Sayın Erdoğan’ın içerde ve dışarda düşmanı çok.

Erhan Hapae 07 February 2016
TÜRKİYE SIKIŞTIRILIRKEN

 

Sayın Erdoğan’ın içerde ve dışarda düşmanı çok. Ahmet Necdet Sezer veya Abdullah Gül böyle tepki görmemişti. Hatta Demirel bile.

 

Kendi kabuğu içinde debelenen bir ülke. Etliye sütlüye karışmıyor. Baas’la bir derdi yok. Avrupa Birliğine bir yanlışlıkla başvurmuşuz ama ne bizim girmeye niyetimiz var ne onların almaya. Yaklaşık 65 yıl aday adayı olarak kendi kamuoyumuzu eğlemekten başka bir dert yok ortada.

 

Cumhuriyetten bu yana, uluslararası arenaya ilk çıkışımız Kıbrıs’ın işgali. Çoktaaan gizli gizli pişman olmuşuz ama olmuş bir kere. 43 yıldır başımızın belası. Birde Kıbrıs halkı memnun olsa durumdan neyse de, oda yok. İşgalden memnun olan son kişi olan Sayın Denktaş vefat edince, bu işten mutlu olan kalmadı. Sayın Ecevit’in işiydi.

 

Türkiye, yıllarca ambargolardan başını kurtaramadı.

 

Sayın Erdoğan hiçbir yeri işgal etmeye kalkmadı ama başka şeyler yaptı. BM Güvenlik Konseyinin 5 üyesine çattı, ‘Dünya 5’ten büyüktür’ diye. Dayılandığı ülkelere baksanıza bir; USA-Rusya-Çin-İngiltere-Fransa. İkinci harpten beri dünyayı dizayn eden beşli ve hepsi silah üreticisi.

 

Yerli silah üretmeye kalkıyor.

 

Davos’ta ‘one minute’ vakası. ‘Siz öldürmeyi iyi bilirsiniz’ diyor İsrail’e. İsrail’e çatmak Amerika’ya çatmaktır birazda. Belki de direkt.

 

Bütün dünyanın tersine, özellikle Batının tersine Mısır darbesine karşı çıkıyor. ( Bu arada batı biraz utansa iyi olur). Esed’le iyi ilişkiler kurup, rejimi gevşetmek için uyarmaya ve yardım etmeye çalışıyor uzunca bir sure, olmayınca defterden siliyor. 5’li silemedi görüyoruzki.

 

Beşli için; yönetilemeyen, laf dinlemeyen biri Erdoğan. Batı veya dünya niye sevsin?

 

Kürtler, kendilerini bu beşliye kullandırıyorsa eğer, yazıktır. İhanet edebiyatı yapacak değilim hayır; Her türlü fırsatı, özledikleri bağımsızlık için kullanabilirler bunu anlayabilirim ama o beşli gidip baş başa kaldığımızda, olacakları göze almak kaydıyla. Ayrıca İran ve Rusya kime özgürlük getirmiş de Kürtlere getirecek? Bakınız Kafkasya.

 

Batı, Türkiye’nin Suriyeli göçmenler tarafından işgal edilişine için için seviniyordu belki de, ta ki Edirne’den ya da Çeşme’den batıya uzun muhaceret yürüyüşleri başlayana dek. Bisikletiyle işe giden İskandinav başbakanları, sınırlarını Suriyelilere kapatıverdiler beş-on binle sınırlayıp. Zırhlılara binmek zorunda kalmamak içindir muhtemel.

 

Rusya ve İran’ın tehditlerine karşı batı, epey bir ağırdan alıyor, ‘az adam ol sende’ diyor.

 

Amerika, PYD eliyle PKK’yı besliyor, belki de Türkler ile Kürtler az bir kırsın birbirini istiyor.  Biz terbiye edemedik, Putin becerebiliyorsa az bir becersin e yatıyor.

 

Sonuç olarak Türkiye sıkıştırılıyor dışardan.

 

Gelelim içeriye;

 

‘Laikçi Düzen’ sürerken, muhalif-muktedir gibi görünenlerin hepsinin aslında aynı mahalleden olduğunu, dindar iktidarının son döneminde keşfettik. Demirel ve Özal’ı saymazsak ki onlarda o mahalleye ( tabi benim mahallem bu aynı zamanda) çok aykırı değillerdi ve dolayısıyla tiyatro fena değildi.  Ayak takımı baş olup. laf dinlemez olunca diktatör olmuş oldu. Kırk kere söylerseniz olurmuş, değilse de yapacaklar.

 

Onların muhalefet etme şekli, ülkeyi kuşatanlara yardımcı bir çizgi izliyor.

 

Bir tercih meselesi bu.

 

Yolları açık olsun.

 

CARI.

 

Not: Yazılarıma gelen eleştirileri değerli buluyorum, yazmadıklarımla ilgili değil de yazdıklarımla ilgili olursa daha da değerli bulacağım.

Comments are closed.