Haber / HRW İcra Direktörü Kenneth Roth: Siyasi zafer icra yetkisi verir, hukuku kurban etme lisansı değil
17:43 21 April 2014

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (Human Rights Watch -HRW) İcra Direktörü Kenneth Roth, Meclis’ten geçen MİT yasası hakkında “ABD’de Pulitzer Ödülü alan gazeteciler Türkiye’de olsa bu yasa gereği yargılanırdı” dedi.

Hürriyet’ten Cansu Çamlıbel’e konuşan Roth, MİT yasasının özellikle basın özgürlüğü açısından kısıtlayıcı bir yaklaşımla hazırlandığını vurguladı: “Pulitzer Ödülü alanlar Türkiye’deki bu yasa gereği yargılanırdı. Bu çok anlamsız. Bu yasa medyanın hükümetin üzerindeki kontrol fonksiyonunu tamamen zayıflatıyor. Hükümetler hoşlansın ya da hoşlanmasın gazetecilere her zaman bilgi sızdırılır. Bu bilgiler üzerine kurulan haberler hükümetlerin hesap verme yükümlülüğünün işlemesi için büyük öneme sahiptir.”

Gazeteciliğin en prestijli ödülü sayılan Pulitzer, bu yıl Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı’nın dünya çapındaki dinlemeleri konusunda eski CIA çalışanı Edward Snowden’in sızdırdığı belgelere dayanarak haber yapan Washington Post ve Guardian gazetelerine verilmişti.

Roth, MİT yasasının sadece Snowden’ın değil, Guardian ve Washington Post’un da dava edilmesini sağlayacak bir düzenleme olduğunun altını çizdi.

Kenneth Roth’un söyleşinden dikkat çekici bölümler şöyle:

‘PKK’ya sempati suç olmamalı’

* PKK’nın siyasi görüşleri hakkında sempati ifade etmek suç olmamalı. Şiddete bulaşmakla sempati ya da görüş ifade etmek arasında önemli bir fark var. Türkiye’de Terörle Mücadele Yasası üzerinden bu ayrımın flulaştırıldığını görüyoruz. Yasanın terör tanımını bu kadar geniş tutması çok sorunlu.

‘Türkiye son dönemde yörüngeden çıktı’

* Geçen 10 küsur sene içinde Türkiye [insan hakları bakımından] olumlu bir yörüngede ilerliyordu ancak son dönemde yörüngeden çıktı. O eski en karanlık günlere döndüğünüzü söylemiyorum ama şu anda yanlış yönde ilerliyor.

‘Gezi’den sonra otokratikleşme başladı’

– Bugün Türkiye pek çok alanda 10 sene öncesinden çok daha iyi bir noktada. Gerçek anlamda bir değişim süreci yaşadınız. Ancak Gezi protestoları ve son sızan tapeler karşısında izlenen tutum nedeniyle son dönem daha ziyade otokratik bir dönem olarak geçti Türkiye’de.

Siyasi zafer icra yetkisi verir, hukuku kurban etme lisansı değil

* Seçimler elbette demokrasinin gereğidir ama hukukun üstünlüğü ve haklara saygı da demokrasinin gereğidir. Hükümetin son aylarda seçim başarısı sanki haklara tam saygı göstermemenin bahanesi olabilirmiş gibi bir retorik kullanmasından endişe duyuyoruz. Bazen siyasi zaferin sıcağında bu hassasiyetler kaybolabiliyor. Siyasi zafer hükümetlere icra yetkisi verir, hukukun üstünlüğünü ya da temel hakları kurban etme lisansı değil.

‘Numan Kurtulmuş itiraz etmedi’

* Biz Gülen meselesinin farkındayız. Ama ben meselenin Gülencilerin yerine sadık AKP’liler yerleştirmek olmaması gerektiğini söylediğimde Sayın [Numan] Kurtulmuş itiraz etmedi. Söylediklerime karşı çıkmamış olmasını önemsiyorum. Ama kendisine de söyledim; bu meseleleri AKP sonsuza kadar iktidarda kalacakmış gibi ele alamazsınız.

Hersh’ün iddialarına prim vermiyorum

* Seymour Hersh’ün Guta’daki kimyasal saldırının Türk istihbaratı tarafından planlandığı iddiasına hiç prim vermem, sıfır ihtimal. HRW olarak Guta saldırısını çok detaylı inceledik. Bütün bulgular saldırının sorumlusu olarak Suriye ordusunu işaret ediyor. Kullanılan oldukça iddialı füzelerin Türkiye sınırından Şam’ın banliyölerine kadar kimse görmeden geçirilmiş olduğu iddiası inandırıcılıktan uzak. Füzelerin askeri olarak Esad tarafından kontrol edilen bölgeden ateşlendiği ortada. Ayrıca muhaliflerin o kadar büyük miktarda sarin üretecek kapasitesinin olmadığını da biliyoruz. Kullanılan sarinde rejimin de inkâr etmediği türden kimyasal bir imza vardı. Hersh kaynaklarının ismini de vermiyor, hiç güvenilir iddialar değil.

http://www.diken.com.tr/

Comments are closed.

HABER / En Çok Okunanlar