Benim anladığım bu.

Erhan Hapae 21 February 2020
İBLİD’ i ANLAMAK

 

Suriye iç savaşının kendi halkına çektirdikleri bir yana, biz Türkiye halkına ödettiği bedelin nedeni gerçekten de bir ‘Beka Sorunu’ muydu acaba?

 

Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli öyle diyor. Kılıçdaroğlu ne diyor anlayamıyorum zaten. ‘Esat’la görüş, Esat-Esat’. Bir şey çıkmayacağını biliyor ama maksat, tükürdüğünü yalatmak.

 

Beka Sorunu diye ortaya konunca mesele, Televizyona çıkan ‘seçilmiş tartışmacılar’ bunu onaylayıp havanda su dövüyorlar. Yine de sabırla izliyorum onları, hiçbir şey anlamadan.

 

Sayın Erbakan demiş ki bir zaman, ‘’Suriye diyorlarsa hedef Türkiye’dir. Bunu böyle anlayın’’ Hemen hemen buna benzer söylemlere sarılıyorlar. Mademki memleket elden gidiyor, iktidar ne yapsa haklı ve susup oturmak kalıyor bize.

 

Ben başta Sayın Erdoğan’ın Suriye de Esad’a karşı tavrını ilkesel buluyordum, tıpkı Mısır darbesine karşı olduğu gibi. O ilkesel tavrınıbu günde desteklerim.

 

Batı öyle bakmadı, Mısır dağılırsa başımıza bela olur oportünizmi ile yaklaştı, başında bir diktatör olsun da bunlar böyle yönetilir filan diye düşündü herhalde.

 

Suriye’de Irak benzeri (sorunluda olsa) bir durum çıkar ortaya diye hesaplar yapılırken, Rusya çıkıp geldi. Böylece Suriye, uluslararası bir itiş-kakış alanı haline dönüştü ve 8 milyon göçmen üretti. Nüfusun üçte biri. Kimse böyle bir şey beklemiyordu herhalde. Göçmenlerin yarısı da ülkemizde.

 

Başka bir şey daha oldu, Suriye Kürtleri fırsattan istifade, bir devlet veya en azından bir özerk bölge kapmanın hayaline kapıldılar. Bu hayal, Türkiye Kürtlerinin bütün dikkatini de o tarafa yöneltti. Barış masasını Sayın Erdoğan’ı suçlayarak terk ettilerve kazanamayacakları hendek savaşlarına giriştiler. (Sivil siyasetin iflası). İktidarın da kusuru olabilir ama Kürtlerde çok kusurlu bu konuda.

 

İpler koptu.

 

Bu gün Ak parti yandaşı televizyon yorumcuları Çözüm Süreci’nin ne kadar yanlış ne kadar büyük bir hata olduğu söyleminde MHP’yi aratmıyorlar. Ya da o zamanki CHP’yi.

 

Madem Reis vazgeçti…

 

Türkiye kendi Kürtlerini memnun edebilseydi (ki ramak kalmıştı – şimdi uzaklarda kalmış bir hayal) Suriye Kürtlerine karışmasaydı, tıpkı Kuzey Irakta karışmadığı (ya da karışamadığı) gibi, durum farklı olmaz mıydı acaba? Kuzey Irak şu referandum olayına kadar yarenlik yaptığımız bir dost değil miydi? Şimdi de kötü sayılmaz o kadar.

 

Öyle olsaydı eğer, sınırları korumak teknik bir meseleye dönerdi bana göre. Batı kadar vurdumduymaz olamazdık elbet, sonuç olarak komşumuz ama bir oluruna bakardık. Bu arada dünyanın vurdumduymazlığını söyleyip duruyoruz da, Meksika sınırında ya da Hong-Kong sınırında olanlar bizi ne kadar ilgilendiriyor dasanki?

 

Geldiğimiz noktada İblid diye yeni bir bela var başımızda.

 

Anladığım kadarıyla Suriye muhaliflerinin toplaştığı bir yer İblidve Rus muhalifi silahlı güçlerde var burada. (Çeçen-Türkmen vs.)

 

Soçi’de, Türkiye bu bölgeyi silahsızlandırma sözünü veriyor.(Kolayca yerine getirilebilecek bir söz değil. Türkiye Putin gibi yapamaz, ne var ne yok hepsini imhaya girişemez Çeçenistan gibi). Bu şartlarda Rejim güçlerinin İblid’esaldırmayacağı sözünü de Putin veriyor bu sefer.

 

Ama bölgede, Türkiye’nin kontrol edemediği silahlı terör örgütlerinden Rejim güçlerine ve Ruslara saldırılar gerçekleşiyor ve Türkiye sözünü tutamamış oluyor. Bunun üzerine Rejim; Putin desteğinde toplu imhaya girişiyor ve olan sivil halka ve Türkiye’ye oluyor.

 

Soçi mutabakatı çöküyor.

 

Benim anladığım bu.

 

Sivil halkın telefatı ve Türkiye sınırlarına dayanan ve ülkeyi zora sokan bu durum, ne Putin’in umurunda nede Esad’ın.

 

Şunu da söylemeden edemeyeceğim belki çok sert bir eleştiri ama; 8 milyon insan sağa sola kaçışacağına Şam’a doğru yürüseydi sivil olarak ne Esad kalırdı orta yerde ne Putin ne de Amerika.

 

Bunu söylemek kolay biliyorum ama bu kadar göçmende biraz tuhaf doğrusu.

 

CARI.

Comments are closed.