Zamanın bir yerlerinde asılıp kalan her bir anıya selam olsun...

Dilek Qudey 28 April 2014
WOOEYY SAMANIR SİNEM JAHASS EYY!

 

Hilton otelinin balo salonunda isimlerimize ayrılan yerlerimize oturuyoruz.

Her yer şıkır şıkır, kadınlar ve erkekler şıklık yarışında. Garsonlar etrafımızda pervane.

Yediğimiz önümüzde, yemediğimiz arkamızda.

Tanınmış bir Çerkes ailenin kızının düğünü için toplandık burada. Tangolar, valsler, comparsitalar ,

oyun havaları halaylar… Bilumum ecmain, ortaya karışık… “Ankara’nın bağları büklüm büklüm yolları”

Aman Allahım! geçmek bilmeyen saatler, eve dönmek istiyorum.

Son anda bir mızıkanın tuşuna basılıyor. Pşinava (Mızıkacı) Çerkes düğününü başlatmak için hazırlanıyor.

“Oh be sonunda!” diyorum. Dünyanın neresine giderseniz gidin değişmeyen dans halkası kuruluyor. Erkekler ve kızlar karşılıklı sıralanıyorlar pistte. Onları rahat izleyebileceğim bir yere geçiyorum. Malum; halka kurulduğunda seyircinin izlemesi güçleşiyor. Gafeler, şeşenler hey hah, aug aug… Hilton inliyor. Liz Taylor ve Clark Gable görünümlü kadın ve erkekleri ışıltılı salonda bırakıp sadece mızıkayı ruhuma eşlik edip 80’li ve 90’lı yılların Uzunyayla’sına gidiveriyorum.

 

Sivas – Kayseri sınırları içinde yer alan Uzunyayla’ da 66 Çerkes köyü vardır. Küçük Çerkesya diye adlandırılan bölge dışa kapalı yapısıyla uzun yıllar geleneklerini ve dilini koruyabilmiştir. Anadolu’nun zor şartları Çerkes köylerini de etkilemiştir doğal olarak.

Sert iklimi olan Uzunyayla’ da çok fazla yeşil bitkiye rastlayamazsınız. Yaz mevsiminde akşamları soba yanar evlerde.

Düğünler de yazın en sıcak aylarına denk getirilir bu nedenle.

Şehir çocuğu olmama rağmen annemin ve babamın köylerine mutlaka gider misafir olurdum. Çok neşeli günler geçirirdim. Hele hele bir köy düğününe denk geldiysek değmeyin keyfimize. Hadi beraber gidelim anılarımdaki bir düğüne.

 

Köyün en büyük ahırı elden geldiğince temizlenmiş, havalandırılmış, inekler başka bir ahıra transfer edilmişti. Yerler düzleştirilip kesik saman kırıntıları dökülerek ayakların rahat ilerlemesi sağlanmıştı. Bu gece çok kalabalık olacaktı. Uzunyayla’nın diğer köylerinden ve şehirlerden birçok konuk gelecekti. Bu düğün dillere destan olmalıydı. Bölgenin en iyi mızıkacıları davet edilmişti. O kadar insanı bu “Ahır” alır mıydı bilinmez ama elden gelen yapılmıştı!

 

Şaşırmayın lütfen, karasal iklim ve imkanların kısıtlı olması nedeniyle akşamları düğünler ahırlarda yapılırdı. Gündüzleri konuklar ferah ve temiz evlerde yedirilir içilir, gelin almaya gidilip döndükten sonra da sabahlara kadar süren eğlenceler danslar sıcacık ahırlarda gerçekleştirilirdi.

Tıpkı şehirdeki gibi en şık kıyafetlerimizi giymiş, makyajlarımızı yapmıştık. Sürdüğümüz parfümler biraz sonra “Ahır” da buharlaşacaklardı ama olsun Çerkes kızları ve erkekleri hem şık hem de ölçülü tavırlarıyla göz doldurmalıydılar. Ev sahiplerinin refakatinde ahırda ki yerlerimizi aldık. Kızlar bir tarafta erkekler diğer tarafta sıralanmış Pşinawa (mızıkacı) Şeşen çalmaya başlamıştı.

Semahat burnunu tutup söyleniyordu.

“Dilek, mıdeyjim wenveyime gıjeyşeşh” (Dilek, burası mal pisliği kokuyor)

Kendi aramızda kikirdeyip durumu eğlenceli hale getirirken, ben de Semahat’a

“Birazdan burnun kokuyu almayacak merak etme” diyerek atmosfere uyum sağlamaya çalışıyordum.

 

Çıplak ampullerin aydınlattığı basık damlı ahır tıka basa dolmuştu. Yaşlı Thamadeler arada sırada gelip dansları izliyor sonra da gidiyorlardı. Gaşenler (flört edenler) arasında gidip gelen şekerler, nağmeler, sabaha kadar süren coşkulu danslar…

Herkes halinden memnundu.

 

Çerkes delikanlıları gaşenleriyle dans ederken yere serpilen samanlar havalanıyor saçlarımıza yapışıyordu.

Semahat ha bre hapşırıyordu. İki hapşırık arasında yine söylenmeye başladı.

“Woeeyy samanır sinem jahaas eyy!” (Amaan saman gözüme kaçtı)

Semahat’in gözüyle uğraşırken, ısrarla gaşenlik teklifi gönderen genç, esprili bir haber yollamakta gecikmedi tabi.

“Gözünün dibinden çıkan it dirseği (arpacık) olayım, hep orada kalayım” Semahat yerden aldığı saman parçasını habercinin eline tutuşturup cevap göndermekte gecikmedi.

“Sen ancak gözümün dikeni olursun ya neyse yine de sağol.”

 

Herkes bilirdi ki gençler arasındaki esprili haber alış-verişleri haddini aşmayacak boyutta olurdu. İstisnai vakalar olsa da düğünlerin belli kuralları ve kontrol mekanizması vardı.

Sabahlara kadar süren düğünler Thamade’ nin talimatıyla ertesi gün devam edeceği sözü verilerek teşekkür konuşmasıyla sona erdirilirdi.

Saçlarımıza yapışan saman tozlarıyla ve üzerimize sinen kokularla sıcacık ahırdan çıktığımızda Uzunyayla’nın yüzümüze çarpan sabah soğuğuyla irkilir, taze demlenmiş çayların ve legum haluvelerin bizleri beklediği konuk evlerine yürürken birbirimize sokulur, titremekten konuşamazdık.

Şimdilerde daha modern mekanlara kavuştu köyler. Halen Ahır da düğün yapılıyor mu bilmiyorum. Yapılıyorsa da gideceğimi hiç sanmıyorum.

 

Hilton’un balo salonunda Çerkes düğünü devam ediyor ama ne gaşenler birbirine haber gönderiyor ne de samimi espriler yapılıyor. Gelin ve damat pistte gafe oynarken salondan ayrılıyorum. Ne saçlarımda saman tozu var, ne de wenvey kokuyorum.

Zamanın bir yerlerinde asılıp kalan her anıya selam olsun…

 

Yorumlar (2)
  1. Adil BOZKURT on said:

    Yazınızı okuyunca adeta uzun yaylanın düğünlerinin içinde buldum kendimi ve sesli bir şekilde güldüm. Göksun’dan çıkıp o gübre kokan ahırların içinde saman tozu içerisinde katıldığım düğünlerin tadına kurban olayım. Şu an genzimde hissediyorum o lezzeti. Şimdi lüks otellerde balo salonlarında veya kır düğünlerinde aynı lezzeti hissedemiyorum. Ama şimdiki gençliğe de hakkını vermek lazım günün şartlarına uygun çok özel ve güzel düğünler görüyoruz.Özellikle aydın okumuş üniversiteli gençler içerisinde akordiyon, garmon, mızıka çalan çok güzel evlatlarımız var onur duyuyorum.Vizyonlu Gençleri gördükçe geleceğimizin daha umut dolu olacağını hissediyorum. Anlatımınız için teşekkür ediyorum. Wopsew

    • Dilek Qudey on said:

      Teşekkürler Adil Bey. Saman tozunu ben de özledim doğrusu:)
      Zaman ve şartlar değişse bile bazı geleneklerimiz değişmiyor. Umarım gençlerimizde güzel eklemelerle geleneklerimize sahip çıkarlar.