Kadim kültürün, küresellik denilen, egemenlerin modernite sofrasında meze olmaması adına kadim değerlerle ilişkisi açığa çıkarılmalı, korunmalı, yaşatılmalıdır. Kadim kültür, kadim değer dediğimiz evrensel değerlerden ayrı düşünülmemeli böylelikle çağın insanlık yürüyüşünde medeniyet azığı olma özelliğini sürdürebilmelidir. Aksi takdirde evrensel bakışı ıskalayıp meseleyi bilgi bazında tarihsel olarak öğrenip bu tarihselliğin gereği olarak kadim kültürün formu ile ilgilenerek normunu ıskalarsak maalesef kadim kültürü anlamamış oluruz. Bu ise Çerkeslerin sahip oldukları ve zamanın ruhuna katabilecekleri en kıymetli değerlerinin yine Çerkeslik adına bilinçsizce heba edilmesi anlamına gelir ki bu da bu topluma yapılabilecek en büyük kötülük olur.

Abreg Togan 07 July 2014
Kadim Değer – Kadim Kültür İlişkisi ve XABZE

Kadim değerler, insanlık tarihi boyunca özgürlükçü, ortaklaşmacı, eşitlikçi, paylaşımcı halkların ortaya koyduğu pratiklerin/geleneklerin anlam bütünlüğüne verilen addır. Bu bağlamda kadim kültürler, kadim değerler barındırır. Bu değerler ise özgürlük, eşitlik, adalet, paylaşım vb. evrensel gerçekler içerir ve insanlık adına bir medeniyet iddiası taşır. Kadim kültürlerin sosyolojik form olarak vücut bulduğu gelenek ve pratikler, bu medeniyet iddiası nedeniyle mülkiyetçi egemen anlayışla sürekli olarak çatışma yaşamışlardır ve yaşamaya devam etmektedirler. Bu çatışmada vahiy, tarafını eşitlikçi, özgürlükçü, paylaşımcı halklardan yana kullanmış ve peygamberler yoluyla bu halklar kadim insanlık değerleri üzerinden desteklenmiştir. Bunun en bariz örneğini Kasas suresinde firavuna karşı Musa ve İsrailoğulları’nın mücadelesi aktarılırken görmekteyiz: Biz ezilenleri (zaafa uğratılanları) yeryüzünde önderler kılmak istiyoruz. (Kasas 5)

Eşitlikçi, özgürlükçü, paylaşımcı topluluklar kadim değer ifade eden vahyin bilincini tarih içinde yaşamsal düzeyde yeniden üretmişler ve sosyolojik olarak kültürel dokularına uygun bir hale büründürmüşlerdir. Maalesef özellikle modern çağda bu kültürler modern kapitalist toplum düzeni içerisinde anlam dünyasını kaybetmeye ve sadece biçimsel boyutuyla var olmaya çalışmaktadır. Bunun en önemli nedenlerinden biri kendi toplumsal değerlerine yabancılaşan modernist aydınlanmacı bakış açısıdır. Modern bireyin rasyonel, çıkarcı dünyasına hitap etmeyen bu kadim değerler hurafe, bid’at, anlamsız, gereksiz, tutarsız, zamanı geçmiş yaftalamalarıyla hâkim kapitalist kültürün karşısında savunmasız bırakılmıştır. Ondan dolayıdır ki kendi toplumsal kültürüne yabancılaştırılan eşitlikçi, özgürlükçü hareketler bir türlü toplumsal bir taban oluşturamamış ve kadim kültürel değerler, modernitenin ötesine geçemeyerek marjinalleşme ile yüz yüze kalmışlardır.

Bunun yanında gerçekten cari kapitalist tüketim sistemin marjinalleştirerek yok etmesi karşısında mücadeleci, kadim değerleri önemseyen bir topluluk var ise, mücadelesinin özünü kadim değer ihtiva eden kadim kültür üzerinden inşa etmesi gerekmektedir. Bu coğrafya da hangi inanışa, etnisiteye, topluluğa ait olursak olalım bu toplulukların özünde yatan gerçek eşitlikçi, ortaklaşmacı, özgürlükçü kadim değerler ve bu değerlerin yansıması kadim kültürler mutlaka önemsenmeli, kadim kültür ve kadim değer ilişkisinin olmazsa olamaz senkronize ilişki olduğu hakikati unutulmamalıdır.

Bu coğrafyanın kadim kültürlerinden Çerkes Kültürü (xabze) bu manada incelendiğinde yukarıda izaha çalıştığımız kadim değer-kadim kültür ilişkisinin ne kadar kuvvetli ve ayrılmaz bir ilişki olduğu net olarak ortaya konulabilir. Bu incelemeyi Çerkes kadim kültüründen birkaç örnek üzerinden yapmamız dahi meselenin anlaşılması açısından yeterlidir.

Kadim Çerkes kültüründe (xabze) cenazeye atfedilen değer üzerinden kadim değer-kadim kültür ilişkisi sorgulandığında hayret verici bir hakikatle karşılaşırız. Kadim Çerkes kültüründe ölüye verilen önemin ve dolayısı ile ölüme verilecek değerin doğumla özdeşleştirilmesi ve ‘‘Doğum ile ölüm eşittir. Doğumla gelen sevinç ile ölümle gelen hüzün birbirinin devamıdır’’ şeklindeki Çerkes atasözü ile net olarak ifade edilen varoluş gerçeğinin doğuma ve ölüme atfettiği değerin “Her şey Ondandır ve dönüş Onadır” (Bakara 156) vahyi prensibi ile nasıl örtüşerek kadim bir değerin, nasıl kadim bir Çerkes kültürü olarak yaşama aktarıldığının en açık bir göstergesidir.

Bununla beraber cenazeye katılan erkekler mutlaka şapka takarlar ve cenaze bitimine kadar şapkalarını çıkarmazlar. Kadim Çerkes kültüründe cenazede şapkalı olmanın anlamı sadece bir ritüel ve şekilsellikten öte cenazeye katılanların “başın göğe ermesi” nitelemesi ile açıklanabilecek sonsuzluk özleminin, bir cenaze vasıtası ile hatırlanması ve “benimde başım göğe ermiyor, ben de senin gibi ölümlüyüm, ve kendi başıma şapka giyerek kendimi ölüm karşısında sınırlıyorum kendimi senin durumunla eşitliyorum, böylelikle acınıza ortak oluyorum’’ şeklinde kadim bir değer ifade etmektedir. Bilindiği üzere insanoğlunun ölüm gerçeği karşısında teslimiyeti kadim bir değeri ifade eder, bu değer tüm vahyi kaynakların bildirdiği bir hakikat olması nedeniyle bu hakikati kültür kodlarında taşıyan Çerkes kültürü de kaçınılmaz olarak kadim bir kültürdür.

Diğer taraftan kadim Çerkes kültüründe cenazeye katılanların cenaze sahiplerine cemaat halinde taziyelerinden sonra yapılan kısa dua esnasında cenazeye katılan tüm fertler ellerini açarak dua ederken, cenazenin en yakınları el açma ritüeline iştirak etmezler, sadece söz ile duaya katılırlar. Elleri yana sarkık bir vaziyette cemaatin taziyelerini kabul ederler. Bunun anlamı, cenazeye katılan ve benim acıma ortak olarak kendisini bana eşitleyen bunca insan varken bu davranışlarını yetersiz buluyorum zannı oluşmaması ve kaybettiğim yakınım için kolum ve kanadım kırıldı algısı oluşturulmasıdır. Bu durum temelde sorgulandığında kadim değerlere sahip tam bir ortaklaşmacı, eşitlikçi toplum değer kodlarının kadim Çerkes kültürü şeklinde, Çerkeslerin kendi sosyolojik gerçeklikleri ile hayat bulması, yeniden vahyi prensip değerlerinin kendi sosyolojik gerçeklikleri ile inşa edilerek üretilmesidir. Bu üretim ameliyesini ruh ve beden bütünlüğü içerisinde ifade etmek gerekirse bunun adı kadim Çerkes kültürüdür.

Örnekler çoğaltılabilir, vurgulamak istediğimiz kadim Çerkes kültürünün ruhunun kadim değerlerden beslendiği, bu amaçla kadim Çerkes kültürü dendiğinde, kültürün taşıyıcı kolonu olan bu ruhun ıskalanmaması gerektiğidir. Çerkes kültürünü bilgi bazına indirgeyerek, verdiğimiz Çerkes kültürü örnek davranışlarını sadece şapka giymek, dik durmak, konuşmamak, oturmamak, el kaldırmamak türünden şekilsel anlatımlarla tanımlayarak, gerek yazılı gerekse pratikte toplum yaşamında bu şekliyle kullanımda tutmak, bu vesile ile kadim kültürün ruh ve mana derinliğinden bağımsız düşünerek kadim kültürün derin irfanı olan kadim değerden beslenmesini kesmek, meseleyi salt bilgi bazında tutmak anlamına gelir ve bu da zamanla modernitenin ürettiği yeni bilgiler karşısında tedavülden kalkmaya mahkûm olur.

Çağımız, küresel kapitalizmin kadim kültürleri aşındırarak, kendisine ön açıcılık pozisyonunda tutmak istediği dönemdir. Buna karşılık, kadim kültürleri kadim değerlerin sosyolojik yansıması olarak görüp onu bir yaşam biçimi olarak benimseyenler, kendi sosyolojilerinden kadim kültürleri vasıtası ile küresel kapitalizmin girdiği mevzilerde mevzi savaşı vermekle, kadim kültürlerinin kendilerine yansıyan bilgi düzeyindeki tavır, hal ve davranış biçimlerinin arkasında yatan kadim değere tekabül eden bilinci açığa çıkarmak ve yaşam alanlarında bir bakış ve davranış bütünlüğü içerisinde birlikte tedavüle sokmaktan sorumludurlar. Bu sorumluluk Çerkes kültürü açısından yaşamsal öneme sahiptir.

Bu manada kadim kültürün, küresellik denilen, egemenlerin modernite sofrasında meze olmaması adına kadim değerlerle ilişkisi açığa çıkarılmalı, korunmalı, yaşatılmalıdır. Kadim kültür, kadim değer dediğimiz evrensel değerlerden ayrı düşünülmemeli böylelikle çağın insanlık yürüyüşünde medeniyet azığı olma özelliğini sürdürebilmelidir. Aksi takdirde evrensel bakışı ıskalayıp meseleyi bilgi bazında tarihsel olarak öğrenip bu tarihselliğin gereği olarak kadim kültürün formu ile ilgilenerek normunu ıskalarsak maalesef kadim kültürü anlamamış oluruz. Bu ise Çerkeslerin sahip oldukları ve zamanın ruhuna katabilecekleri en kıymetli değerlerinin yine Çerkeslik adına bilinçsizce heba edilmesi anlamına gelir ki bu da bu topluma yapılabilecek en büyük kötülük olur.

Abreg Togan

Yorumlar (1)
  1. ber hikmet on said:

    – Yazıda geçen dinsel nitelikli temaların yine yazıda konu edilen kapitalist modernizmin yeniden ürettiği bugünkü algı düzeyinden öte anlaşılmak gereğinin altını çizerek-… yine bravo!
    Önceki yazısına ilişkin tepkiler üzerinden zorunlulukla açığa çıkan bu değerli yaklaşım ve görüşlerin burasıyla sınırlı kalmayıp, Sayın Abreg Togan’ın bu konuyu bağımsız ve başlıbaşına bir araştırma niteliğiyle ve tüm boyutlarıyla işleyerek ortaya koyması dileğiyle!