Haber / Kime Oy vereceğiz? Portre: Recep Tayyip Erdoğan
15:46 6 August 2014

10 Ağustos pazar günü Cumhurbaşkanlığı ilk tur seçimleri yapılacak ve seçmenler birbirinden farklı hayat hikayelerine ve siyaset anlayışına sahip 3 aday arasından kendisine yakın olana oy verecek. Son dönem siyasi tartışmaların ve kamplaşmaların ötesinde oyumuzu “kim”e vereceğimiz ciddi bir soru olmaya devam ediyor. Al Jazeera Cumhurbaşkanları adaylarının detaylı portrelerini hazırladı. Oy verecek her bireyin incelemesi gerektiğini düşündüğümüz bu portreleri yayınlıyoruz.

 

Recep Tayyip Erdoğan

 

Başbakan olana kadar önüne türlü engeller çıktı. Koltuğuna oturduktan sonra da Türk siyasi tarihinde rekorlara imza attı. Şimdiki hedefi en yukarı çıkmak…

Siyaset felsefesini ‘muhafazakâr demokrat’ olarak belirleyen Recep Tayyip Erdoğan, ideolojik parti geleneğinden gelen Adalet ve Kalkınma Partisi’ni (AKP / AK Parti) Türkiye’de siyasetin merkezine oturttu. Bunu yaparken de iktidarda geçirdiği üç dönem boyunca, yönetim süreçlerinde bütünüyle söz sahibi bir lider oldu.

Kimse futbol onadığı yıllarda, İstanbul Kasımpaşalı Tatip Erdoğan’ın bir gün ülkenin en önemli ismi olacağını bilemezdi. Ama siyasetin basamaklarını adım adım çıkan Erdoğan, Türkiye’nin 25. Başbakanı ve cumhurbaşkanlğı seçiminin en güçlü adayı olarak, siyaset yaşantısını sürdürüyor.

Recep Tayyip Erdoğan, 26 Şubat 1954’te İstanbul’un Kasımpaşa semtinde doğdu. Aslen Rizeli olan Erdoğan’ın babası deniz yollarında kıyı kaptanı, annesi ev hanımıydı. Erdoğan, Beyoğlu’ndaki Piyale Paşa İlköğretim Okulu’nu bitirdi. 1965’te parasız yatılı sınavını kazanarak İstanbul İmam Hatip Lisesi’ne kaydoldu. Erdoğan, Milli Türk Talebe Birliği’ne (MTTB) gidip gelmeye ve siyasetle ilgilenmeye de bu yıllarda başladı.

Spora düşkünlüğüyle bilinen ve gençliğinde arkadaşlarının oyun stilini ünlü Alman futbolcuya benzeterek ‘İmam Beckenbauer’ dediği Erdoğan, Camialtı ve İETT gibi kulüplerde futbol oynadı. Ancak babası profesyonel futbolcu olmasına izin vermedi.

1973 yılında, hem imam hatip, hem de dışarıdan fark derslerini vererek Eyüp Lisesi’nden diploma aldı. O dönemde imam hatip mezunlarının yükseköğrenim için tek seçeneği Yüksek İslam Enstitüsü’ydü. Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden 1981 yılında önlisans derecesiyle mezun oldu. 1978’de Siirtli Emine Gülbaran ile evlendi ve ikisi kız, ikisi erkek dört çocuk sahibi oldu.

Siyasete girişi

Siyasete, Necmettin Erbakan’ın genel başkanlığını yaptığı Milli Selamet Partisi’nin (MSP) Gençlik Kolları’na üye olarak resmen atıldı. 1976’de MSP Beyoğlu Gençlik Kolları Başkanı oldu. Teşkilatta kısa sürede yükseldi. MSP İstanbul Gençlik Kolları Başkanlığı’na seçildiğinde 22 yaşındaydı. Bu görevini siyasi partilerin kapatıldığı 12 Eylül askeri darbesine kadar sürdürdü. Darbeden kısa süre sonra askere gitti. Dönüşünde, tüm siyasi faaliyetler yasaklandığı için bir dönem özel sektörde müşavirlik ve üst düzey yöneticilik yaptı.

7 Kasım 1982’deki referandumla cuntanın hazırlattığı anayasa onaylandı ve 1980 öncesinin bazı politikacılar yasaklı kalkmak kaydıyla siyasetin önü açıldı. Erdoğan da 1983 yılında, MSP’nin devamı niteliğindeki Refah Partisi (RP) ile siyasete geri döndü.

1984’de RP’nin Beyoğlu İlçe Başkanı’ydı. Milli Görüş Hareketi’nde gençlik yıllarından itibaren aktif rol alan Erdoğan, 12 Eylül öncesi olduğu gibi yeni dönemde de partisinde hızla yükseldi. 1985’de İstanbul İl Başkanı ve partinin yetkili organlarından Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) üyesi seçildi.

29 Kasım 1987’deki genel seçimlerde ilk kez milletvekilliği için aday oldu fakat Meclis’e giremedi.

26 Mart 1989 yerel seçimlerinde RP Genel Merkezi’nin itirazlarına rağmen Beyoğlu Belediye Başkanlığı’na aday oldu. Seçim sürecinde, Milli Görüş kadınlarının ilk kez aktif olarak sahada görev alması, haftalık anketler kullanılması RP’de tartışmalara neden oldu. Basının ‘İstanbul Modeli’ adını verdiği süreç sonunda, Erdoğan seçimi bin 500 oy farkıyla kaybetti. RP seçimden ikinci parti olarak çıktı. İki seçim üst üste beklediği sonucu alamayan Erdoğan, 20 Ekim 1991 genel seçimlerinde tekrar milletvekili adayıydı. Partisinin yüzde 16 oyla çıkardığı 63 milletvekilinden biri oldu, mazbatasını aldı. Ancak partisinin ikinci sıradaki adayı Mustafa Baş, Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) itiraz edince, Erdoğan’ın mazbatası iptal edildi.

Belediye başkanlığı

Siyasi kariyerindeki dönüm noktası, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı kazandığı 1994’teki yerel seçimlerdi. Erdoğan’ın RP’den adaylığını koyma girişimiyse yine kolay olmadı. RP Genel Merkezi o dönemde Anavatan Partisi’nde (ANAP) yer alan ancak RP’ye geçme hazırlığındaki Ali Coşkun’u aday göstermek istedi. RP İstanbul İl Teşkilatı ise Erdoğan adında ısrarcı oldu. Genel Merkez adaylık süresinin dolmasına bir gün kala onay verince Erdoğan son anda aday olabildi. RP’nin seçim kampanyasında, ‘Tamam İnşallah’ ve ‘Sessiz yığınların sesi’ sloganları kullanıldı. Erdoğan, ileride kuracağı hükümetlerde de icraatlarının temelini oluşturacak Acil Eylem Planı’nın ilk örneğini bu seçimde hazırladı.

27 Mart 1994’te düzenlenen yerel seçimlerde Recep Tayyip Erdoğan, yüzde 25,19 oyla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi. 4,5 yıl süren belediye başkanlığı, okuduğu bir şiirden dolayı hapse girmesiyle son buldu. 12 Aralık 1997’de, Siirt’te yaptığı bir konuşmada okuduğu ‘Asker Duası’ adlı şiirin “Minareler süngü, kubbeler miğfer / Camiler kışlamız, mü’minler asker / Bu ilâhi ordu dinimi bekler / Allahu Ekber, Allahu Ekber” dizeleri, savcıları harekete geçirdi.

Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM), ‘halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik ettiği’ gerekçesiyle hakkında dava açtı. 21 Nisan 1998’de, bir yıl hapis ve 860 bin lira ağır para cezasına çarptırılmasının yanısıra siyasetten de men edildi. O sırada 44 yaşındaydı. Karar açıklandıktan sonra belediye binası önünde başlayan gösteriler bir süre devam etti. 26 Mart 1999 günü Pınarhisar Cezaevi’ne giren Erdoğan, İnfaz Yasası gereği 4 aya düşen ceza süresini burada geçirdi.

AK Parti’nin kuruluşu

Erdoğan’ın şiir davası devam ederken, 16 Ocak 1998’de RP “lâiklik karşıtı eylemlerin odağı olmak” suçlamasıyla kapatıldı. Yeni kurulan Fazilet Partisi’nde (FP), gelenekçi-yenilikçi ayrımı iyice su yüzüne çıktı.

Erdoğan hapiste boş durmadı. Farklı ülkelerden siyasi partilerin tüzük ve programlarını inceledi. Bu incelemelerini şu sözlerle anlatır: “Milli Görüş’ten ayrı bir siyaseti ve liderliği ilk kez hapishanede düşündüm. Yoksa benim bir gün lider olacağım olumlu – olumsuz hep konuşulurdu.”

RP’nin yerine kurulan Fazilet Partisi’nin 4 Mayıs 2000’deki 1. Kongresi’ne siyasi yasaklı Erdoğan katılamadı. Yenilikçi kanat, Recai Kutan’ın karşısına Abdullah Gül’ü çıkardı. Gül kongreyi kaybetse de yenilikçiler güçlerini ispat etme fırsatı buldu. FP de 22 Haziran 2001’de RP’nin devamı ve lâiklik karşıtı eylemlerin odağı olmak’ suçlamasıyla kapatıldı. Gelenekçiler ve yenilikçilerin yolları, FP’nin de kapatılmasından sonra tamamen ayrıldı.

Erdoğan hapisten çıktıktan sonra, farklı görüşlerden insanları bir araya getirecek bir siyasi parti için çalışmalarını hızlandırdı. Aralarında Abdullah Gül, Bülent Arınç, Abdüllatif Şener, Cemil Çiçek, Abdülkadir Aksu ve Hayati Yazıcı gibi isimlerin yer aldığı grupla Anadolu’nun farklı bölgelerinde toplantılar düzenledi.

Milli Görüş fikriyatını değiştirmeyen gelenekçi kanat, Recai Kutan’ın genel başkanlığında 20 Temmuz 2001’de Saadet Partisi’ni (SP) kurdu. Yenilikçiler ise 14 Ağustos 2001’de Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP / AK Parti) çatısı altında bir araya geldiler.

Parti içinde hem Milli Görüş’ün yenilikçi yüzleri, hem de merkez sağ ve özellikle ANAP kökenli isimler bulunuyordu. Erdoğan partinin durduğu yeri ‘muhafazakâr demokrat’ olarak açıkladı, meydanlarda eski lideri Erbakan yerine Turgut Özal ve Adnan Menderes ile bağ kurdu.

AKP’nin kuruluş çalışmaları sürerken, Hasan Celal Güzel’in siyasi yasaklı olmadığını netleştiren Anayasa Mahkemesi (AYM) kararı Erdoğan için de örnekl teşkil etti. Siyasi yasağı kalktı. Erdoğan, AKP’nin 16 Ağustos 2001’deki ilk Kurucular Kurulu toplantısında genel başkan seçildi. Ama bir süre sonra, parti kurucu üyeliğinden ve genel başkanlıktan istifa etmek zorunda kaldı. Bunun nedeni, daha sonra partinin kapatılması için de dava açacak olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun, Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvurulardı. Anayasa Mahkemesi’nin kararı doğrultusunda önce istifa eden Erdoğan, bir gün sonra partisi tarafından tekrar genel başkan seçildi.

2002 genel seçimleri öncesinde, Erdoğan’ın adli sicil kaydının silinmesi başvurusu kabul edildi. Fakat Yargıtay, Savcı Kanadoğlu’nun yeni bir başvurusu üzerine kaydın silinmesini yok hükmünde saydı. Yüksek Seçim Kurulu (YSK) da Erdoğan için ‘seçimlerde aday olamaz’ kararı verdi. Kuruluşundan 14 ay sonra yapılan 3 Kasım 2002 genel seçimlerinden AKP, yüzde 34,29 oyla tek başına iktidar olarak çıktı. Erdoğan milletvekili olmadığı için 58. Hükümet, AKP Kayseri Milletvekili Abdullah Gül liderliğinde kuruldu. Deniz Baykal liderliğindeki ana muhalefet partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) desteğiyle yapılan anayasa değişikliği Erdoğan’ın milletvekili seçilmesinin önündeki engeli kaldırdı.

AKP Siirt Milletvekili Fadıl Akgündüz’ün milletvekilliğinin düşürülmesinin ardından, 9 Mart 2003’te Siirt’te tekrar seçime gidildi. AK Parti’nin birinci sıradaki adayı Mervan Gül adaylıktan çekildi, yerine Erdoğan girdi ve oyların yüzde 85’ini alarak 22. Dönem Siirt Milletvekili seçildi. 58. Gül Hükümeti istifa etti. Hükümeti kurma görevini alan Recep Tayyip Erdoğan, 59. Hükümet’in başbakanı oldu.

Seçim zaferleri

Erdoğan göreve başladığında, Türkiye ekonomik krizin etkisindeydi. İşsizlik artarken, ekonomik büyüme durma noktasına gelmişti. ‘Piyasalara dost’ ekonomi anlayışıyla iktidara gelen AKP, ilk döneminde ekonomiye odaklandı. Kemal Derviş’in uygulamaya koyduğu reform programlarına sahip çıkmanın ötesine geçip bunları geliştirdi. Eğitim, sağlık, ulaştırma ve sosyal politika gibi alanlarda yoğun yatırımlar gerçekleştirirken Avrupa Birliği (AB) perspektifine bağlı kaldı. Yine de lâiklik tartışmaları, siyasette askerin rolü gibi konular, 1. AKP iktidarını sık sık meşgul etti.

Erdoğan liderliğindeki AKP, 22 Temmuz 2007 genel seçimlerinde oylarını yüzde 47’ye yükseltti. Seçimler öncesinde, ‘e-muhtıra’ olarak bilinen, Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinde 27 Nisan 2007 günü hükümete karşı yayınlanan bildiri, yeni dönemde asker sivil ilişkisini başka bir boyuta taşıdı. 2. AKP iktidarına ‘Ergenekon’ ve ‘Balyoz’ davaları gibi askerlerin başı çektiği çok sayıda ismin yargılandığı kapsamlı ve tartışmalı hukuki süreçler damga vurdu. 29 Mart 2009’daki yerel seçimlerde AKP, Türkiye genelinde yüzde 38 oy alarak bir önceki seçime göre gerilediği görüntüsü verse de çoğu il ve ilçenin belediye başkanlığını kazanarak aslında ciddi bir başarı elde etti.

Dış politikadaki rolü

Erdoğan, hükümetlerinin dış politikasında aktif bir rol üstlendi. Önce Erdoğan’ın danışmanlığını yapan, 2009’da ise Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturan Ahmet Davutoğlu’nun formüle ettiği ‘Komşularla Sıfır Sorun’ politikası benimsendi.

İktidarının ilk yıllarında Kıbrıs meselesinin çözümü amacıyla, dönemin Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından hazırlanan plana destek verdi. 24 Nisan 2004 günü Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nde ‘Annan Planı’ referanduma sunuldu. Türk tarafında plan onaylanırken Rum Kesimi’nde reddedildi. Türkiye’nin AB üyeliğinde en önemli engellerden birini oluşturan Kıbrıs sorunun çözüme kavuşturulması şansını rafa kaldıran bu sonuç, Erdoğan tarafından AB platformlarında sıkça dile getirilecekti.

AKP’nin ikinci döneminde İsrail ile ilişkiler gerginleşirken, Erdoğan’ın Arap dünyasında popülerliği arttı. Çok sayıda ülkeyle yeni ticari ilişkiler geliştirildi; karşılıklı olarak vizeler kaldırıldı. Erdoğan, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da Arap Baharı olarak bilinen ayaklanmaları, ‘halkların meşru talebi’ şeklinde nitelendirerek destekledi.

Ustalık dönemi ve krizler

“Erdoğan’ın ustalık dönemi” olarak adlandırılan 3. AKP iktidarı, 12 Haziran 2011 genel seçimlerinde AKP’nin oyların yüzde 49,8’ini almasıyla başladı. Dönemin başlangıcına, Erdoğan’ın başkanlık sisteminin Türkiye’yi yönetmek için uygun olduğu ve bunun tartışılması gerektiği yönündeki sözleri damgasını vurdu. Cumhuriyet tarihinde Adnan Menderes’ten sonra üst üste üç dönem seçim kazanan ve başbakanlık görevini yürüten ikinci isim oldu. Dahası Erdoğan bunu Menderes’ten farklı olarak ‘iktidardayken oylarını artırarak’ yaptı. AK Parti’nin milletvekili seçilmeyi üç dönemle sınırlayan tüzük kuralını sık sık vurgulamaya başladı. Erdoğan’ın Ağustos 2014’te yapılacak cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olmak istediği, hem AK Parti hem de muhalefet çevrelerinde sürekli dillendirilse de Erdoğan henüz bu konuda net bir ifade kullanmadı. Keza Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de yeniden aday olup olmayacağına hala açıklık getirmedi.

2012 yılı sonunda başlayan ve PKK’nın hapisteki lideri Abdullah Öcalan ile görüşmeler üzerinden ilerleyen ‘Çözüm Süreci’ ile Kürt Sorunu’nun Türkiye’nin bütünlüğü çerçevesinde sonuca erdirilmesi yolunda önemli bir adım atıldı. Fakat Haziran 2013’e damga vuran Gezi Parkı protestoları ve Erdoğan’ın bu protestolara karşı takındığı sert tavır, toplumsal kutuplaşmayı tırmandırdı. Bu gerginlik, 17 Aralık 2013’te bazı bakanların çocukları ve Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan’a yönelik operasyonla başka bir boyuta evrildi. AKP ile Fethullah Gülen cemaati arasında çatışma başladı. AK Parti çevreleri, cemaatin yargı ve emniyet bürokrasisi içerisindeki yapılanmasıyla “sivil bir vesayet” kurmaya çalıştıklarını söyledi. Erdoğan, gelişmeleri ‘paralel devletin seçilmiş hükümete karşı darbe girişimi’ şeklinde tanımladı. Çok sayıda polis ve yargı mensubunun görev yeri değiştirildi.

Erdoğan liderliğindeki AK Parti, bu ortamda gidilen yerel seçimlerden yine zaferle ayrıldı. 21 büyükşehir ve 32 ilde belediye başkanlığını kazanan AKP Türkiye genelinde yüzde 45’e yakın oy aldı. Erdoğan balkon konuşmasında Gülen Cemaati’ni hedef aldı ve hükümete kurulan tuzakları milletin bozduğunu söyledi.

Kaynak: Al Jazeera ve ajanslar

Comments are closed.

HABER / En Çok Okunanlar