Bu seçimlerde, hem seçilenler, hem de seçenler açısından değişik gelişmeler de oldu.

Nurdan Şahin 14 April 2014
GECİKMİŞ BİR SEÇİM YAZISI

 

Türkiye en gergin seçimlerinden birini geçirdi. Seçim sonuçlarına dair pek çok şey söylendi. Bazı sandıklara yapılan itirazlar nedeniyle kesin sonuçların açıklanması gecikse de , açık ve net olan şey, hoşumuza gitse de, gitmese de, bütün yıpratma kampanyalarına rağmen ve belki de bu kampanyalar nedeniyle Ak Partinin tartışmasız zaferi. Açık ve net olan diğer nokta ise, 11 yıllık yorgun ve yıpranmış bir iktidara, bir de müttefikinden gelen ve muhalefet tarafından ziyadesiyle kullanılan devirme/yıpratma harekatına karşın, muhalefetin bir varlık gösterememesi.

 

Sonuçlar böyle, açıklaması herkese göre değişiyor. Benim tespitlerim ise şöyle:

 

– Türkiye seçmeni belli bir olgunluğa erişmiş durumda; kendi açısından rasyonel kararlar veriyor. Bu bağlamda, kamuoyu araştırmalarının da gösterdiği üzere, yolsuzlukları görüyor, ancak yolsuzluklar halen oyunu çok etkilemiyor.

 

Yolsuzlukların oyları etkilememesinin en önemli nedeni , ortaya çıkış biçimleri. CHP seçmeninin ve yolunu değiştiren liberallerin hiç üstünde durmamasına karşın AKP seçmeni, geçmişte kaydedilen tapelerin, birdenbire ve birbirine bağlı olarak ortaya çıkmasının bir dürüstlük göstergesi olmasından ziyade, Ak Partiye yönelik bir yıpratma hareketi olduğu düşüncesinde ve bunu tasvip etmiyor; belki de daha sonra hesap sormak üzere, kendi iradesine sahip çıkıyor.

 

Oyların etkilenmemesinin bir diğer nedeni ise, ortada bir alternatif olmaması. AKP’ye oy veren çoğunluk, Cumhuriyet tarihinde belki de ilk kez, gerçek anlamda temsil edildiğini düşünüyor, değerli olduğunu hissediyor ve üstelik de AKP hükümetlerinin 10 yılı aşkın süredir uyguladıkları ekonomik ve sosyal politikalar nedeniyle refahı ciddi şekilde yükselmiş; neden eski günlere geri dönmek istesin ya da bir bilinmeze gitsin? Üniversitede ekonomiye giriş derslerinde okuduğumuz “rasyonel beklentiler”e uygun davranıyor.

 

CHP’nin bir türlü oylarını arttıramamasının iki temel nedeni var bence; birincisi geçmiş-yani kuruluştan itibaren devlet tarafından uygulanan toplum mühendisliği politikaları, bu politikaların uygulanmasında ve/veya savunulmasında CHP’nin sahiplenici tutumu ve bunların kolektif hafızadaki önemli yeri. İkincisi ise , özellikle de bu seçimlerde, geleceğe yönelik ve inandırıcı, hiçbir hayal, tasavvur, plan, projeden bahsedilmemesi; neredeyse tüm propagandanın ötekinin kötülüğü üzerinden ve esas olarak da tapeler üzerinden yapılması. CHP 17 Aralıktan beri, gerçekten de tapeler dışında hiçbir şey söylemedi; bir ara televizyonda duyduğum kadarıyla, tüm sosyal politikaların aynen değil, artarak devam edeceğini, kaynak olarak da yolsuzlukları engellemenin yeterli olacağını söyledi Kılıçdaroğlu! İşte böyle bir açıklama , oyları arttırmaya yetmiyor; insanlar sanıldığı gibi cahil ve saf değil çünkü.

 

Bölgesel olmaktan çıkıp Türkiye partisi olmak adına HDP’nin kurulmasının BDP’ye yarar getirmediği kanısındayım. HDP’nin öne çıkan siyasetçilerinin Türkiye’nin ne doğusuna, ne de batısına çok cazip gelmedikleri bir gerçek, toplam oylarda da pek bir artış olmadı zaten. Her şeye rağmen, BDP+HDP bence bu seçimin yıldızları. Siyaset yapma biçimleri, geleceğe yönelik tasavvurları, üslupları, kadınlara ve Türkiye’nin mozaiğine verdikleri yer itibarıyla, tüm partilerin açık ara önüne geçtiler-en azından benim nezdimde.

 

Siyasi partilerin dışına çıkarsak, bu seçimlerin gösterdiği birkaç önemli gerçek daha var:

 

Kamuoyu araştırma şirketleri gerçekten iyi iş çıkarıyor. Tarhan Erdem’in Konda’sı zaten rüştünü ispat etmişti ama, hemen bütün önemli araştırma şirketleri benzer sonuçları Mart ortalarında yayınladılar.

 

Cemaatin siyasi arenada hiç de önemli bir etkisi olmadığı ortaya çıktı.

 

Bu seçimlerde, hem seçilenler, hem de seçenler açısından değişik gelişmeler de oldu.

 

Seçilenler açısından, beni gerçekten mutlu eden şeylerin hemen hepsi kadınlarla ilgili. O korkunç Diyarbakır cezaevinde işkencelerden geçen Gülten Kışanak’ın Diyarbakır’a belediye başkanı olması; Diyarbakır’a ilaveten, Gaziantep’te AKP’den Fatma Şahin, Aydın’da CHP’den Özlem Çerçioğlu olmak üzere 3 büyükşehirde kadın belediye başkanı seçilmesi; 90’ların karanlık günlerinde, babası öldürüldüğü için 7 yaşında memleketi Cizre’den göç etmek zorunda kalan ve Almanya’da, ailesinden uzak büyüyen Leyla İmret’in, Cizre’ye eş belediye başkanı olarak dönmesi; hem çocuk gelin olan, hem de çocuk gelinlerin çoğu gibi kocasından şiddet gören Berivan Elif Kılıç’ın Diyarbakır Kocaköy ilçesinde eş belediye başkanı olması ve sonuç olarak, Türkiye’de ilk kez, kadınların yerel yönetimlerde bu boyutta söz sahibi olması. Yetmez ama, önemli bir aşama.

 

Seçenler açısından, yüksek katılım ve oylara sahip çıkma çabası önemli bir durum. İstanbul’da, “Oy ve Ötesi” adlı sivil girişimin pek çok insanı angaje ederek, sandıkların güvenliğine katkı yapması ve bunun insanlar üzerinde yarattığı olumlu psikolojik etki bu seçimlerin öne çıkan bir gelişmesi.

 

Bir diğer husus, kendi çevremle ilgili. Galiba hayatımda ilk kez, çevremden meclisteki 4 partiye de oy veren insanlar çıktı! İş, okul ve sosyal çevremin büyük kısmı, bazıları hayatta ilk kez olmak üzere, ve yine büyük kısmı kerhen CHP’ye oy verdiler. Yakın arkadaşlarımın diğer bir bölümü benim gibi – ve birinci gruba oranla, hayli yüksek bir gönül rahatlığıyla – HDP’ye verdiler oylarını. AKP’ye oy veren arkadaşlarım da var, çok olmasa da. Bildim bileli CHP’li olan bir üniversite arkadaşım ise, Sarıgül’ün aday olması nedeniyle, MHP’ye oy vereceğini söylemişti – verdi mi bilmem. Bu tuhaf durum, bir tür normalleşmeye doğru gidiş olabilir mi acaba? Yoksa, sadece çok sağlam arkadaşlıkların ayakta kalacağı bir kopuşa mı yol açar? Zaman gösterecek.

 

Bu seçim sonuçlarıyla Türkiye’de ne gibi gelişmeler olacak? O da bir başka yazıya..

Yorumlar (2)
  1. shogen perit on said:

    Sizinle gercekten ayni secim surecini mi takip ettik, yazinizi okuyunca supheye dustum. Ornegin gecmiste kaydedilen ve birdenbire ortaya cikan tapeler diyorsunuz. Telefon kayitlarinin %99’u Gezi Direnisi surecinden itibaren kaydedilmisti, oyle yillara yayilan bir zaman diliminden degil 6 aydan bahsediyoruz. Birdenbire ortaya cikmalarinin sebebi de mesru ve yasal bir yolsuzluk sorusturmasinin gayr-i mesru bicimde hukumet tarafindan engellenmesiydi. Siz sanirim sureci Star, Yeni Safak ya da A Haber gibi yayin organlarindan takip ettiniz, bu tur ayrintilara fazla vakif olamamis olabilirsiniz.
    CHP gelecege yonelik plan tasavvur sunmamis, ki dogru degil. Misal Ankara’da sehre dinazor parklari kurma vizyonuyla adam gibi bir dunya sehri yapma vizyonu yaristi. Dinazorlar ve kitsch saat kuleleri daha anlamli projelermis demek ki. Sonra, Basbakan’in 1 mitingini bastan sona dinlediniz mi? Mahcupyan’in yazilarindan degil histerik meydn mitinglerinden bahsediyorum. Inlerine girecegizler, yuvalarini baslarina yikacagizlar, olmus gitmis kucucuk cocugun anasini yuhalatmalar falan mi inandirici hayal ve tasavvur? AKP’nin tek vaadi yolsuzluk sorusturmalarini gecersizlestirmek ve bir dini grubu yok etmekti. Harika bir gelecek vizyonu gercekten!

    • Dursun Kuzucu on said:

      Olgunlaşmanın göstergesi hırsızlığı ve hukuksuzluğu onaylamksa söylenecek söz kalmadı. Efendim hırsızı polisin yakalaması gerekir, özel guvenlik görevlisi yakalarsa, suç guvenlik görevlisinin, hırsızın değil. Ahlaksız olan yakalayanlar, yakalananlar değil. Pes!!!!!!!!!