Haber / Bir 21 Mayıs Teröristi
18:07 16 May 2015

Ne Rus generallerinin soykırım temalı söylemlerinden, ne de anlatılan hikayelerden bahsedeceğim. Kısacası, alışılagelmiş basmakalıp feryatlarımızın, arkasına sığınıp egomuzu beslediğimiz örneklerin gölgesinden kurtarıp günümüz ortamında, günümüz diasporasıyla, günümüz bakış açısı ile değerlendirelim biraz, nam-ı değer 21 Mayıs’ımızı.

Evet, zimmetimize geçirdiğimiz, ağzımıza ciklet yapıp thamadelik turnusolu gözükürken aslında yer yer böbürlenip, yer yer zırladığımız günden bahsediyorum. Bu vaziyette alaycı bir anlatımdan düşüncelerimi sıyırıp yazamıyorum, affınıza sayın büyüklerim.

Türkiye’de etnik siyasetin gelişim sürecini hep birlikte izledik. Tekrar ediyorum, izledik. Hiçbir noktasında katkımız yok. Bir kaç mahcup ve zorundalık temelli zaruri talepten başka elle tutulur hiç bir sözümüz olmadı. Devlet erkinin bir soytarısı bizi karşısına alıp, gazımızı atalım diye dinleyince yine böbürlendik, aklı selimlerin neşeyle karışık bir kaygı, ben oldum diyenlerimizin de coşku ve rahatlama ile söylem kirliliği yarattığı sosyal medyada övüneee övüne anlattık bu şahısların apoletlerini. Hani kayda değer bir talep de yoktu da, sonuç koca bir sıfır. Bir de rakamla yazayım 0.

Günümüze dönelim, meydanlardan yuhlarımızla kovaladığımız, bir şey yaptığımızı zannederken aslında etnik siyasette Kafkasya toplumlarının derdini anlayabilecek belki de tek örgütlü etnik hareketi kendimize güldürdük. Bize iyilik yapılmasından, omuz verilmesinden anlamayız biz. Böyle desteklerden de medet ummayız. Biz asil Kafkasyalılarız çünkü. Ancak onlar bizden öğrenebilir, yardım alabilirler, hele ki konu vatanseverlik ise. Maalesef burada da gülüyoruz, evet.

7 haziran seçimleri öncesinde Çerkes adaylar gündemde. Bireysel bir değerlendirme yapmak amacında değilim. Bundan çok değil, 9-10 yıl önce meydandan korkan diasporanın bugünkü yeni uğraşı milletvekili adaylığı. Geçmiş olsun.. Türkiye siyaseti yeterince enfekte olmamış gibi birkaç viral söylem de bizden gelsin dedik. Çok örgütlü, dirayetli, iddialıymışız gibi de aynı bölgelerde rekabet halindeyiz, trajikomik.

Hiçbirimizin muhalif damarı yuhaladıklarımız kadar güçlü ve doğru konumlanmış değil. Her gün katledilen kadınlar, gün başına öldürülen ortalama işçi sayısı hangi adayımızın gündeminde? Sanki Kafkas halklarının tek derdi meclisteki temsil eksikliğiymiş, parlamentodaki Çerkes cakasıymış gibi odağımız temsiliyetsizliğimiz edilmiş durumda. Artık ülkenin ulusalcı kesimlerinin bile söylerken sıkıldığı vatanseverlik, anti terörizm söylemleri bizim gündemimize yeni yeni giriyor aktif biçimde. Merak etmeyin çok değil, bir on senecik de bunu konuşuruz, vakitten başka bir şeyimiz mi var sanki?

Hepimizin iyi bildiği gibi bu sene iki farklı yolda yürüyen tepki göreceğiz 21 Mayıs için. Eylem diyemedim çünkü deniz kenarında ateş yakıp ağlamanın ismini koymakta çok zorlanıyorum, boşluğu herkes kendi baktığı noktadan doldurabilir. Konsolosluk önüne yürüyecek olan grup için diasporanın asıl handikabı, ağlamak isteyenler için ise bir devletin isteyebileceği en makul vatandaş profili tanımını yapabiliriz. İkisinin de etnik siyasete bir katkısı olmadığını, aksine ket vurduğunu düşünüyorum. Bu seneki taksim sloganları arasında “biz-bölücü-değiliz, soykırım-deyin-gideriz” mottosundan beslenmiş sloganlar duyabiliriz mesela. Sloganların hedefi ekonomik gelişim-rant tabanlı, devlet erkinin tüm kanallarında cirit atan akp mi, ulusalcı modelden sıyrılmak için taklalar atan, bir yandan da Türklüğü bir türlü elden bırakamayan chp mi, faşist mhp mi yoksa “terörist” hdp midir, çözebileniniz varsa beni de aydınlatınız lütfen. Ağlayanlar için ise söylenebilecek en anlamlı söz, “siz ağlamayana meme yok sözünü çok yanlış anlamışsınız.”

Diasporayı uyandıran gençler, “Uyurken daha mı tatlıydık biz acaba?” sorusunu sormuşlarsa kendilerine, üstümüze bir yorgan çekip tekrar uyuyalım bence. Uyuyalım ki gençlerimiz uyuması ve hiç uyanmaması gereken zombilerin olmadığı bir diasporada kendilerini daha rahat motive edebilsinler.

Peki 21 Mayıs’ın ülkede ki seçimleri ile ne alakası var? Aslında seçimlerden ziyade Türkiye siyasetindeki varlığımız doğrudan ilgili 21 Mayıslarla. Biz de varız demekten anladığımız maalesef biz de milletvekili olabiliriz oldu. Olabilecek miyiz, ayrı bir muamma. Karşısına almaktan tir tir titreyeceği iktidarın iteklemesiyle parlamentoya girebilenler olabilir, buna da seçim kazanmak denmez zaten. Onlardan bu yazıda hiç bahsetmedim, müsterih olabilirler şimdilik.

Bugüne kadar direndiğimiz, benliğimizi elde ettiğimiz mayıs aylarının ardından verilen mücadeleye en doğru dil ve yaklaşım ile destek veren siyasetçi Selahattin Demirtaş oldu. Doğru ve yerinde tespit ve yaklaşımlar Kafkasya halkları ile sınırlı da kalmadı. Seçimlere yaklaştığımız günlerde de eylemden sonra da, 21 Mayıs özelinde desteğini ve vaatlerini ifade edeceğine inandığım Demirtaş, diaspora gündeminde parlamento teröristi diye anılmakta hala. Ve biz Kafkasya halkları, bilinç altımızda ki devletçi söylemlerden kurtulup demokratikleşmenin, insanlığın, soykırım söylemlerinin, hem etnik hem de sınıf siyasetinin, bilhassa “diğerlerinin” bu topraklarda ki çıkış bileti olabilecek tek parti için düşüncelerimizi değiştirmek mecburiyetindeyiz. Aksi taktirde elitisit thamadelerimizin adaylığa yatıracağı paraları hesaplamaya başlasak iyi ederiz.

Muhalif miyiz, iktidar kuklası mı sorusunu cevaplamak için çok geç bile kalmadık mı?

Hadi şimdi bana Sırrı Sakık’tan bahsedin. Yapın bunu nolur.

Fırat Emre Tletseruk 

 

Comments are closed.

HABER / En Çok Okunanlar