Paris’e gideceksem de oradan giderdim.

Erhan Hapae 22 May 2014
BU GÜN 21 MAYIS

 

145 yıl önce başımıza gelen bu büyük felaket yaşanmasaydı eğer, dedem arkasında 4 yaşında bir öksüz bırakıp Balkan Harplerinde yitip gitmezdi. Büyükbabam 27 yıl Yemen çölleri de dâhil cepheden cepheye dolaşıp sakalına kır düşmüş bir ihtiyar gibi ve sırtında eprimiş sarı bir kaputla ve beş parasız bir yoksul olarak Keseyhable’ye dönmezdi. Döndüğünde bütün yaşlılarını yitirmiş, evini harabeye dönmüş ve bahçesini yabani otların sardığı bir cangıl olarak bulmazdı. Savaşlardan arta kalmış bir sürü yetim çocuğu bir nebze avutmak için onlara tahta oyuncaklar yapmazdı. Bu sonuncusunu yine yapardı belki de.

 

Ormancı Süleyman’ın oğlu Türk milliyetçisi olmaz, Çorum olaylarında bir ülkücü elebaşı olarak yargılanmazdı. Hatta Türkçe’yi öğrenmesine bile gerek kalmazdı. Sonradan zar zorda olsa okuyup kendini devlet kadroları içinde bulanlarımız köylülükten kurtulmanın yolunu Çerkeslerden kurtulmak olarak görmezdi.

 

Dönüş diye bir dava olmazdı, bu davanın peşinde olanlar böbürlenmez, isteyip de beceremeyenler bundan utanıp sıkılmazdı. Türkiye Cumhuriyetinin birlik ve bütünlüğü, Hilafetin kaldırılması, Hanedanın sürülmesi umurumuzda bile olmazdı bizim. Ege sorunu, Kıbrıs meselesi, elli yılda beş darbe zerre ırgalamazdı bizi. Kürtlerin ayrılıkçı hareketleri ya da ‘’Sözde Ermeni Soykırımı’’ Soçi televizyonundan senede iki defa işitilir ve bizleri, ayrılıkçı Tamil gerillaları kadar ilgilendirirdi ancak. ŞHALTES Faik’in astsubay oğlu Güneydoğuda şehit düşmez ve tüm köy halkıyla birlikte anasını feryat figan içinde perişan bırakmazdı. Kürtleri tanımazdık bile, Balkan göçmenlerini, Pomakları filan.

 

Mamak gecekondularını, Dikmen deresini, Yeleme köyünü, Uzunyayla’nın kasvetli kışlarını, yoksul Çorum bozkırını, Çarşamba bataklığını aklımıza bile getirmezdik. Belki İstanbul’a gelenlerimiz olurdu, kuğu gibi süzülen ışıl ışıl gemilerle ve çözülmeden sonra yaz tatillerinde Kemer’i işgal ederdik, belki de Fethiye’yi.

 

Talebe işkenceden geçmez Murat iki, KEC-I Süleyman dört yıl bölücülükten hapis yatmaz, Huvaj sorguya çekilmezdi. Şeriatçı mı olsak yoksa laik mi kalsak benzeri suni gerginliklerimiz olmazdı öyle, ülkücü olanlarımız çıkardı elbet nasıl ki sosyalistlerimizin olacağı gibi.

 

Ruhat Mengi ‘’bir Çerkes olarak ben elbetteki Türk’üm’’ demeyecekti bütün o düşünce sığlığına rağmen. Ben Çerkes olarak Rus sayılırım deme riski vardı elbet. Golan tepelerine, Suriye çöllerine uğramazdık bile, Allah yazdıysa bozsun. Ürdün ‘kafe’leri bu kadar yanık olmaz, hatta orda kafe bile çalınmazdı muhtemel ama Prens Ali ile de bir akrabalık kuramazdık, bir eksiklik olarak. Suriyeli ihtiyarlar, Nalçik’te dolaşırken, Damascus’u övme nezaketsizliğine düşmezlerdi öyle, bir yandan Hafız Esad’ı övmek zorunda kalarak. Beşiktaş iskelesinde bu gün yapacağımız cılız gösteriye gerek kalmazdı.

 

Çöküp tarihe karışacak bir imparatorluğun hiddetine bir elli yıl daha göğüs gerebilseydik eğer, Tsey Mahmut, Ankara Derneği’nin önünde vurulup düşmezdi toprağa. Ethem Bey yine kahraman ve yine hain olurdu belki ama bu topraklarda değil. Yalnız, şurası kesin ki Düzce’de Sefer Bey için darağacını zor kurardı biraz.

 

Ömer Seyfettin, yine ülkü dolu çekici hikâyeler yazmış olurdu ama Çerkesce olurdu bu sefer. Birde ülküsü değişik olurdu biraz. ‘Amasya tamimi’ni imzalayan dört kişiden Atatürk dışındakiler Çerkes’ti diye övünenlerimiz olmazdı hiç. Derneklerimizin isimleri neden Adıge değil de Kafkas? diye yapılan tartışmalara ihtiyaç kalmazdı tabi.

 

Orada beş milyonu aşan nüfusumuzla, Gürcistan’dan çok daha zengin, Estonya’dan az biraz fakir bir hayat ve başımızda Kremlin yanlısı yarı diktatör bir başkanımız olurdu. Olurdu ama yinede Türkiye’den ve Ürdün’den daha özgür bir ülke olurduk muhtemel. Suriye ülkesini saymaya bile gerek yok. Yok, Amerikancılar yok Kremlinciler gibi bazı sıkıntılarımız olurdu elbet ama oluyorsa da olsaydı keşke.

 

Ben mimar mı olurdum yine böyle yoksa başka bir şey mi bilemem ama kızım Merisa Çerkesce’yi öğrenemeyecek bir türlü diye kaygılanmazdım bir kere.

 

Ve Paris’e gideceksem de oradan giderdim, artık.

 

CARI

 

21.05.2009

Yorumlar (2)
  1. Mevlüt Atalay on said:

    Опсэу сикъощ. Тшхьа къырикıуагъэp -хэкурарыми, дияспорар арими- тэрэзэу зэхэтфышъу тызхъукıэ тигурышэхэр Дунаем гурыдгъэıошушт.

  2. isimsiz on said:

    muhterem, siz buyuk ihtimal toprak agasi cerkez asil tabakasinin somurdugu, kanini ictigi 5 milyonluk cerkezistanlidan biri olurdunuz ve afadersin ama ayagina giyecek kara lastigi bile bulamazdiniz.