Sadece barışın değil, demokrasinin inşasında da Kürtlerin kurucu bir rol üstleneceğinden sanırım kimsenin kuşkusu yok.

Nurdan Şahin 04 August 2014
SEÇİM ÖNCESİ BİR SEÇİM YAZISI DAHA

 

Parlamenter sistemde cumhurbaşkanını halkın seçmesinin yaratacağı sıkıntılar/zorluklar/çelişkiler herkesin malumu daha doğrusu beklentisi; neler olup biteceğini ise yaşayıp göreceğiz .Muhtemelen sıkıntılar doğacak ve bir süre sonra yapılacak yasal/anayasal değişikliklerle-belki de yepyeni bir anayasa ile bu sıkıntılar giderilmeye çalışılacak. Bugünleri arar mıyız yoksa daha iyi bir sürece mi gireriz orasını kestirmek zor.

 

Bütün bunlara rağmen , cumhurbaşkanını halkın seçmesinin daha doğrusu yaşanan seçim sürecinin olumlu yönlerinin de olduğu ve Türkiye siyasi tarihinde önemli bir dönemeç oluşturduğu da kuşkusuz. Sürecin üç önemli katkısı oluyor Türkiye siyasetine. Birincisi, ülke tarihinde ilk kez bir Kürt adayın, Kürt olduğunu söyleyerek, Kürtçe propaganda yaparak hem de cumhurbaşkanlığına aday olabilmesi. Bu Türkiye’de yaşayan ve yıllarca inkar edilmiş tüm kimlikler ve bizatihi ülkenin kendisi için önemli bir adım. Külliyen inkardan, resmen ve fiilen kabule giden yol, Türkiye’nin ne kadar değiştiğinin de somut bir göstergesi. İkincisi, Türkiye’nin her ilinde, her köşesinde miting/toplantı düzenlemek, seçim propagandası yapabilmenin Ak Parti’nin ve Erdoğan’ın tekelinden çıkması. Bölgesel/etnik bir partinin adayı olan Demirtaş, Tekirdağ’dan Rize’ye İstanbul’dan Antep’e uzanan bir seçim kampanyası sürdürürken, CHP ve MHP nin (ve çeşitli diğer küçük partilerin) çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu da Diyarbakır’da seçim toplantısı düzenliyor. CHP’nin ancak çok yakın zamanlarda gitmeye cesaret ettiği, MHP’nin neredeyse yerel seçimlere bile katılmadığı Güneydoğu Anadolu’da bu iki partinin ortak cumhurbaşkanı adayı toplantı düzenliyor. HDP’nin Türkiyelileşmesi , muhalefet partilerinin ise ülkenin her yerine ulaşmak istemesi ve ulaşması iyi bir gelişme. Üçüncü önemli katkı, bizatihi Demirtaş’tan kaynaklanıyor. Ülkenin bugüne kadar pek görmediği, yeni, kucaklayıcı, barışçı, esprili , genç ve cesur bir kampanya ile karşı karşıyayız. Kararlı ama saygılı, ciddi konuları güleryüzle işleyebilen, aydınlık yüzlü bir genç adam Demirtaş. Kadınlara, LGBT bireylere, çevrecilere, her dinden dindarlara, dinsizlere ve farklı etnik gruplara güven veren bir aday. Bunun nedeni sadece güleryüzü, sakin ve esprili konuşması ya da zeki olması değil , aynı zamanda ülke gerçeklerine vakıf ve geleceğe yönelik bir vizyonu olması. Tabii kazanma şansı olmaması da, daha cesur vaatlerde bulunmasına yol açıyor kuşkusuz ama olsun, söylemler hep daha özgür, daha eşit, daha iyi bir yaşam üzerine en azından. Cumhurbaşkanı olamasa da, siyasete yepyeni bir üslup getireceğine ve örnek oluşturacağına kuşku yok.

 

Bir aylık seçim sürecinin sonunda, üç cumhurbaşkanı adayı ile ilgili görüşler(im) değişmedi, pekişti. Söz konusu Erdoğan ve Demirtaş olunca, bu bir sürpriz değil – ikisini de tanıyoruz; beğenelim beğenmeyelim her ikisinin de liderlik özellikleri kuvvetli; farklı yönlerde de olsa dünyaya ve ülkeye belli bir bakışları, bu bakışla bağlantılı vizyonları, bugüne kadar yaptıklarının yanı sıra gerçekleştirmek istedikleri hayalleri, planları, projeleri var. Ortak en önemli vizyon ise çözüm sürecinin arkasında ne olursa olsun duracaklarını beyan etmeleri ve bu beyanın somut göstergeleri. Üç adayın içinden hiç tanımadığımız İhsanoğlu’nun bıraktığı izlenim ise ilk günkünden daha kötü – en azından benim için. O cumhurbaşkanı olmak istediği ülkeye yabancı: ülkeyi tanımıyor, dilini etkin kullanamıyor, insanların hassasiyetlerinin farkında değil. Çözüm süreci ile ilgili ise yurtta sulh cihanda sulh ötesine giden bir yorumu duyulmadı hiç. Öte yandan o bir bürokrat; hiçbir lider özelliği yok. Sakin konuşmak, efendi olmak, genel kabul görmüş normları savunmak insanı lider yapmıyor maalesef – ya da Allahtan.

 

Cumhurbaşkanı seçim sürecinde yaşanan gelişmeler ve adayların özellikleri bir yana, seçim sonucu belli; oy oranı dışında. En merak edilen – en azından benim açımdan – Demirtaş’ın alacağı oy oranı. 30 Mart yerel seçimlerinde oyunu CHP’ye vereceğini açıklayanların bir bölümü bu kez bayağı Demirtaş yanlısı görünüyorlar. Bir kısmı, oy vereceğini söylüyor ama Demirtaş’ın Gezi ile ilgili özeleştiri yapması gerektiğini ilave ediyor; bir kısmı ise seçim kampanyasında Gezi’ye verdiği önem yüzünden Demirtaş’a oy vereceğini köşesinde yazmaktan imtina etmiyor! Daha çok liberal ya da eski sol kesim beyaz Türklerden gelen bu sesler, yerel seçimlerden Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar ne değişti de, oylarının değişmesine yol açtı açıklamıyorlar; kendileri ile ilgili özeleştiri yapmaya gerek duymuyorlar. İnsan her zaman görüşlerini değiştirebilir; bu değişim dışsal ya da içsel değişimden/gelişimden/dönüşümden kaynaklanabilir. Önemli olan, bu değişimin bir açıklaması olmasıdır.

 

Her halükarda, Demirtaş’ın oylarının artmasını ve %10’u geçmesini gönülden istiyorum ama olabileceğine pek ihtimal vermiyorum, çünkü çatı adayını beğenmeseler de, içlerine sinmese de, kıyıboyu endişeli insanlarından Demirtaş’a oy çıkacağına ne yazık ki inanmıyorum. Onun için tahminim, Demirtaş’ın BDP-HDP’nin biraz daha üzerinde bir oy olacağı. Umarım yanılırım.

 

Oy oranı ne olursa olsun, sadece barışın değil, demokrasinin inşasında da Kürtlerin kurucu bir rol üstleneceğinden ise sanırım kimsenin kuşkusu yok.

Yorumlar (1)
  1. Erkan Hak'aşe on said:

    Guşıps’ın en disiplinli-en birinci sınıf köşe yazarı Nurdan Hanım. Ben yazdıklarının neredeyse tamamına katılıyorum tabi de, katılmayacağım şeyler olsaydı da yazdıkları, düşüncelerini bu kadar kestirme ve billur cümlelerle ifade edebildiği, bunu da estetik ölçülere son derece uygun olarak yapabildiği için , yine de kıskanırdım. Böyle…