Kısacası, ben kararımı verdim, rahatladım.

Nurdan Şahin 07 June 2018
BEN TERCİHİMİ YAPTIM!

 

Hiçbiri çok içime sinmiyor- ne partiler, ne de adaylar. Hiçbir zaman da sinmedi. Sanırım ideolojik olarak angaje olduğunuz bir oluşum yok ise, ideal parti/aday kimse için yok zaten. O zaman, pragmatik olup, zamanın ruhuna en uygun, kendi ruhuna ise en az ters gelen şekilde kullanıyor insan oyunu. Ya da ben öyle yapıyorum en azından.

 

Bu kez seçim süreci heyecanlı geçiyor yalnız. Bütün eşitsiz uygulamalara karşın insanlarda bir umut, bir heyecan, ortalıkta bayağı bir canlılık var. Bu insanı keyiflendiriyor doğrusu.

 

Farklı bir seçim bu- sistem değişiyor bir kere.  Hem de ne değişim. Dünyada eşi benzeri olmayan, “yerli ve milli” bir başkanlık sistemi. Ne diyelim, hayırlısı. Seçileceklerin durumu da enteresan. Yeni kurulmuş, ilk kez seçime giren, buna rağmen hayli iddialı görünümde bir parti ve lideri var mesela – İyi Parti ve Meral Akşener. Öte yandan, lideri ve cumhurbaşkanı adayı hapiste olan, vebalı gibi hiçbir ittifaka alınmayan, buna rağmen “ketıl” ile gayet iddialı bir kampanya yürüten bir başka parti –HDP ve Selahattin Demirtaş. Devletin kurucusu, statükonun koruyucusu CHP ve onun parti başkanı olmayan, ama hiç beklenmedik şekilde bir heyecan dalgası yaratan başkan adayı Muharrem İnce. Şaşırtıcı bir şekilde, Cumhur İttifakının davetine olumlu yanıt vermeyen ve Millet ittifakına girerek gündeme damgasını vuran Saadet Partisi ve lideri Temel Karamollaoğlu ve nihayet 16 yıldır iktidarda olan, hali hazırdaki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve partisi AKP. Bir de MHP var tabii, ama onun zaten AKP dışında bir talebi yok; başkanlığa, dolayısıyla yürütmeye talip değil (sahi, o zaman neden seçim bildirgesi hazırlamış ki?)

 

İttifaklar var bir de bu kez, onlar da bir garip. Eskiden benzer görüşe sahip olanlar bir tarafta, diğerleri öbür tarafta olurdu. Şimdi ise, her ikisi de devletçi jargondan gelen isimlere sahip – Cumhur ve Millet- ittifakların her ikisinde de dindar/muhafazakâr (AKP, SP) , milliyetçi ( MHP, BBP, İyi Parti) partiler var; Millet ittifakında ekstradan da “sosyal demokrat” CHP.  Bu ittifaklar sayesinde, %10 barajı sadece HDP için geçerli. 1 Kasım 2015 seçimlerinde % 0,68 oy alan Saadet Partisi ile % 0,54 oy alan BBP’nin ise baraj sorunu yok!

 

Seçim koşulları da enteresan elbet. İlk kez yapılan başkanlık seçimine, ilk kez partili cumhurbaşkanı ile giriyoruz; dolayısıyla seçim kampanyaları da gayet eşitsiz koşullarda yürüyor. Cumhurbaşkanının resmi gezileriyle propaganda toplantıları birbirine girmiş vaziyette. 1-20 Mayıs arası, TRT’ de partilere ayrılan süre şöyle olmuş: Ak Parti 41 saat; MHP 1 saat; CHP 4 saat; İyi Parti 9 dakika; HDP ve Saadet Partisinin ise esamesi bile okunmamış, hiç yer almamışlar! (https://twitter.com/Nayn_Co/status/1001191881181618184)

 

Özel kanallarda durum biraz farklı ama sadece birazcık! Muharrem İnce fena yer almıyor ama Meral Akşener’in neredeyse adı geçmiyor. Cumhurbaşkanının katıldığı bilumum iftarlar ve orada yaptığı seçim konuşmaları ise, yayın kesilerek naklen veriliyor. Demirtaş zaten hapiste; telefonla yayınlara katılmasına bile izin verilmiyor; özel televizyonlar HDP eş başkanlarını çağırdıklarında ise neredeyse tuzağa düşürüyorlar- mesela Fox Tv.

 

Tüm bunlara karşın, kamuoyu araştırmaları başkanlık seçiminin ikinci tura kalacağı ve parlamento seçimlerinde ise Millet ittifakı+ HDP’nin çoğunluğu ele geçireceği yönünde. Gerçi, bu yepyeni aktörlerle, yepyeni bir seçim olduğu için, araştırmaların ne kadar doğru tahminde bulunacağı bence kuşkulu. Meral Akşener ve İyi Partinin oylarının biraz abartıldığı kanısındayım şahsen. Muharrem İnce’nin adaylığı, CHP oylarını konsolide etmişe benziyor. İyi Partinin %15’in altında kalacağını, HDP’nin ise beklenmedik olaylar olmaz ise barajı mutlaka aşacağını düşünüyorum. Kısacası, kamuoyu araştırmalarının oy oranlarına olmasa da, genel sonuç tahminlerine katılıyorum.

 

Başta yazdığım gibi, çok içime sinen bir aday ya da parti yok ama elbette en önemli yurttaşlık hak ve sorumluluklarından olan oyumu kullanacağım. Nasıl kullanacağımı açıklamakta bir beis görmüyorum.

 

Kürt kimliğinin parlamentoda temsilinin gerekli olduğuna inandığım için, tüm ittifakların dışında bırakıldığı ve bu nedenle baraj sorunu yaşayan tek parti olduğu için, vekillerinin dokunulmazlıkları kaldırıldığı, seçilmiş belediye başkanları görevden alındığı için  ve nihayet barajı aşamadığı durumda meclis aritmetiğini son derece olumsuz etkileyeceği için, parlamentoda oyum HDP’ye .

 

Cumhurbaşkanına gelince… 30 yıl kadar yöneticilik yaptım özel sektörde; hem sanayii hem finans sektörlerinde, daha sonra da sivil toplumda. Yönetici adayı olarak başladığım iş hayatını, genel müdür olarak sonlandırdım. Hem bağlı çalıştığım hem de bana bağlı çalışan yöneticilerin özellikle de ayni pozisyonda uzun süre kalanlarında, “en iyi ben bilirim ve ben yönetirim” ve “bensiz olmaz” zaafına kapıldıklarını, bunun sonuçlarının ise gerçekten olumsuz olduğunu deneyimledim. Hele bu ülke yönetiminde olduğunda, riskler daha da büyük oluyor, bunu da hep birlikte tecrübe ediyoruz. Onun için, CB seçiminin mutlaka 2. tura kalması ve ve 2. tura da güçlü bir adayla kalması gerektiğini düşünüyorum. Yine Erdoğan kazansa bile, en azından rakibin nefesini ensesinde hissettiği zaman, durum farklı olabilir. Epey bir süre, hapiste olduğu için Demirtaş, 2. Tura kalma olasılığı yüksek olduğu için İnce arasında gidip geldim ve sonunda, anlattığım nedenlerle İnce’de karar kıldım. Bir sürpriz olur da, ikinci tura Meral Akşener kalırsa- ki bence çok küçük bir ihtimal- sanırım boş oy veririm. Bir kadın cumhurbaşkanı en çok istediğim şey olmasına karşın, Akşener’in politik geçmişi, bundan rahatsızlık duymaması/duysa da ifade etmemesi ve partisinin kadroları nedeniyle bunu içime hiç sindiremem.

 

Kısacası, ben kararımı verdim, rahatladım. Darısı herkesin başına. 25 Haziran’da daha umutlu bir Türkiye’ye uyanmak dileği ile…

Comments are closed.