Artık, hak etti.

Erhan Hapae 11 August 2016
ÜÇÜNCÜ YOL MÜMKÜN MÜ?

 

ODTÜ bildirisinde bahsedilen üçüncü yoldan bahsetmiyorum. Bir zamanlar eğitim gördüğüm (belki de gizli gizli övündüğüm) mektebin, felaket bildirilerini okudukça (gizli gizli dövündüğümü) itiraf edeyim. Ne darbe ne dikta üçüncü yol mümkün diyorlar, neyse o?

 

Kenan Evren’in yargılamasının başladığı gün, Ankara adliyesi önündeki devrimci pankartların aynısının tıpkısı. ‘ 12 Eylül’e de karşıyız.’ İkincisi anayasa halk oylaması imiş, hani yetmez ama evet zamanı. Özal-Evren-Erdoğan’ın ‘faşist diktatörler’ olarak yan yana yağlı boya portresi. Kült ‘Lenin-Marks-Stalin’ afişinin aksini çizmişler.

 

Bu’ mudur halimiz yahu’ dedim kendi kendime. Nereye geldim ben?

 

Neyse.

 

Benim tartışacağım şey başka.

 

Bizim kuşaklar bilir, iki süper devlet vardı; Amerika ve Sovyetler Birliği. Üçüncü dünyacılar vardı birde,  o zaman başkanı Tito idi, (Yugoslavya). Cüce Teng destekliyordu (Çin), Kaddafi de vardı içinde, belki Çavuşesku ve Enver Hoca’da.

 

Cüce Teng, bizim Özal gibiydi; ‘serbest piyasaya evet özgürlüklere hayır’ demişti. Piyasaya evet demek bile bu gün Çin milletini zenginleştiriyor ve belki ilerde özgürleştirecek.

 

‘Ne Amerika Ne Rusya, Bağımsız Demokratik Türkiye’ sloganı o zamanların işidir ve muhtemelen Çin işidir. Dev-yolcular Küba’dan, bizler Pekin’den. Sovyetçi (TİP-TSİP-TKP) sloganların kökü zaten belli, Moskova. Yani; Demirel haklıymış, hepimizin kökü dışarda.

 

Gelelim esas meseleye.

 

Feto örgütünün, Aydın Doğan da dâhil basını, Deniz Baykal – Ecevit de dâhil siyasetçileri ve hatta Ak Parti örgütü ve tüfekli-tüfeksiz bürokrasisini rehin aldığı gibi, Fetullah Gülen’i rehin alıp Türkiye’yi parmağında oynatma onursuzluğu peşinde koşan Amerika ve Avusturya başbakanının ağzında somutlaşan- ifşa edilen AB’nin oyalama projesi gerçekse, ne diyeceğiz?

 

Dostumuz mu şimdi bunlar?

 

İsviçre olsak iyide öyle değil halimiz.

 

Sağımız dini diktatörlük, altımız da devlet kalmamış, kuzeyde sert bir diktatörlük, batı ise bize dost değil.

 

Güvenilecek kimse yok anlaşıldığı kadarıyla.

 

Şart mı peki?

 

Şart değil belki, kimden ne fayda geldi ki?

 

Biz, ülke içinde barışı sağlayıp, demokrasi seviyemizi üstlere çekersek kardeşçe, kim ne yapabilir bize?

 

Fetö aradan çekilirse Kandil ve İşid’den de kurtuluruz belki.

 

Halk hepimizi kurtardı da en çokta Kürtleri kurtardı bence. Darbeler bu ülkede batıyı bir iki tokatlayıp sonunda Kürtlere dönerdi, vur ha vur. Bakınız Diyarbakır cezaevi. Cizre halkının kaymakamlığı darbecilere karşı korumaya giriştiğini görünce umutlanıyor insan.

 

Cizre’nin Kürt halkı Demirtaş ve Kandil gibi düşünmüyor demek.

 

Yolumuz demokrasi ve iç barış olmalı ve bu; Nato üyesi olmaktan, AB aday üyesi olmaktan, Şhangay Beşlisine altıncı olmaktan daha önemli ve daha güçlü. Gücü halktan geliyor ve ispatı var, direniş.

 

O halkı nasıl özgürleştirip nasıl zenginleştireceğimize dair ‘fikir-mal ve hizmet’ üretmektir esas görevimiz.

 

Çünkü artık, hak etti.

 

CARI.

.

Comments are closed.