Erik de nereden çıktı, Ergün değil miydi bu...

İmdat Kip 09 March 2016
Ergün, Erik Oldu

 

Bu uçak krizi Çerkeslerin hayatına da epey renk kattı. Anavatana dönmüş  fakat henüz Rusya vatandaşlığını alamamış az sayıdaki TC vatandaşı  Çerkesin bir kısmının sudan bahanelerle ikametleri iptal edilip sınır dışı edilmesi gündeme gelince,  hukuken vatanına dönmüş Çerkesler olmadığımız, geçmişte kendilerine Rusya’da yaşama şansı lütfedilmiş, şimdi de uçak krizi nedeniyle itilip kakılması gereken Türkler olduğumuz gerçeğine tosladık.

 

Diyasporanın sanki dönecekmiş gibi, buradaki yönetimlerin sanki istiyorlarmış gibi, Rusya’nın sanki müsaade ediyormuş gibi, örgütlenmelerimizin de sanki varlarmış gibi numaralarla geçirdikleri mutlu dönemin tadı kaçtı.

 

Ortaya çıkan durumla ilgili daha önceki yazılarımda değindiğim gibi Çerkeslerin garip halleri ortaya çıktı. Her gün yenileri eklenerek de devam ediyor. Önceleri büyük şaşkınlık ve endişeye bağladığımız bu eylemler, son zamanlarda biraz planlı bir algı yönetimini andırıyor.

 

Son zamanlarda Çerkes dönüşçülerle ilgili iki ilginç dilekçe ortaya çıktı. Bu dilekçeler etrafında yazılıp çizilenler gündemi meşgul ediyor. Birincisi Adigey’de Soht Askerin öncülüğünde ortaya çıkan 150 dönüşçü ailenin imzaladığı (ya da imzalayacağı) iddia edilen dilekçe, ikincisi KBC’de yaşayan TC vatandaşı Çerkeslerin 64’ünün imzaladığı 116 kişinin imzalayacağı beyan edilen dilekçe.

 

Ana vatanda yerleşik dönüşçülerin dilekçesi olduğu iddia edilen iki dilekçenin de ortak özellikleri, iki ülke arasında bozulan ilişkilerin düzelmesini talep edip, bunun için Rus tarafının pozisyonunu doğru bularak, TC’nin özür ve tazminat ödemesini tavsiye etmeleri. İkametleri iptal edilerek sınırdışı edilme tehlikesi altındaki birkaç yüz Çerkesten beklenmeyecek kadar cüretkâr ve dış politika uzmanlığı içeren bu talepleri şahsen ben takdir ediyorum da, muhataplar anlar mı bilemem.

 

Dikkatli bakıldığında yerli ve ehil eller tarafından yazıldıkları anlaşılıyor. İddia edilen imzalar da toplanamamış. Bizim imzacıların bu dilekçeleri hazırlamak bir yana, okuyup anladıkları bile şüpheli.

 

Bu dilekçelerin medyada sunuluş biçimleri ise daha da ilginçtir. Kbrria.ru haberi “Etnik Çerkesler Rusya’yı Seçiyor” başlığı ile, Sovershenno Sekretno Gazetesi ise “Etnik Çerkeslerin Türkiye’den Rusya’ya dönüşü başladı” diye veriyor. İnsanın aklıyla adeta dalga geçer gibi aslında bitmiş yada iyice sıkıntıya sokulmuş bir hikayeyi yeni başlıyormuş gibi gösteriyor.

 

Söylenenlere, yazılanlara ve yansıtılma biçimine bakarsanız adeta TC vatandaşlığından bıkkın,  Erdoğan’ın,  Arap yanlısı kötü diktatörlüğünden Rusya’daki muhteşem demokrasiye sığınmaya çalışan, Rusya’yı çok seven bir Çerkes topluluğunun var olduğu kanısına varabilirsiniz.

 

Bu imzacı, dilekçeci dönüşçülerin çoğunluğunun aslı yok, olanların çoğu da kendi canının derdinde, sadece küçük bir grup işgüzar kullanılarak bu hava yaratılıyor.

 

Beyanlarında sürekli TC vatandaşlığını bırakmaya hazır olduklarını yasalara uygun düzgün vatandaşlar olduklarını tekrar edip duruyorlar. Neyi amaçlıyorlar anlaması zor. TC vatandaşlığı sizi sıkıyorsa bırakmaktan kolay birşey yok, bir dilekçe yazar çıkarsınız. Kimsenin ruhu duymaz, arkanızdan da kimse ağlamaz. Niye ilan edip duruyorsunuz.

 

Rusya vatandaşlığına geçmek istiyorsanız TC vatandaşlığını zaten bırakmak zorundasınız. Bunun krizle ilgisi de yok, uzun zaman önce konmuş bir şart. Bir de Rusça bilme şartı var. Bu şartlar sanki yokmuş da sizler gönüllü talep ediyormuşsunuz gibi bir görüntüyü niye veriyorsunuz.

 

Bu şartların Çerkeslere uygulanması zaten kabul edilemez bir haksızlıktır. Soykırım ve sürgün sonucunda vatanlarından koparılmış Çerkeslerin çocukları vatanlarına sürekli veya kısmen dönmek için yaşadıkları ülkelerin vatandaşlıklarından ve oralardaki imkân ve haklarından neden vazgeçsinler. Neden Rusça bilmek zorunda olsunlar, ki anadillerini biliyor olmaları dahi şart olamaz. Çerkeslerin ezici çoğunluğu artık anadillerini bilmiyorlar. Bunun baş sorumlusu da sürgün ve soykırımla bizi bu duruma düşüren Rusya’nın kendisidir. Bizim açımızdan Rusya’ya düşen bunları rehabilite ve tazmin etmektir, Rusça bilme şartı koşmak değil. Kanunlara uygun iyi vatandaş olma vurgusu da saçmadır. Niye iyi vatandaş olmak zorunda olalım. Kendilerinin hırsızı, uğursuzu, sahtekârı varsa bizim de olabilir. Onlara uygulanan yasalar bizimkilere de uygulanır.

 

Durumunuz bunları söyleyemeye müsait değildir ya da cesaretiniz yoktur, o zaman susun.  Zaten şart olan dayatmalara gönüllüymüşsünüz gibi beyanlarda bulunarak, bu saçma şartların henüz konmadığı zamanlarda TC vatandaşlığını kaybetmeden RF vatandaşlığını almış olanların başını derde sokacak, onların kazanılmış haklarını tehdit altına almaya yarayacak malzeme oluşturmaya niye bu kadar heveslisiniz.

 

Bu sefilliklerin nedenlerinden biri bence kendileriyle olan sorunlarıdır. Kendilerini vatanın sahibi olarak görmüyorlar. Oraya dönmenin ve yaşamanın önceden gasp edilmiş bir hakları olduğunu bilmiyorlar. O yüzden ev sahibine hürmet etmeye çalışan misafir psikolojisi ile hareket ediyorlar.

 

Bu kafayla hareket edince de, kendi kişisel ve ulusal haklarını savunmak yerine, yalakalık yaparak, bizzat haklarını gasp edenlerin algı yönetimlerine malzeme oluyorlar. O tvde, bu gazetede elden ele gezen güle dönüyorlar.

 

Esasen, yağcılık ve yalakalık Ruslarda fazla işe yarayan bir metot da değildir. Bizim şaşkınlar bunu anlayamıyorlar. Ruslarda yalakanın kıymetini bilme yeteneği gelişmemiştir. Sovyet sistemi onları çok daha maddi düşünmeye alıştırmıştır. Doğum günü kutlamasında bile sizin üfüreceğiniz övgü ve dileklerden çok, hediye paketinizin içeriği değerlidir. Bir rüşvet on yağcılıktan daha etkilidir. Yalakalıklarınız, süt veriminiz hakkındaki beklentiyi yükseltmekten başka bir işe yaramaz. Abartırsanız sütünüzden başka, yününüzden ve yumurtanızdan da istifade etmeye kalkarlar.

 

Neyse, görüldüğü gibi, iki dilekçenin etrafında oluşturulmaya ve yansıtılmaya çalışılanların tamamı yalan kurmaca ve düzmecedir.  Gerçek ise, tam tersine 20 yıla yakın bir süre boyunca anavatana dönmüş bir avuç Çerkesin Rusya tarafından rahat ettirilmediği, uçak krizi bahane edilerek taciz edildikleridir. Yerel cumhuriyetlerimizin de bu kadarlık sorunları bile çözmekten aciz, zayıf düşürülmüş oldukları. Bunlara yardım etmesi gereken mercilerin de sorunlarını çözmedikleri bu insanları Rusya yanlısı propaganda aracı olarak kullanmaya çalışmasıdır.

 

Bunlardan başka bir de Türkiye’den 161 imzalı bir dilekçe daha ortaya çıktı. Bu olaylarla ilişkilendirmek istemiyorum ama nereye koyacağımı da bir türlü bulamadım. Hem zamanlaması hem içerdiği üslup son derece manidar. Hak talebinden çok, yine ev sahibine hürmeti biraz fazlaca abartmış misafir havası var. Anlamak için grubun yazılarını biraz incelemeye kalkıştım beni aştı bıraktım.

 

Bu yeni Çerkesya Yurtseverleri de, manevra kabiliyetleri ve kıvrak hareketleriyle göz dolduruyor. İstikbal vadediyorlar bence.

 

Son dönemlerdeki bu ilginç faaliyetlerin öncülerinden, değişmez isim Babug Ergün Yıldız’dır.  Kendisini geçmişte tanımam. Dönüşçülerin nesli tükenirken parlayan bir yıldızıdır. Ne kadar ideal bir dönüşçü olduğunu daha dönmeden göstermiştir.  Hacı Bayram sınırdışı edilirken Türkiye’de idi. Oradan sınırdışı edenlere destek vermiş Hafıtse’ye övgüler düzmüştür. Döndükten sonra da pozisyonu istikrarlı olmuştur. Yağan İbrahim iktidar tarafından dövdürüldüğü dönemlerde, İbrahim’i kendi arkadaşlarının dövdüğünü iddia etmiş, iktidar yanlısı yazılar yazmış, radyoda İbrahim’i savunan Cevdet  Hapi’ye ayar vermeye çalışmıştır.

 

Bu parlak dönüşçü, Rusya’nın şaşkın olduğu,  dönmenin ve vatandaşlık almanın kolay olduğu zamanları niye kaçırmış, şimdi kapılar iyice kapandıktan sonra niye bu şaşkınlıkları yapıyor anlaşılır gibi değil. Yıllar önce Hacı Bayram’ı sınırdışı eden devletin yanında yer almışken, aynı devlet tarafından kıymetinin bilinmemiş olması, yıllar sonra benzeri bir sıkıtıyla karşı karşıya bırakılması da kaderin sadece garip değil acı bir cilvesidir.

 

Bu yayınlarda yansıtılmaya çalışıldığı gibi, Rusya yanlısı Çerkesler diyasporada pek nadirattandır. Sovyetler yıkıldıktan sonra bu ayarda dönüşçü pek çıkmıyor. Çıksa bile dönünce ayarı bozuluyor. Nejdet Hatam bu ayarda yüz dönüşçüyü kırk senedir denkleştiremedi.

 

Hem kaliteyi tutturup hem ayarını muhafaza eden bu bir avuç dönüşçüyü de Rusya bir türlü anlamıyor. Sürekli yeni kurallar koyuyor, on sene süründürüyor gene vatandaşlık vermiyor.

 

Sovershenno Sekretno gazetesindeki haberin üst bölümüne iki kişilik resim konulmuş. Yanında, Babug Erik “Türkiye’nin kendisi için neden vatan olmaktan çıktığını” anlattı diye yazıyor. Aşağıda da Erik isminin tekrarlandığını görüyoruz. Bir an kafam karıştı. Erik de nereden çıktı, Ergün değil miydi bu  diye düşünürken birden jetonum düştü, kendi kendime  “Eeerik” diye bağırdım. Tabi yaa Erik, Ergün’ün kısası. Edvard’ın kısası Edik gibi. Bir an hayranlık duygularım kabardı. Kıskanmadım desem yalan olur.

 

Nasıl böyle bir şeyi akıl edememiştim.  Yoksa Rusya’da 22 seneyi böyle ipe sapa gelmez bir isimle geçirir miydim? İdeal dönüşçü böyle olur işte dedim kendi kendime. Gerçi, benim ismim pek ıslahata ve Ruslaştırmaya uygun da değil, temelli değiştirmek gerekirdi herhalde.  Artık çok geç.

 

Bu isim değişikliğinin ilk mucitlerinden biri Gawur Artin’dir. Vatana geldiğimiz ilk yıllarda, ticari faaliyetlerinde oluşan sıkıntılar nedeniyle vergi ve gümrükle ilgili devlet takibinden kurtulmak için vatandaşlık alırken soyadını Molov yaptırmıştı. Sonraki yıllarda Molov’un sicilini de fazla kirletince tekrar Türkiye’deki ismine dönmüş. Şimdilerde ise yine vergi ve Kambiyo usulsüzlükleri nedeniyle epeyce sıkıntıya girmiş, terki diyar etmek istermiş. Devlet Gawur’u diğerleri gibi kovmuyor tam aksine dışarıya kaçmasını engellemeye çalışıyormuş.

 

Gün gelir, Rusya’da ekonomi düzelir ve buradakiler yeniden söğüşlenmeye (kendi deyimiyle kasnaklanmaya) müsait hale gelirlerse, bizim Gawur’u Andrey Çiçerini adındaki bir İtalyan olarak görebiliriz. Hiç şaşırmam.

 

Efendim, bu Ruslarda isim kısaltma merakı çok akıl erdiremediğim bir gelenektir. Vladimir ismini Valodya diye kısaltırlar, sonra mahallede Vova diye çağırırlar. Fatima’yı  Fatka yada Fatya diye kısaltıp sonra da samimi arkadaşları Fat diye seslenirler. Kazbeki  Kazik(kazık değil) gibi yapıp, sonra da ortadaki “a”yı uzatarak Kaaz diye seslenirsen samimi olur. Aleksander’i  nasıl Saşa yaptıklarını sormayın, onu ben de henüz çözebilmiş değilim.

 

Bir an, bizim dönmemiş dönüşçülerden Vahap Abi(lakaptır) aklıma geliyor, şimdi bunu kısaltsan kısalmaz uzatsan uzamaz. Senin adından bir nane olmaz Vahap Abi, Mahmut desen Mah olur Vahap desen Vah olur. Ortadaki “a” yı da uzatırsan, vaah ki vaah.

 

İyisi mi sen vatana dönmeyi hepten unut Vahap Abi. Ya da, bari emekliliğimi orada geçireyim diye ısrar ediyorsan, adını Aleksey Burkinov olarak değiştir de öyle gel. Dostların arasında Alyoşa derler sana. Biz bizeyken ben seni Aaal diye çağırırım.

 

Comments are closed.