Haber / Kime Oy vereceğiz? Portre: Selahattin Demirtaş
16:42 6 August 2014

10 Ağustos pazar günü Cumhurbaşkanlığı ilk tur seçimleri yapılacak ve seçmenler birbirinden farklı hayat hikayelerine ve siyaset anlayışına sahip 3 aday arasından kendisine yakın olana oy verecek. Son dönem siyasi tartışmaların ve kamplaşmaların ötesinde oyumuzu “kim”e vereceğimiz ciddi bir soru olmaya devam ediyor. Al Jazeera Cumhurbaşkanları adaylarının detaylı portrelerini hazırladı. Oy verecek her bireyin incelemesi gerektiğini düşündüğümüz bu portreleri yayınlıyoruz.

Hayatı bir faili meçhul cinayetle değişen HDP Eşbaşkanı, üniversite yıllarında dağa çıkıp çıkmama arasında bocaladı. Şimdilerde ise Çankaya yolu için yarışta…

Ahmet elini siper ettiği gözleriyle köyünü taradığında aklından geçen tek şey bu topraklardaki rızkının tükendiği düşüncesidir. Rızık kesildiğinde yapılacak şeyin tebdil-i mekân olduğunu da çok iyi bilmektedir.

Bereketsiz yıllar olduğu söylenir; 60’ların. Bölgenin en tanınmış medresesi olan Tillo’dan mezun olduktan sonra çeşitli medreselerde görev alan ve çevresinde büyük saygı gören bir müderris ve âlim olan Mehmet Ali Hoca, o bereketsizlik ve verdiği sıkıntıyı köyüne yerleşip boyunca çocuklara kavuştuğunda yaşamaya başlamıştır.

İki aile de bundan sonra şanslarını birbirlerinden habersiz olarak Elazığ’ın Palu ilçesinden göç ettikleri Diyarbakır’da arayacaklardır. Demirtaş ve Kaya aileleri yine birbirlerinden habersiz Suriçi’ne yerleşirler.

Ailelerin yolu kesişiyor

İki ailenin yolu bir terzihanede kesişir. Ahmet’in büyük kızı Zehra terzide gördüğü Sadiye’ye hemen ısınır. Sadiye, Demirtaş ailesinin tüm üyeleri tarafından da sevilir. Tahir daha yüzünü görmemiştir ama ailenin düşündüğü de Sadiye’yi gelin almak ve Tahir’e eş yapmaktır. Ablası meseleyi kardeşine açtığında Tahir kabul eder. Çünkü kendi kanatlarıyla uçma zamanı gelmiştir artık.

Eser geliyor…

Sadiye ve Tahir Demirtaş’ın ilk çocuğu Nurettin ağır bir zatürre geçirir. Aile bu yıllarda geçim sıkıntısıyla da boğuşur. İkinci çocuk doğduğunda ailenin durumu biraz daha iyidir.

İkinci oğluna Eser ismi verilmesi düşünülse de kayınpeder Mehmet Ali Kaya devreye girerek son noktayı koyar. Çocuğa Selahattin adı verilir. Oldukça güzel bir çocuk olan Selahattin’in ikinci ismi Eser olur. Sonraki yıllarda Selahattin diye çağırılsa da aile içinde herkes Eser diye seslenir. Bugün de ailesi için adı Eser’dir. Selahattin’in iki isimli olmasının başka bir nedeni daha vardır. Bölgede bir inanışa göre güzel çocuklara iki isim verilmesi uzun yaşamasını sağlar. Zira inanışa göre Azrail, Selahattin için geldiğinde onu Eser; Eser için geldiğindeyse onu Selahattin karşılayacaktır.

Çatışmalar ve faili meçhul cinayetler

Selahattin Demirtaş’ın ardından kardeşleri Nurcan, Aygül, Süleyman, Şadiye ve Bahar doğar. Baba Tahir Demirtaş’ın Yol, Su, Elektrik Müdürlüğü’nde (YSE) işe başlamasıyla geçim meselesi nispeten düzelmiştir. Ancak 1990’lı yılların Diyarbakır’ı tekin olmayan bir yerdir. Dağlarda süren çatışmaların etkileri kentte hissedilmeye başlamış ve faili meçhul cinayetler rutin haline gelmiştir. Tahir Demirtaş, çocuklarıyla ve onların eğitimleriyle çok yakından ilgilenmektedir. Okullarında ve hayatlarında olumsuz bir etkisi olmaması için evde anadilleri olan Zazaca bile konuşulmamaktadır. Ancak çocuklarını sokaklarda olup bitenden uzak tutmakta başarısız olurlar. 90’lı yılların en önemli olaylarından biri Halkın Emek Partisi (HEP) Diyarbakır İl Başkanı Vedat Aydın’ın kaçırılarak öldürülmesidir. Bu olay pek çok genç gibi Nurettin ve Selahattin Demirtaş kardeşlerde de derin bir iz bırakır.

Üniversite yılları

Oldukça başarılı bir lise dönemi geçiren Selahattin Demirtaş girdiği sınavda 9 Eylül Üniversitesi Denizcilik İşletmesi bölümünü kazanır. Ağabeyi Nurettin ise Muğla’da işletme üçüncü sınıf öğrencisidir. İkisi de siyasi bilince sahiptir. Coğrafyalarında süren çatışmaların sivil alanlardaki etkisi büyüktür ve bu etki tüm bir neslin politize olmasına yol açmıştır. 1991 yılında PKK’nın gençlik örgütü olarak bilinen Yekitiya Civaka Kürdistan üyesi oldukları suçlamasıyla gözaltına alınırlar. Bir haftalık gözaltı süresinin sonunda Selahattin Demirtaş serbest bırakılırken ağabeyi Nurettin tutuklanır. Bir süre devam eden mahkeme sürecinin ardından Nurettin Demirtaş 22 yaşındayken 22 yıl ağır hapis cezasına çarptırılır. Ailenin birikimleri avukatlara ve İzmir seyahatlerine gitmiştir. Nurettin Demirtaş, Buca Kapalı Cezaevi’ne gönderilirken Selahattin Demirtaş okulunu bırakarak Diyarbakır’a döner.

İzmir yolu

Ailenin bundan sonraki yegâne gündemleri İzmir seyahatleridir. Evin ve çocukların masraflarından kalan para denkleştirilerek her ay Nurettin’in görüşüne gidilir. O ay elde kalan para kaç kişinin biletini karşılarsa görüşe de o kadar kişi gider. Anne Sadiye kızarttığı bir tavuğu lavaş ekmeklerin içine sararak yolluk hazırlar her defasında. Buca Cezaevi’nin karşısındaki küçük bir kafenin köşesinde beklerler görüş saatini. Beklemek için de bir şeyler içmek, yemek gerekiyordur. Ancak sadece birer çay içebilirler. Para bir tek ona yeter. Bu ziyaretlerden bazen de eli boş dönmek zorunda kalırlar. Çünkü cezaevindeki koşulların protesto edildiği zamanlarda görüş gerçekleşmez ve aile gerisin geriye Diyarbakır’a döner.

Ankara Hukuk

Selahattin Demirtaş’ın aklında kalan şey avukatlara harcanan paradır. Üstelik o kadar para harcanmasına karşın ağabeyini kurtarmakta da muvaffak olamamışlardır. Tüm zamanını derslerine ayırır ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girer. İki yıl sonra kardeşi Aygül onu takip eder. Nurettin Demirtaş kardeşlerinin tahsillerini içerden desteklemekte ve sürekli okullarını bitirmeleri için teşvik etmektedir. Kardeşler dediklerini itirazsız yerine getirir, ailenin ele avuca sığmaz çocuğu Süleyman dışında.

Süleyman

Ailenin diğer üyelerinin aksine Süleyman’ın gözü ticarettedir. Haksız da sayılmaz; zira giderler fazla, babanın maaşı ise sınırlıdır. Su satar, ayakkabı boyar ve bir meyve kasasının üzerine dizdiği çikolata, sakız, gofret ve öteberiyle ticari hayatının ilk adımlarını atar. Kimi zaman başka semtlerden gelen çocuklar eşyalarını yağmaladıktan sonra üzerine bir de döverler. Süleyman’da ‘tayınızı (denginizi) çağıracağım bekleyin’ diyerek ağabeyi Selahattin Demirtaş’a koşar. Ancak Selahattin Demirtaş kavga edecek yaradılışta değildir. Her seferinde olay yerine gelerek tarafları uzlaştırıp barıştırdıktan sonra geri döner.

Çift camlardan ses geliyor

Selahattin Demirtaş lise yıllarında başladığı bağlama çalmaya üniversite yıllarında da devam eder. Babası bir hapishane öyküsünün dilendirildiği ‘çift camlardan ses geliyor’ türküsünü ister sürekli ve dinlerken gözyaşı döker. Selahattin Demirtaş bugün de dost meclislerinde zaman zaman bağlama çalıyor.

Avukat Selahattin

Kardeşi Süleyman’ın aile geçimine katkıda bulunmak için giriştiği işlerin sürekli bir parçası olan Selahattin Demirtaş, üniversiteden yaz tatillerine geldiğinde kardeşi ile birlikte su tesisatçılığı da yapar. Ankara Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra 1998 yılında Diyarbakır’da üç arkadaşıyla birlikte bir hukuk bürosu açar. O artık Avukat Selahattin’dir ve kentte kısa sürede aldığı davalarla ünlenir. Dönem insan hakları ihlalleri dönemidir ve pek çok meslektaşı bu davalardan hatırı sayılır miktarda paralar kazanırken Demirtaş hak ihlalleri davalarının pek çoğuna ücretsiz vekillik yapmaktadır. İnsan Hakları Derneği yönetimine de giren Demirtaş dernekte köy boşaltmalar, hak ihlalleri ve toplu mezarların peşine düşer. Ailesi onun pek çok dava üzerinde çalışırken travma yaşadığını anlatır. Toplu mezarların üzerinde yoğun bir şekilde çalıştığı için meslektaşları ona ‘mezarcı’ adını takarlar. Girdiği davalara salt bir ‘dava’ olarak bakmayı başaramayan Selahattin Demirtaş 2004 yerel seçimlerinde Osman Baydemir’in belediye başkanı seçilmesiyle İHD Diyarbakır Şube Başkanı olur. Kısa bir süre sonra da ağabeyi Nurettin Demirtaş 12,5 yılın ardından cezaevinden çıkar.

Demirtaş ve Öcalan

Selahattin Demirtaş’ın Kürt meselesinde siyasi bir aktör olması 2006 yılında yaptığı bir konuşmayla başlar. PKK çizgisindeki Roj TV’de bir tartışma programına telefonla katılan Demirtaş, Öcalan için “Kürt sorununun çözümünde rolünün değerlendirilmesi gerekir” dedikten sonra, Kürt sorunu ve Öcalan olgularını aynı cümlede kullanması pek çok çevrenin dikkatini çekti. Medya organları saldırıya varan haberlerle ifadelerini büyük puntolarla üst sıralara taşırken Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı da ifadelere kayıtsız kalmaz. 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan davada ‘terör örgütü propagandası yapmak’ suçlamasıyla bir yıl hapis cezası alır. Ceza beş yıl boyunca denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulur.

İki Demirtaş faktörü

Selahattin Demirtaş’ın İHD Diyarbakır Şube Başkanlığı sırasındaki çalışmaları ve açıklamaları Demokratik Toplum Partisi (DTP) tarafından da yakından izlenmektedir. Ağabeyi Nurettin Demirtaş 12,5 yıllık cezaevi sürecinde çevresindekilerin ifadesiyle ‘dik durmuş ve kendini oldukça geliştirmiştir.’ Kardeş Demirtaş ise zaten bir süreden beri partinin yakın markajındadır ve çoktan kendisine vekillik teklif edilmiştir. Demirtaş kabul etmez. Düşünmek için zaman ister ve konuyu ailesine açar. Selahattin Demirtaş’ın anne ve babası oğullarının vekil olmasını istemez, ancak kendisinin vereceği her türlü kararı destekleyeceğini de eklerler. Nurettin Demirtaş ise kararı kardeşine bırakır.

Şoför kardeş Süleyman

Selahattin Demirtaş’ın karar vermesinin ardından durum ilk olarak Süleyman’a bildirilir zira kampanya süresince ağabeyine şoförlük yapacaktır. Borç parayla alınan arabanın şoför koltuğuna oturan Süleyman Demirtaş tam 1,5 ay ağabeyiyle 30 bin kilometreden fazla yol yapar.

Seçim zaferi ve Dılda

Seçim barajına takılmamak için bağımsız adaylarla girilen seçimlerde Demirtaş’ın aklında seçim sonuçlarından çok sorunlu bir hamilelik geçiren eşi Başak’ın durumu vardır. Doktorlar eşinin Ankara’ya götürülmesini tavsiye eder. Seçim çalışmalarını bırakamadığı için bu iş küçük kardeş Süleyman’a düşer. Kardeşi Süleyman ile birlikte Ankara’ya giden eşi Başak Demirtaş’ın durumu ciddidir. Seçim sonuçları ve doğum neredeyse aynı anda gerçekleşir. ‘Aklım ve yüreğim Ankara’daydı’ diyen Demirtaş, Süleyman’ın açtığı telefonla ‘oh’ çeker. Süleyman’ın, ‘Tebrik ederim kızın doğdu’ derken Selahattin Demirtaş da kardeşine, ‘Ben de seni tebrik ederim, emeklerin boşa gitmedi, kazandık’ diye yanıt verir. Aklından ve yüreğinden bir an olsun çıkarmadığı yeni doğan kızına ‘yürekten gelen’ anlamındaki ‘Dılda’ ismi verilir.

Bin umut

Demirtaş’ın ve arkadaşlarının Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girmeleri Kürt siyaset tarihindeki en önemli olay olarak kabul edilir. ‘Bin Umut Adayları’ olarak Kürt vekiller DTP çatısı altında birleşerek ilk kez mecliste grup kurarlar. Selahattin Demirtaş partisinin grup başkanvekilliğine seçilir. Ağabeyi Nurettin Demirtaş ise çeşitli kademelerinde görev aldığı DTP’de 2007 yılında Selma Irmak ile birlikte eş genel başkanlığa seçilir. Mütevazı ve alçakgönüllü tutumuyla parti çevrelerinde geniş bir desteğe sahip olan Nurettin Demirtaş hafızalarda parti merkezine halk otobüsüyle gidip gelen başkan olarak yerleşir. Ancak kısa bir süre sonra ‘askerlikten kaçmak için çürük raporu almak’ suçlamasıyla tutuklanır. Nurettin Demirtaş’ın bebekken geçirdiği zatürre hiçbir zaman geçmemiş ve sürekli nüksetmiştir. Bünyesi zayıf ve kırılgan olan Nurettin Demirtaş hapisten çıktıktan sonra yurtdışına gider.

Eşbaşkanlık

2009 yılı aralık ayında Anayasa Mahkemesi’nin DTP’yi kapatma kararı nedeniyle Nurettin Demirtaş’tan sonra eşbaşkanlık koltuklarına oturan Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk’a siyaset yasağı gelir. Bu dönemde gözler Selahattin Demirtaş’ın üzerindedir. DTP’nin kapatılma kararını öngörmüş olan partililer kurdukları Barış ve Demokrasi Partisi’ne (BDP) geçince Selahattin Demirtaş 2010 yılının şubat ayında Gültan Kışanak ile birlikte eşbaşkan olur.

Siyaset ve üslup

Selahattin Demirtaş’ın nispeten yumuşak ancak iğneleyici üslubu Kürt siyasetinde yaşananlara paralel olarak değişiklik gösterir. 2010 yılında PKK’nın da içerisinde yer aldığı söylenen çatı örgütü KCK operasyonları başladığında pek çok Kürt siyasetçinin tutuklanmasıyla birlikte üslubunda sertleşme görülür. ‘KCK buysa ben de genel başkanıyım’ diyen Demirtaş başlattığı ‘sivil itaatsizlik’ eylemleriyle hükümeti, ‘Bu devasa sorun karşısında hiçbir çözüm açıklamayan, taleplerimize karşı kulağını tıkayan bu hükümetin tavrını artık kabul etmiyoruz’ diyerek eleştirdi. Demirtaş talepleri de, anadilde eğitim, siyasi tutukluların serbest bırakılması, askeri ve siyasi operasyonlara son verilmesi ve seçim barajının düşürülmesi olarak sıraladı.

2011’deki genel seçimde Selahattin Demirtaş Diyarbakır’ın ardından Hakkâri’den milletvekili seçildi. 2011 seçimlerine cezaevinden seçilen bazı Kürt vekillerin serbest bırakılmaması sonucu BDP’li vekillerin mecliste yemin etmemesi üzerine Kürt vekiller bir kez daha haber bültenlerinin ilk sıralarındaydı.

28 Aralık 2011 tarihinde Irak sınırındaki Uludere’de, kaçak mal getirmek üzere yola çıkan 34 köylünün savaş uçaklarıyla bombalanarak öldürülmesi Demirtaş’ın en sert üslup benimsediği tarihtir aynı zamanda. Zamanının ve çalışmalarının neredeyse tamamını bu trajediye ayıran Demirtaş; hükümet, Başbakan Erdoğan ve TSK’yı sert sözlerle eleştirdi. Aynı günlerde İmralı’da tutuklu bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla görüştürülmemesi üzerine PKK ve KCK’lı tutuklular anadilde eğitim ve savunma taleplerinin karşılanmasını sağlamak için 68 gün sürecek açlık grevine başladılar. BDP’li milletvekillerinin de destek verdikleri açlık grevinde Demirtaş’ın, ‘Öcalan’ın heykelini dikeceğiz’ sözleri çok tartışıldı. KCK üyesi olduğu gerekçesiyle hakkında iddianame hazırlandı.

Çözüm süreci

2013 yılının ocak ayında Kürt sorununun çözümü yolunda belki de tarihteki en önemli adım atıldı. BDP milletvekilleri İmralı’da Abdullah Öcalan ile görüşerek aldıkları mesajı kamuoyuna açıkladılar. İmralı heyetleri içerisinde yer alan Selahattin Demirtaş sık sık Kandil Dağı’nda bulunan PKK’nın üst düzey yönetimiyle de görüşerek mesajların taraflara ulaşması için çaba sarf etti.

Yerel seçimler

2014 yerel seçimlerinden sonra Selahattin Demirtaş’ın siyaseti bırakmayı düşündüğü ve küskün olduğu söylentileri yayıldı. Seçim süreci boyunca 101 ayrı mitinge katılan Demirtaş yaptığı esprili ve ateşli konuşmalarıyla yeniden tüm dikkatleri üzerine topladı. Seçimlerden sonra siyasete girdiği günden beri ilk kez dinlenme fırsatı bulan Demirtaş’ın bu dönemde Al Jazeera Türk’e verdiği röportajda ‘seçilmeden de siyaset yapabileceği, vekilliği yeniden düşünmediği’ ifadeleri gerek parti çevrelerinde, gerek Doğu bölgesinde dikkatle izlendi. Kürt seçmenler çeşitli platformlarda Demirtaş’ın ‘siyaseti bırakma’ ihtimalini eleştirdiler. Ancak 22 Haziran tarihinde BDP içerisinde Türkiyelileşme projesi olarak tanımlanan Halkların Demokrasi Partisi’nin Figen Yüksekdağ ile birlikte eş genel başkanlığına seçildi. Ardından cumhurbaşkanı adayı oldu.

Palu’dan göç etmeleriyle Diyarbakır’da hayata sıfırdan başlamış olan ‘Demirtaş’ ailesinin genç üyesi Selahattin Demirtaş , Türkiye siyasi tarihinde daha şimdiden kendisine hatırı sayılır bir yer açmış görünüyor. Selahattin Demirtaş’ın siyasete esprili ve kıvrak zekâ ürünü ifadelerle farklı bir soluk getirdiği kuşkusuz. İyi bir doğa yürüyüşçüsü ve bisikletçi olan Selahattin Demirtaş sosyal yönü ile de öne çıkan bir lider. Siyasete girmeden önce rakiplerine kök söktüren ve briç benzeri bir kâğıt oyunu olan Hoşgin (Nezere)oynayan Demirtaş siyasetin yoğun temposunda artık buna zaman ayıramıyor. Demirtaş fırsat bulduğunda zamanını eşi ve iki kızıyla geçiriyor.

Kaynak: Al Jazeera

Comments are closed.

HABER / En Çok Okunanlar