Haber / Ketse Yasin Durmaz ile “Zamanın Anlattıkları” üzerine
21:42 11 August 2014

Ketse Yasin DURMAZ, Çerkesler üzerine sözlü-görsel tarih çalışması olan “Zamanın Anlattıkları” ile yitirilmekte olan uygulamaları, kültürel ifadeleri ve ritüelleri kayıt altına alıyor. Bir Avrupa Birliği projesi olan “Zamanın Anlattıkları”, kalabalık kaynak kişisi ve önemli kültür ürünlerini içermesiyle güncele dair önemli veriler sunarken,  sözlü tarih çalışmalarına da önemli bir örnek teşkil ediyor. Özellikle Çerkes kültürünün sosyal kimliğini ele alan çalışma, yakın zamana kadar uygulanırlığı bulunan ancak zamanla tedavülden kalkan kültürel değerleri toplumsal belleğe “hatırlatma” amacı taşıyor.Yakın zamanda tamamlanan proje, birçok kurum ve şehirde gösterime girecek.

Guşıps Blog yazarlarından Meli Özel Ubıh bu özel çalışma ile ilgili Ketse Yasin Durmaz ile bir söyleşi gerçekleştirdi. Sibel Pak’ında katkıda bulunduğu söyleşi, hem AB desteği ile proje geliştirmek isteyenler hemde sözlü tarihe meraklı olanlar için oldukça ilgi çekici…

Guşıps: Merhaba Yasin. Öncelikle seni biraz tanıyabilir miyiz?

Ketse Yasin: Merhaba; Düzceliyim, Vubıhım, Ketse sülalesindenim. Çanakkale fizik okudum. Daha sonra 2009-2012 yılları arasında iş ve Gazi Üniversitesinde Fizik bölümünde Y.lisans için Ankara’ya gittim. Ailem 20 küsür yıldır Adapazarı’nda yaşamakta ben de 7-8 yıl aradan sonra Adapazarı’na geri döndüm. Şuan burada yaşamaktayım.

Guşıps: Büyük çaplı ve uzun zaman yayılan bu çalışmanın konusu tam olarak nedir?

Ketse Yasin: Konumuz tam olarak şuydu diyemem. Birçok konu başlığını birleştirerek bir şey oluşturmaya çalıştım. O zamanki toplumun sosyal yaşamı, sosyokültürel uygulamaları, kuralları ve ritüellerinden kayıt altına alabildiklerim… Xabze üzerine uygulamalar. Ama Xabze çok geniş ve kapsamlı bir kavram tabi… Xabze’ye eğer toplumun dili dersek bu çalışma o dilden sadece bazı kelimeler üzerine.

Guşıps: Çalışma üzerine ne kadar bir süre harcadın?

Ketse Yasin: Projenizi anlattığınız bir başvuru formu var. Bu başvuru formunun yazım aşamasına bir- bir buçuk ay. Kabulünden sonra çekimlere de 6 ay harcadım. Şimdi de nihai raporu yazma aşamasındayım.

Kronolojik bir takvim ortaya koymak gerekirse Eylül 2013’te yazmaya başladım. Ekim 2013’te başvuruyu yaptım. Aralık 2013’te başvuru kabul edildi. Ocak 2014’te çekimlere başlayıp Haziran 2014’te çekimleri bitirdim. Temmuz ayında montajı bitti. Ağustosun 15’inde de nihai raporun teslim edilmesi gerekiyor. Hepsini topladığımızda 10-11 ay kadar.

Guşıps: Bu proje hangi amaca binaen ortaya çıktı? Ne hedefliyorsun, neyi amaçlıyorsun?

Ketse Yasin: Ankara’da olduğum tarihler arasında Ankara Çerkes Derneği’nin açtığı Çerkes El Sanatları kursuna gittim. Cankat Devrim’in öğrencisi olabilme şansını yakaladım orada.

Cankat Hoca bir gün eskilerden bahsederken “Bizleri o zamanın insanlarıyla kıyaslamayın, çok yanılırsınız. Biz çok şeyimizi yitirdik” dedi. Bu projenin başlamasına neden olan cümleler bunlardı. “çok şeyimizi yitirdik” ve “o zamanın insanları” Neydi o yitirdiklerimiz? Hepsini mi yitirmiştik acaba? En azından elimizde kalanları birebir o zamanı yaşamış, o zamanın insanlarını görmüş kişilerden kayıt altına almak istedim ve başladım.

Zamanla nelerin ne kadar değiştiğini, nelerin yanlış uygulandığını erozyona uğradığını, unutulduğunu göstermeyi hedefledim. Amacım bir nebze de olsa kendimizle vicdan muhakemesi yaptırmak…

Guşıps: Proje kapsamında kaç kişi ile görüşüldü?

Ketse Yasin: Proje kapsamında aşağı yukarı 45-50 büyüğümüzle görüşüldü ama belgeselde 38 kişi var. Utananlar, çekinenler oldu. Kimisi kameraya alınmak istemedi, sadece ses kaydına izin verdi. Kimisinden hiçbir kayıt alamadık sohbet edip geri döndük.

Guşıps: İşlenmemiş, ham haliyle projenin hacmi ne kadar?

Ketse Yasin: 38 kişiden 320 GB boyutunda bir video kaydı mevcut. Bunun haricinde görüntü alamadıklarımızdan alınan ses kayıtları var.

Aslında bu çalışma proje halini almadan, Cankat Hoca’dan (Cankat Devrim) ve Sefer Amca’dan ( Sefer Berzeg) ses kayıtları alıyordum. İşte bu kayıtlar, Zamanın Anlattıkları’nın ilk nüvesini oluşturmaktadır. Cankat Hoca, bazı kültür kaynaklarını kayıt altına aldığımı bildiğinden bana birçok kişinin ismini vermişti. 2012 yılında zorunlu askerlik için Ankara’dan ayrılıp Adapazarı’na geldiğimde önümde 2-3 aylık askerlik öncesi bir zamanım vardı. İşte o sırada Düzce’de köylerde bulunan, Cankat Hoca’nın bana bahsettiği isimler dâhilinde görüşmeler yapmaya başladım. Projede kullanılamayan, önceden alınmış bir de o ham kayıtlar mevcut aslında.

Guşıps: Daha öncesinde Çerkes Kültürüne dair böyle bir çalışma mevcut muydu?

Ketse Yasin:Elbette. Aklıma gelenlerden birkaçını sayayım. Bilmediklerim ve unuttuklarım olabilir kusura bakmasınlar. Benim projeme de önemli katlıları olan Murat Duman’ın Yasal Temsilciğini üstlendiği KAFDAV’ın Cankat Devrim hocalığında Çerkes El Sanatları Atölyesiyle alakalı “Geçmişi Tamir Etmek” diye bir AB projesi vardı. Yine Ankara’da “Küllerinden Doğmak”ta AB projesiydi yanlış hatırlamıyorsam. Bunların yanı sıra yakın arkadaşım Setenay Yıldız’ın ve Gamze Çimen’in “Çerkesçe Yaşamak” adını taşıyan bir belgeselleri vardı. Ayrıca beni kırmayıp proje koçluğumuzu üstlenen Selçuk Sol’un da hatırı sayılır sözlü tarih çalışmaları mevcut.

Guşıps: Kurumsal destek alıyor musun? Özellikle diaspora kurumlarından destek aldığın oldu mu?

Ketse Yasin: Bu proje bir Avrupa Birliği projesi, maddi olarak tek finans kaynağım Avrupa Komisyonundan aldığım hibe. Ancak diaspora kurumlarından fikir olarak fayda gördüğüm oldu. Derneklerimizin bana en büyük katkısı kaynak kişi bulmamda oldu. Projenin konusu üzerine görüşme yapmam gereken kişileri belirlemede özellikle Sakarya ve Düzce dernekleri bünyesindeki kişiler çokça faydalı oldu. İsim öneren, fikir sunanlar… Mesela “Azar” konusunda Adapazarı’ndan Anaşba Necmettin Amca’yı ve Sadzba Talat Amca’yı önerdiler, “Çapşe” (yaralı şarkısı) konusunda Düzce’den Lheksej Mehmet Ömür Amca’yı önerdiler… Bu tip öneriler oldu açıkçası. Kız kaçırma konusunda hikayeleri ile ünlü bir isim sundular, onunla görüşmeye gittim. Yağmur duasını bilen bir teyze var dediler, onunla görüşmeye gittim. Ahtarpa-Şharxon örmüş bir teyze var dediler, onunla görüştüm. O teyze, örülen ahtarpa şu şöyde şu kişide dedi; kalkıp o köye gidip o kişiyle görüştüm.

Guşıps: Bu projenin altında senin imzan var ; ama fiziki olarak yardım gördüğün isimler mutlaka vardır. Kimlerdir?

Ketse Yasin: Bu proje malum Avrupa Birliği projesi. Gençlik grubu projesi. 30 yaş altı gençler olarak kategorize edilen bir proje. Tüzel olmayan bir grup. Ancak bu tür projelere hem tüzel kişiler hem gerçek kişiler başvurabiliyor. Bu çalışma ise gerçek kişi üzerinden gerçekleşen bir grup. İsmi Kafdağı Kültürel Kazanım Grubu. Bizim Proje grubumuz 5 kişiden oluşuyor: Hamtaphu Aylin ÖZ, Kareşeyaphu Berrin KARAÇAY, Ketse Yasin DURMAZ, Şhikue Şamil Çağrı SEYHAN, Yağan M.Volkan YAĞAN, Projenin yasal temsilcisi benim, koçumuz ise az önce bahsettim Sımsım Selçuk Sol.

Guşıps: Projenin belli bir kıstas altında sınırlandırılmış bir bölgesi var mı? Nerelerde çalışma gerçekleştirdiniz?

Ketse Yasin: Bahsettiğim Proje Başvuru formunda, ki bu form yaklaşık 23 sayfalık bir form, orada projenin gerçekleşeceği yer(ler) diye bir alan da mevcut. Etki alanı geniş olabilir ama bölgesel/şehir bazında bir başvuru yapıyorsun. Bu yüzden Düzce ve Adapazarı’nı seçtim. Bu coğrafyada Çerkes kültürünü tümüyle yaşamış, şahit olmuş, görmüş, dinlemiş kişileri tespit ettim ve kayıt altına aldım.

Guşıps: Peki, şu an proje hangi aşamada?

Ketse Yasin: Şu an için projenin montajı tamamlandı. Sunuma hazır halde. Afişleri yapıldı, DVD’lere yükleme yapılıyor. Ben de bir yandan AB Ulusal Ajansa teslim etmek üzere nihai raporu hazırlıyorum.

Guşıps: Projenin etki alanı, kurumsal organizasyonları, tanıtımı gibi konular hangi aşamada?

Ketse Yasin: Proje başvurusu sırasında projenin etki alanı nedir, etki alanı nasıl genişletilecek, tanıtımı nasıl yapılacak gibi birçok başlık ve konu mevcut. Tanıtım için afişler hazırlandı, sosyal medya üzerinden ara ara çekimlere ait fotoğraf paylaşımları yapılıyor. Proje başvurusunda da yazdığım, belgeselin gösterimini yapmak istediğim dernek yönetimlerinden olumlu yanıtlar aldım. Derneklerde sunumlar olacak. Önümüzdeki günlerde iki fragman yayınlanacak. Bir de şu an faal olmayan üstünde biraz çalışmamız gerekecek bir internet sitemiz mevcut. www.zamaninanlattiklari.org .

Guşıps: Proje kapsamında oldukça farklı kişilerle görüşmeler yaptın. Sana en ilginç gelen yahut seni şaşırtan durum neydi? Örnek verebilir misin?

Ketse Yasin: Adapazarı- Çaybaşı Fuadiye’de yağmur duası Hantse Guaşeyi anlatabilecek-söyleyebilecek teyzeler var dediler ve köye gittim. Kayıtları aldım. Köydekilerle sohbetimiz esnasında Çutıj Sadettin Amca’dan da kayıt al O’nun gibisi kalmadı dediler. Bende merakla amcamızın evine gittim. Çutıj Sadettin Amca tek başına yaşıyor. Evini kendisi yapmış. Elektrik kullanmıyor. Suyunu evinin yanındaki kuyudan sağlıyor. Sadece bir bisikleti var ve o yeterli oluyor. Çutıj Sadettin Amca, hala direnen bir insan, bir Çerkes delikanlısı. Çekimini alamadığım ama beni etkileyen şöyle bir şey demişti: “çarşıya gitme hevesiyle köylerini satıp Çerkesliğin içindeki yaşantılarını bırakanlar, şehirde çerkesliği kurtarmaya çalışıyor.”. Daha ne denir ki?

Guşıps: Seni de bu çalışmayı ortaya koymaya iten birçok saik vardı, bir kaygın vardı. Özellikle projenin kaynak kişilerinde gördüğün, Çerkes kültürünün güncel pratiğine dair o kişilerin en önemli kaygısı, rahatsızlığı neydi? Bugüne yönelik yorumları neler oldu?

Ketse Yasin: Hepsinde bir yalnızlık duygusunu gördüm. Neredeyse hepsinde… İçlerinde bir özlem yaşatıyorlar. Abartmıyorum, hepsinde mevcut bu. Özellikle o acı kabulleniş: “O zaman öyleydi, şimdi böyle.” yahut “Yapacak bir şey yok.”

Guşıps: Kaynak kişileri nasıl ikna ettin?

Ketse Yasin: En çok karşıma çıkan şey, “Daha iyi bilen birisi vardır, mutlaka.” cümlesi oldu. Buna tevazu mu denmeli veya çekingenlik mi denmeli, bilemiyorum ama bununla çok karşılaştım. Hatta şöyle bir anekdotu anlatayım: Düzce’de Çerkes Kahvesi diye adlandırılan yaşlı amcaların uğrak yeri olan kahveler var. Bunlardan bir tanesine girdim. 70-80 yaşında olan amcaların oturduğu bir masa vardı ve ben direkt o masaya geçtim. Kendimi tanıttım, biraz sohbet ettik, hoşlarına gidecek birkaç şey söyledim, projenin amaçlarından ve konularından bahsettim. Konular bunlar bunlar, bana bu konuları anlatacak kişiler lazım deyince bir tane amca şunu söyledi: “Yahu sana onları anlatacak yaşlı da kalmadı ki.” 75-80 yaşında Çerkes bir amca, bana bunu söyledi. Evet, zor oldu nibjoğ, zor, anlatmıyorlar.

Guşıps: Çalışmanın materyal çıktısı nasıl olacak? Evet, bu bir belgesel; ancak kitap olma ihtimali de mevcut gibi.

Ketse Yasin: Tüm kayıtlar 320 GB gibi hacme sahip. Belgeseli oluştururken belli bir konu ve amaç üzerine çalışmak gerekiyor; ancak 1,5 saatlik belgesele sığmayacak kadar çok kayıt var elimde. Unutulmakta olan ezgilerin mızıka kayıtları, “Azar” ve “Ğıbze” kayıtları var. Yine kaynak kişilerin aktardığı birçok anekdot ve hikaye mevcut. Belgeselin dışında kalan ancak yine belgeselin konusuyla örtüşen Çerkes kültürüne dair birçok bellek ürünü zamaninanlattiklari.org sitesine yüklenecek. Evet, belsegeli zamansal ve konu açısından belli bir izleğe ve kurguya sokmak gerekiyor ama içeriğe girmeyen şeyleri unutmak yahut atıl bırakmak zarar verir. Onları da internet sitesi aracılığıyla kişilerle paylaşmayı planlıyorum. Yani her şey değerlendirilmiş, kayıt altına alınmış olacak.

Guşıps: Çalışma başlangıcında neredeydin, şimdi neredesin? Sendeki etkisi nasıl oldu? Sendeki değişim nasıl gelişti? İnsanlarda ne tür bir etki bırakacağını düşünüyorsun?

Ketse Yasin: Başlangıçta karamsardım. Şimdi yanına biraz umut, biraz mutluluk biraz da hüzün ekledim. Yalnızlıklarına bire bir şahit oldum. Bu yalnızlığı görünce harekete geçtim. Ama sonuna doğru bir mutluluk yahut bir ümit besler oldum çünkü onları ve onların yaşadıklarını dinledim, öğrendim. Bahsettikleri şeyleri birebir yaşayan insanlardı onlar. Yaşamışlar dahası yok. Bense anlattıklarının birçoğunu yapamayacağım. Ama yine de bunu yapan ve yaşayan biriyle konuşmak, bunu kayıt altına almak beni mutlu etti. Üzüntüm ise şu: o kişiyi birebir gördüm, konuştum, ellerinden su içtim. Ve o elleri tuttum. Ama belki bir kuşak sonrası o kişileri tanıyamayacak sadece bir ekrandan izleyip görecek.

Guşıps: İzleyici yahut muhatabında oluşacak etki sence nasıl olacak?

Ketse Yasin: Birçok şey kişilere ütopik, artık gerçekleşmeyecek gibi gelebilir. Birçok yerde de izleyenlerin boğazında bir düğüm oluşacağını düşünüyorum. Üzünç bir içeriğin olduğu kesin ve açık. Aslında insanların dert edinmesini istiyorum ben. Kayıt esnasında görüştüğüm kişilerin Çerkesce konuşmalarına şahit oldum defalarca ama bir yerden sonra anadilimin yeterli olmadığını gördüm mesela. Bu benim içimi için için acıtan, kemiren bir durum. İkimiz de Vubıhız ve bu dili kaybettik, bitti. Adigece’yi de tam anlamıyla konuşamıyorum, kaybediyoruz. Bir torun, dedesiyle birlikte, rüzgarın sesini aynı şekilde duyacak ama aynı şekilde ifade edemeyecek. Bir tanesi birebir doğadan gelen sesle “jıbğe” diyecek bir diğeri ise Farsça kaynaklı “rüzgar” diyecek.

Duyguları anlık yaşıyoruz ve bitiyor. Vubıh’ız dili kaybettik dedik. Adigece’yi de kaybetmek üzereyiz dedik. 21 Şubat’ta Anadil Günü, 14 Mart’ta Adige Dil Günü etkinlikleri yapıyoruz. O gece etkili ama etkisi ertesi güne çocuğumuza “zı,tu,şı”yı öğretecek kadar bile içimize tesir etmiyor, yok oluşu görmek, dert vermiyor. Bu bir boşvermişliğin ifadesi değil de nedir? Bu belgeseli izleyenler arasında da anlık duygu yaşayacak olanlar, aman artık onlar mı kaldı diyecek olanlar, bu zamanda yeri yok diyecek olanlar, zaman bize değil biz zamana uymalıyız diyecek olanlar olacak illaki. Ben en azından ışığa çarpıp düşen ve tekrar uçmaya çalışan bir kelebeğinki kadar azim göstermemiz gerektiğine inanıyorum ama bir gün yaşayacağız ama daha fazla. Önemli olan yaşanacak gün sayısı değil bana göre önemli olan tırtıla dönmeden kelebek olarak yaşamak, canı kaybetmemek…

Guşıps: Hedeflediğin, arzuladığın şeyler nasıl gerçekleştirilebilir?

Ketse Yasin: Hala bazı şeyleri yaşatmayı, diri tutmayı amaçlayan insanların olduğunu biliyorum. Belgeselde 106 yaşındaki bir teyze, ömrünün son Nısekış’ını söyledi. Bir grup genç kızın, Janelerin bu 106 yaşındaki kızından birkaç cümle Nısekış öğrenip bu wored’i söylemeye sıvandığında ben, amacımı gerçekleştirmiş kabul ederim.

Guşıps: Son olarak, bir daha Çerkes kültürüne, Çerkes kültür belleğine ve onun pratiğine dair bir çalışma yapacak olan kişilere önerin nelerdir?

Ketse Yasin: Aynanın sırrı kaybolduğunda camdan farkı olmaz, size sizi gösterecek olan o sırdır. Zaman, sırrı elinizden almadan aynaya baktığınızda kendinizi görmek için, bir şeyler için acele edin…

 

Yorumlar (5)
  1. Mevlüt Atalay on said:

    Ulusal değerlerine duyarlı, hedef koyan ve bu hedefe ulaşmak için çaba gösteren genclerimizi seviyorum. Siz azimle yürüdükce yolunuz daha daha aydınlanacak. Ve en önemlisi yok oldu, bunlar bu çağda yaşatılmamız denilen değerlerimizi yeniden yorumlayacak, restore ederek yaşama sokacak olanlarda sizlersiniz. Yolunuz açık olsun.

  2. Ali Nural on said:

    Elinize sağlık, benzer çalışmaların çoğalmasını, devamının gelmesini dilerim.

  3. Kadir Erkaya on said:

    Yasin kardeşimizin duyarlılığını ve sorumluluğunu takdir ediyorum.Kendisini ve emeği geçen herkesi kutluyorum.

  4. agumaa sena parlakulaş on said:

    Çok değerli bir çalışma bu.. Yasin arkadaşımın yolu açık olsun, emeği geçen herkesin eline, beynine sağlık. Filmi sabırsızlıkla ve heyecanla bekliyorum.

  5. Saim Tuc Bıc-ra on said:

    Geçmişi toparlamak geleceğe karşı borçtur. Ne kadar toparlanabildiği de önemli değildir. Hizmet verenler sağ olsunlar.

HABER / En Çok Okunanlar