevli bir anlam taşır, yani tanrısal bir tutum ve bakış sahibi diye değerlendirebiliriz. “Ğayhabı” ise yüksek görüşlü, himayeci demektir. Sayın Dr. Sima Nart Sakarya Üniversitesi mensubu olduğuna göre, Sayın Hüseyin Aykut (Yar. Doç. Dr.) halen Sakarya Üniversitesi Felsefe Bölümü öğretim üyesidir. Tanışmıyorlarsa tanışmaları Xabze değerlendirmeleri açısından yararlı olacağını sanıyorum.