Hayal kuruyorsun diyebilirsiniz ama insan zaten hayal ettiği sürece yaşarmış…

Nurdan Şahin 03 June 2015
ELBETTE KONUMUZ SEÇİMLER

 

Yıllardır oyumu Kürt Partilerine ya da adaylarına veriyorum, çünkü hem kendi kimlikleriyle parlamentoda temsil edilmeleri gerektiğine, hem de soruna savaşsız, siyasi bir çözüm bulunmasının en çok böyle mümkün olduğuna inanıyorum. İsimler o kadar çok değişti ki muhtemelen hepsini hatırlamıyorum – DEHAP,HADEP,BDP.. ve şimdi de HDP. Demem o ki, benim oyum HDP’ye ama bunun nedeni esas olarak HDP’nin Türkiyelileşmesi ya da eş başkan Demirtaş’ın karizmatik kişiliği veya AKP’yi engellemek değil; temsil ettiği insanlar ve kimlik. ( İşte bu nedenle, Çerkeslerin destek metnini imzalamadım; çünkü benim HDP’ye oy verme temel nedenim farklı). Elbette HDP’nin söylemi, demokrasi ve yapıcı muhalefet açısından verdiği umut, olağanüstü karizmatik başkanı, meclis aritmetiğinde yaratacağı fark, kararımı perçinliyor; ama bunlar olmasaydı da verecektim oyumu HDP’ye. Bir kez parlamentoya girdikten sonra ise, oyumu tamamen partinin performansı belirler; programı, çalışması, yapıcılığı ve kapsayıcılığı çok daha ağırlık kazanır.

 

Şurası bir gerçek ki, HDP kısa bir sürede, çoğulcu, kadın-erkek eşitliğini içselleştirmiş, tüm ülkeyi sarmalayan ve Türkiyelileşen söylemi ile gerçekten giderek daha geniş kitlelere umut veren bir parti haline geldi. Demirtaş ise kesinlikle çok karizmatik bir lider; ülkenin uzun zamandır hasret kaldığı bir üslubu var; bağırıp çağırmıyor, kimseye saygıda kusur etmiyor – bu özellikler rahmetli Ecevit’te de vardı, hakkını yemeyelim. Demirtaş’ın fazlası var, hem de epeyce – genç, yakışıklı, güler yüzlü, zeki, donanımlı; belki de en önemlisi harika bir espri anlayışı var. Saz çalıyor, ailesiyle vakit geçiriyor, yumuşak bir üslupla gayet net mesajlar verebiliyor; “diklenmeden dik duruyor”. Bütün bu özellikleri ve barış içinde, tam demokratik bir Türkiye söylemi ile, Cumhurbaşkanı seçimlerinin yıldızı olmuş, kalpleri fethetmişti zaten.

 

Bu karizma ve kapsayıcı söylem, özellikle Cumhurbaşkanından kaynaklanan anti-AKP sendromu ile birleşince, akla hayale gelmeyen insanların HDP’ ye oy vereceğini duymaya başladık etrafımızda. Bu kuşkusuz, bir toplum olma yolunda olumlu bir gelişme. Yalnız, bu kitle bir türlü Demirtaş’ın söyledikleri ile yetinmiyor, hep daha fazlasını, daha sertini istiyor ve işin tuhafı – tabii bana göre – Demirtaş da onlara artan dozda istediklerini veriyor.

 

“Seni Başkan Yapmayacağız” söylemi, “AKP ile asla koalisyon kurmayacağız, dışarıdan da asla destek vermeyeceğiz” e kadar geldi dayandı. Bir CHP-MHP koalisyonuna da destek vermeyeceklerini söyledi Demirtaş, zaten herhalde başka türlüsü tuhaf olurdu. O zaman? Sadece muhalefet yapmak için mi gerekli parlamento? Bu biraz da sorumluluktan kaçmak olmaz mı? Bir anayasa yapılması gerekiyor; ülkenin çok ihtiyaç duyduğu bir sivil anayasa. Elimizdeki malzemeye bakarsak, her şeye rağmen bunu AKP ve HDP’nin gerçekleştirmesi değil mi en mümkün görünen? Ya barış süreci? Tüm aksamalara, bir ileri iki geri adımlara rağmen, bu iki parti dışında, barış sürecini destekleyen başka parti var mı? Eğer AKP hükümet kuracak çoğunluğu bulamaz ve HDP de koalisyona yanaşmazsa, CHP- AKP koalisyonu pek olası görünmediğine göre, en muhtemel öteki koalisyon olan AKP-MHP koalisyonuna mı bırakacak ülkeyi göz göre göre?

 

Velhasıl, ben kendi adıma, oyumu verdiğim partinin ve başkanının CB seçimlerindeki söyleminden çok daha memnundum, bizim mahalleden pek çok insanın tersine. Demokrasi – hadi ikna+mutabakat idealinden vazgeçelim – en azından bir uzlaşma rejimidir. Seçimlere de muhalefet yapmak hedefiyle değil, iktidar olmak ve tahayyülleri gerçekleştirmek hedefiyle, icraat yapmak için girilir. HDP henüz tek başına iktidar olamayacağına göre, bunu yapmasının tek ihtimali koalisyon ortağı olmak. En baştan bunu reddetmek benim mantığıma sığmıyor. Tabii, koalisyona gerek olacak mı, onu seçim sonuçları gösterecek.

 

Kesin olan bir şey var, yıllar sonra ilk kez, heyecanlı bir seçim yaşayacağız ve sonuçlar için epeyce geç saatlere kadar uykusuz kalacağız. HDP’nin barajı geçeceğini ümit ve tahmin ediyorum. Her şeye rağmen, AKP’nin tek başına hükümet kurma ihtimalinin çok düşük olmadığı görüşündeyim. CHP ve MHP’nin de oylarının az da olsa artması kuvvetle muhtemel. Sonuç olarak, muhtemelen dört partili bir parlamentomuz olacak ve koalisyon olsun olmasın, milletvekili sayıları nedeniyle daha çok uzlaşma gerekecek. Bu durum, tüm partilerin bugünkü uzlaşmaz tavırlarından vazgeçmelerini ima ediyor. Geçmezlerse, bizi yine zor ve gergin günler bekliyor.

 

Dileğim, seçimin sonuçlarının, barış sürecinin devam edeceği, sivil, özgürlükçü bir anayasanın yapılacağı bir parlamento/hükümet yapısına yol açması ve çok eski dostlukları bile tehdit eder hale gelen gerginliğin artık biraz azalması.

 

Hayal kuruyorsun diyebilirsiniz ama insan zaten hayal ettiği sürece yaşarmış…

 

Comments are closed.