Taşi delen damlaların ve hareketin sürekliliğine saygıyla.

Birgül Asena Hızal 28 January 2014
HAREKETİN SÜREKLİLİĞİ

 

‘Aptallığın en büyük kanıtı, aynı şeyi defalarca yapıp farklı bir sonuç almayı ummaktır’ demiş Albert Einstein.

 

Diğer taraftan; ‘arzu, niyet, odaklanma, algıları güçlendirmek, farkındalık, teşekkür etmek, eylem ve hareketin sürekliliği yol almanızı sağlar diyor pozitif psikoloji temelli güncel yorumlar.

 

Bir de; Romalı Şair Lucretius’un ‘Taşi delen suyun kuvveti değil, damlaların sürekliliğidir’ ifadesi var.

 

Kişisel çıkarımlarım, farklı zamanlarda, yukarıdaki saptamaların her birini doğrulattı bana kendi adıma. Aynı şeyleri yapıp farklı sonuç beklemeyecek isek  ama sonuç alabilmek için de devamlılık gerekiyor ise hem neden, sonuç ilişkilerini iyi okumak hem deverdiğimiz tepkinin  sürekliliğini  sağlamak gerekir.

 

Gündemin önemli karesi HSYK tartışmalarına yönelmişken, Uğur Mumcu’nun 1967’de, 80 anayasası öncesinde yazdıkları çıktı karşıma. Şöyle diyor Mumcu;

 

‘’Yargı örgütünün başı, …Anayasanın koyduğu esaslara göre egemenliği yasama meclisleri ile birlikte kullanmaktadır. Bu nedenle yüksek mahkemelerin varlığını ‘Biz sandıktan çıktık, biz hükümetiz, bizim dediğimiz olur’ mantığı ile reddetmek Anayasamızla bağdaşmamaktadır.’’

 

Kim, 15/Eylül 1967

 

1967 tarihi,  bugün ülkede tartışılanların gündemimize yeni girmediğini,80 anayasasının bileöncesinde Yargı’nın bağımsızlığının tartışıldığını söylüyor. Bugün, hem de daha tehlikeli biçimde bunu tartışıyor olmamızın bu ülkede inşa edilen demokrasinin ve üzerinde yaşayan halkların demokrasi algısının derinliği ile bir ilgisi olduğunu düşünüyorum. Demokrasi algımızı; güncel ekonomi, güncel iktidar,güncel sermaye ve kullandıkları güncel araçlar bilgisi ile zenginleştirmek ve belki de, sandıkla iktidara gelen diktatörleri akıldan hiç çıkarmamak gerekir.

 

Toplumun resmi, sivil tüm kurumları  üzerinden yürütülen iktidar savaşında ‘Cemaat’  ‘AKP’ ayrışması  tartışılıyor bu günlerde.Belki de yeni bir dönemin işaretlerini veren bu ayrışma,bana göre, aynı zamanda tartışılan kavramların ‘meşru’ laşmasını mesela Gülen’in etkin bir siyasi portre olarak ortalama vatandaşın evine girmesini de sağladı. Bir şeyleri ‘meşru’ laştırmak bazen dönüşümü bazen etkisizleştirmeyi hedefler. Buradaki amacı ve sonucu hep birlikte göreceğiz.Sanıyorum; bu politik ayrışma/netleşme,  halkların kimlik taleplerine ilişkin politikaların da netleşmesini mümkün kılacaktır. Sadece AKP/Cemaat cephesinde değil ulusalcı cephedeki netleşmeler de Türkiye halklarını ilgilendirecektir. AKP’nin barış süreci ak mı kara mı görünebileceği gibi bir CHP iktidarında anadil eğitimini konuşmaya devam edip edemediğimizi de anlayabiliriz.

 

Yeni anayasada, demokrasinin azınlık sesini de duyan bir sistem oluşundan yola çıkarak, Çerkesler için pozitif ayırımcılık ihtiyacını dile getirmiştik. Bu talebin karşılığını bulması için gereken demokrasi algısını, yargının bağımsızlığını tartışan akılda aramak, AKP’nin muhafazakar demokrasisinde azınlık sorunlarını çözmeye yönelik politikalar geliştirecek vizyonu görmek pek mümkün değil ancak var olmaya yönelik bir cümle kurmuş olmak çok kıymetli. İşte bu  tutum ve taleplerin sürekliliğini sağlamamız gerektiğini düşünüyorum.

 

Kendi kimliğimizi dile bile getirmekten kaçınarak, mümkün olduğunca kapalı yaşayageldik Diasporada. Kimbilir; belki de getirdiklerimize tutunup, yeniden ve yeterince üretmemenin sonucudur  iki Çerkes’in bir arada duramaması. Soylu, savaşçı, saygılı, özgür, bazen dağlı…duruşumuzu kapalı kapılar ardından, kalemlere, meydanlara taşımak bile kendi başına farklı bir şey yapmak anlamını taşır bizler için.Farklı şeyler yapmaya devam ettikçe belki Sochi ister istemez umulmadık gündemlere  girecek,   belki işlenmiş ve işlenmekte olan cinayetler sağır kulaklara ulaşacak, belki bir üniversitede daha Çerkes Dilleri bölümü açılacak, belki Anayasa’da  pozitif  ayrımcılık talebi karşılığını bulacak….farklı şeyleri yapmak uzun vadede farklı bir sonuç almayı da mutlaka sağlayacaktır.Taşi delen damlaların ve hareketin sürekliliğine saygıyla.

 

 

Comments are closed.