Savaş mağdurlarına anavatana postalanacak kargo muamelesi yapacak kadar siyaseti insansızlaştıran bir zihniyet yüzünden insanlarımızın siyasetsizleştiğini anlatmak istiyordum.

Alper Hraça 12 December 2012
Halepli Guşıps

Halep’ten 24 yaşında bir Çerkes genciyle konuşuyorum bir kaç aydır. İngilizcesi oldukça iyi. Bir kaç hafta öncesine kadar, internet ve iletişim imkanları kısıtlanmamışken daha düzenli görüşebiliyorduk. Son zamanlarda ancak uzun aralıklarla cevap alabildiğim epostalarla sürdürüyoruz iletişimimizi. Bir süredir pasaportunu alabilmek için rant kapısına dönüşmüş bürokrasiyle boğuşuyor. Oldukça da riskli bir süreç. Eğer başaramayıp pasaportunu alamazsa, Halep’ten çıkarak İstanbul’a gelmesi için bastırıyorum. Bu fikre bugüne dek sıcak bakmıyor oluşunun sebebi mülteci statüsü almadan, kimseye muhtaç duruma düşmeden iş bulabilme umudu. Burada tanıştığımız ve kendisi de Halep’i kısa bir süre önce terk etmiş patronu, hiç iş alamadıkları için kendisinin maaş almayı reddettiğini ve nihayet kendi maaşını borç olarak almaya güçlükle ikna olduğunu gözleri dolarak anlattı bize.

 

Evi, şehrin Esad kuvvetlerince kontrol edilen bir bölgesinde. Sokaklar şimdiki kadar tehlikeli değilken, kollarına beyaz bant takan diğer Halepli gençlerle mahallelerinde zarar görenlere yardımcı olmaya çalışmış. İşlerin iyice çığrından çıkmasının ardından, dış dünyayla iletişim kurabildiği ve elindeki projeyi bitirebileceği tek yer olan çalıştığı ofise dahi güçlükle gittiğini söylüyor. Gündüz hava kararmadan bir süre önce binalara neredeyse yapışarak ofise gidip, sabah havanın aydınlanmasının ardından aynı şekilde evine dönüyormuş.

 

Bir kaç hafta önce Lübnan üzerinden İstanbul’a ulaşan 35 yaşındaki bir başka arkadaşımız Biracem’den. Esad ordusu’nun kuşatma ve bombardımanında evi yıkıldıktan sonra yakınlarını güvenli bir yere taşıyan arkadaşımız, Türkiye’de Suriyeli Çerkesler ve devrim için mücadele etmek istiyordu. İşler bu denli kızışmadan önce Rusya’ya vize alabilmişti. Rus konsolosluğu’ndan artık Çerkesler hariç herkesin vize alabildiğini söylüyordu. “Kafkasya’ya gitmek ister misin?” sorusuna cevabı oranın kendisi için Suriye’den daha tehlikeli olabileceği şeklindeydi. Kendisine bir iş ve kalacak yer sağlandı. Ancak o, iki akrabasını kaybettiğini ve artık daha fazla bu kavganın dışında kalamayacağını söyleyerek Suriye’ye geri döndü. Kendisiyle tekrar irtibat kurma şansımız olmadı.

 

Evet, Guşıps ilk sayısında Suriye’yi konu edindi. Suriye’yi anlatmak konusunda farklı bir heyacanı da var, çünkü kendisi de Suriyeli sayılır. Halep sokaklarında serseri kurşunlar ve keskin nişancılardan sakınarak yürüyen arkadaşımızın tamamlamak için çabaladığı proje Guşıps’ın tasarımıydı. Söyleseydi Guşıps için dışarı çıkmak zorunda kaldığını ve risk aldığını, istemezdik bu projeyi kendisinden. Ama o ancak işi tamamlayıp bize ulaştırdıktan sonra bahsetti bu durumdan. Sitenin yayına çıktığından haberdar değil. Yolladığım epostaya cevap alamadım henüz. Telefonlar zaten çalışmıyor. Suriye’ye geri dönen ikinci arkaşımız da, Guşıps’ı web sayfasına dönüştürecek yazılımı üstlenen yetenekli bir web programcısı. Olmak istediği yerde olduğu için sizler Guşıps’la planlanandan bir parça geç buluşmuş oldunuz. Olsun, onun canı sağ olsun.

 

Her iki arkadaşımızı da, uluslararası Çerkes muhalefetine Suriye’den verdikleri destek sayesinde tanıdık. Nerede olurlarsa olsunlar bu mücadelenin bir parçası olmaya da devam edecekler.

“Guşıps’dan da beklenti bu gibi geliyor bana: Diaspora siyasetine insan merkezli bir bakış açısı sunmak. Kurucu fikirde takdir ettiğim, beni de bu çalışmaya dâhil eden niyet buydu en azından. ”

-Alper Hraça

Suriye konusunda yazmaya hazırlanırken niyetim bu değildi aslında. Rusya’nın Suriye ve Çerkesler’e yönelik stratejisini incelemek, diaspora örgütlerinin kurduğu sorunlu dili eleştirmek, bütün trajik boyutuna rağmen Suriye krizinin bir boyutuyla da diasporanın ulusötesi niteliğini güçlendirdiğini anlatmak istiyordum. Rusya’da ve Kafkasya’da gerçekleşen tek kişilik eylemlerin sivil siyaset kanalları için bir şans olduğunu, Kafkasya’da silahsız bir mücadelenin mümkün olabileceğini, bu eylemlerin toplumu sivil mücadele konusunda cesaretlendirirken, bir gazeteciye gerçekleştirilen suikastin asıl hedefinin toplumun kendisi olduğuna işaret etmek istiyordum.

 

Türkiye’nin dört bir yanında, dayanışma bilinciyle Suriyeli Çerkesler’e yaşamında yer açan insanlar için bu buluşmaların vatandakiler kadar önemli olduğunu, bu buluşmaların hafızalarımızı tazelediğini ve yeniden kimliklenmemiz için güçlü birer vesile olduklarını hatırlatmaktı niyetim.

 

Savaş mağdurlarına anavatana postalanacak kargo muamelesi yapacak kadar siyaseti insansızlaştıran bir zihniyet yüzünden insanlarımızın siyasetsizleştiğini anlatmak istiyordum. Sonra bütün bunları bir yazıya sığıdıramayacağıma – en azından bu yazı yeteneğiyle- kanaat edip, en önemsediğime; insani boyut içermeyen siyaset anlayışına yüklenmeye karar verdim.

 

Bu insansızlığın karşısına iki insan hikayesiyle çıkmak en kestirme yol olacaktı. Gündemlerinde vatana dönüş olmayan, Adigece konuşamayan ancak kimlikleri için mücadele eden iki insanın hikayesi. Aslında diasporanın henüz erişilmemiş, neredeyse tamamından tek farkları, yeşermekte olan yeni bir siyaset anlayışının öncüleri olmaları. Parçası oldukları büyük kitleyi uyandıracak olanlar da onlar.

 

Guşıps’dan da beklenti bu gibi geliyor bana: Diaspora siyasetine insan merkezli bir bakış açısı sunmak. Kurucu fikirde takdir ettiğim, beni de bu çalışmaya dâhil eden niyet buydu en azından.

 

Çünkü, diasporaların özgünlükleri karşısında ideolojilerin sıklıkla perspektif kaybettiği düşüncesindeyim. Nihayetinde sosyal bilimler için dahi yeni sayılabilecek kadim bir insanlık durumu bizimkisi. Bu yüzden kendimizi tanımlarken zorlanıyor, siyaset geliştirirken içinde insan olmayan senaryolarda arıyoruz çözümlerimizi. Çünkü aslında bizim özgünlüklerimizle pek ilgili sayılmaz bu ideolojilerin kurucu fikirleri. Bu yüzden kendi özgün durumumuzu gözeten ve kollayan bakış açıları geliştirmek durumundayız, hangi ideolojiyle okursak okuyalım olan biteni.

 

Guşıps da bu  yolda bir umut olur umudundayım.

 

Yorumlar (1)
  1. necdet hatam on said:

    “Savaş mağdurlarına anavatana postalanacak kargo muamelesi yapacak kadar siyaseti insansızlaştıran bir zihniyet yüzünden insanlarımızın siyasetsizleştiğini anlatmak istiyordum.”

    “anavatan postalanacak kargo muamelesi” çok çirkin bir yaklaşım değil mi. Özellikle bunun yazının en önemli cümlesi gibi sunulması “guşıps”in vermek istediği entel havaya yakıştığı söylenebilir mi?

    Neden aynı olayı anavatanlarına dönmek isteyen kardeşlerini vize alınıncaya kadar barındıran, kardeşçe kucak açan, oturma izinlerini vizelerini alan ve ve yol giderlerini karşılayıp analarına kavuşmalarını sağlayan kutsal bir görev gibi görmüyorsunuz.

    “Diaspora siyasetine insan merkezli bir bakış açısı sunmak.” yerinde inceleme yapmadan gerçekleri yerinde görmeden sempati duyduğunuz size sempati duyan birinin görüşlerini doğruymuş gibi gerçekmiş gibi yansıtmak mıdır?

    hadi bakalım halkımızın sorunlarını sorun ediniyor havasında siz yanlışı yazmaktan usanmayın… Ama bilin ki biz de yanlışlarınızı yazmaktan usanmayacağız.

    Bizim söylediklerimizin yanlışlığından kuşku duyuyorsanız yapılacak şey çok basit. Gelin burada görün kardeşlerimizi dinleyin.
    Örneğin dün Finlandiya’dan gelen bir gazeteci vardı olayları tüm boyutları ile anlamaya çalışan…