Ben seçilmişten yanayım kimse kusura bakmasın.

Erhan Hapae 20 January 2014
KULLANIŞLI APTAL’mıyım? (Useful İdiots)

 

Bir bölüm arkadaşlarım açısından muhtemelen öyleyim.

 

Lenin’e atfedilen bir sözmüş bu. Avrupa da özgürlükler içinde yaşayıp Sovyetlere yıllarca övgüler düzen entelektüeller için kullanılmış ve yerini bulmuş – oturmuş – bir tarif. Bunlar arasında 2007 Nobel’ini alan İngiliz yazar Doris Lessing de var. 1952 de Sovyetlere gitmiş – gezmiş Stalin’le tanışma şerefine erişmiş. İhtiyar bir Rus cesaretle ‘gerçek hayat bu senin gördüklerin değil – bambaşka’ diye uyarmış ama genç batılı bir komünist olan yazar ‘Emperyalizme direnen büyük Sovyetler’ başlıklı makalelerine devam etmiş. Sonradan sıkı bir özeleştiri yapmış yalnız. Evet, öyleymişim diye.

 

Bizim ilk dönüşcü ağabeylerimizin Kafkasya ziyareti sonrası anlatımları da farklı değildi. Duvarın ardını görememişler, Doris Lessing’in durumuna düşmüşlerdi. Rusların dönüş filan istediği yoktu amaç batıda iyi propaganda. Ama bizimkilerin masumiyeti vardı biraz, hiç olmasa övmeye çalıştıkları yer anayurtlarıydı.

 

Aziz Nesin, doğu bloku ülke dillerine tercüme edilmiş bir yazardı ve ara sıra Moskova’ya davet edilir, elinde Rus işi bir alay matruşka oyuncak ile dönerdi. Tek bir gün Sovyet eleştirisi yaptığını görmedik. Türk halkının yüzde altmışı aptal diyecek kadar kibirli – sert bir eleştirmendi oysa ve tamda kullanışlı bir aptalmış bu günden bakınca. Can Yücel bile şöyle demiş kendisi için: Aziz Bey haklı olabilir, en çok o okunuyor zira.

 

Useful İdiot’muyum bilmiyorum ama Gülay Göktürk’ün tarif ettiği gibi ‘tecrübeli bir Türkiye vatandaşıyım’. O bunu Kürtler için kullandı, bir Çerkes olarak bende öyleyim.

 

Hangi siyasi hamlenin halkın lehine olduğunu, hangisinin aleyhine olduğunu kestirmeye önem veriyorum. Halkın lehine olmayan tavırların, toplumsal gelişimin önünde engel olduğuna inancımdan kaynaklanıyor bu. Benimde menfaatim var.

 

Gezi eyleminin dördüncü gününden itibaren aldığı şekle itiraz ettim. Kızımda dâhil birçok genç arkadaşımdan eleştiri aldım. Yeni PDA cıların önderliği ele geçirdiği bir eylemin ne anlama geldiğini kestirebilecek biri olarak görüyorum kendimi. Bu gün bu yolsuzlukla bezenmiş kalkışmanın da halkın çıkarlarını korumakla bir ilgisi yok.

 

Ruşen Çakır, ‘Biz taraf olmak zorunda mıyız’ türü bir şeyler yazmış. Oportünizmin dik alası bir söylem bu ve yarın her tarafa geçmeye olanak sağlayan sinsi bir hilebazlık. Ak parti karşıtı olmak bence bu tavırdan çok daha onurlu.

 

Bu gün Erdoğan ile Fethullah Hoca arasında süren mücadelede herkes kılıçları çekmiş durumda. Fethullah Hoca’nın hukuk ve polis bürokrasisi aracılığıyla yürüttüğü sinsi kumpaslara karşı Erdoğan kendini korumaya çalışıyor ve kavgada yumruğun hesabı yok.

 

Sayın Erdoğan’ın, tehdidin dış odaklı olduğuna inandığını sanmıyorum ben. Onu içerde bir propaganda aracı olarak kullanıyor. Bu gün Adalet bakanını süper güç haline getirme girişiminin de geçici, karşı bir refleks olduğunu düşünüyorum. Böyle bir şey kalıcı olamaz. Ama hukuku halkın denetimine açacak bir yol bulunmalı. Siyaset hukuku denetlemezse hukuk bireyi değil devleti korur.

 

Bütün bunlar böyle evet ama önemli bir fark var. Erdoğan milli iradeyi korumaya çalışıyor diğeri ise devlet içindeki mevzilerini. Peki, halktan yana olan hangisi, Fethullah Gülen mi?

 

Erdoğan seçilmiş biri ve meşruiyetini halktan alıyor, diğeri olsa olsa tanrıdan. Ben inançlı birisi değilim ama Tanrının böyle bir meşruiyeti sadece peygamberlere bahşettiğini sanırdım hep.

 

Ben seçilmişten yanayım kimse kusura bakmasın.

 

Hrant Dink cinayeti, Roboski’de istihbarat yanıltmaları, KCK tutuklamaları, Reyhanlı saldırısı gibi iktidarı dara düşüren olaylar sil baştan sorgulanmalı bence. Bu savcıların sivil iktidara direkt saldırı biçimlerine bakınca akla gelen bir soru bu. Hrant Dink davasına bakan savcıymış meğer kapı önünde bildiri dağıtan. O konuda hiçbir şey yapmayan o. Neden acaba?

 

Sandık her şey değildir demagojisiyle kendimi niye aldatayım?

 

CARI.

Yorumlar (2)
  1. Furkan Kafkas on said:

    Birinci yorumumda yazim hatalari var sadece bunu yayinlamanizi rica ederim.

    Cemaat-AKP iliskisinin kutsal ittifaktan savasa evrilmesi surecinde bir taraf olmak yazarin yukarıda tasfir ettigi kullanisli aptal ifadesine herhangi bir tarafi %100 hakli goren herkes giriyor bence. Neticede 6 ay once Tayyip Erdogan Haziran 2013’de 11. Turkce Olimpiyatlarinda onbinlerce cemaat mensubuna linkteki(http://www.youtube.com/watch?v=Ml01ttlPOSk) gibi sesleniyordu. Cemaatin hedeflerine “kutlu idealler” diyor hepsine tesekkur ediyordu. Ve bugunlerde basbakana bosbakan dedikleri ses kayitlarinda cikan cemaatcilerden alkislar tezahuratlar duyuluyordu. Tayyip ayni tarihlerde baslayan gezi olaylari ile Turkce olimpiyatlarini karsilastiriyor ve Turkce olimpiyatlarini goklere cikarip gezideki insanlari yerin dibine geciriyor. Sadece 6 ay once boyleydi bu insanlar. Simdi ne olduda dusman oldular, yada bunlar ne kadar ikiyuzlu insanlar ki iclerinde kini bu kadar ustaca saklayabilmisler. Cemaati bugunku gucune getiren zaten AKP iktidari degilmi? Simdi kayikci kavgasina dusmeleri hicbirisini madur veya hakli kilmiyor. Askeri burokrasinin pasiflestirilmesi surecinde kurduklari ittifak bize gosteriyorki askerlerin “boslugunu” buyuk olcude cemaat “doldurmus”. Bizde sivillesmek kelimesi dunyadaki algilanmasi biraz farkli. Bizde askeri burokrasi disindaki yapilarin hepsi sivil olarak angilansada bunun ingilizcesi non-govermental yani yonetim disi unsurlar sivil oluyor.Ki bati demokrasilerine karslik gelen guclu bir sivil yapilanma Turkiyede mevcut degil (meslek kuruluslari, dini cemaatler, vakiflar vb.) Burada askerin yerinde savcilarin veya polislerin olmasi sivillesme degil aksine sadece yapinin oldugu gibi kalip figuranlarin degismesi. Cemaat dinler arasi diyalog akimi ile islama yeni bir tanimlama getirirken Tayyip Erdogan buna paralel medeniyetler ittifaki ciksilari yapiyordu. Ki ikisinin ne muslumanlar nede dunyanin diger insanlari nazarinda bir karsiligi olmayan hareketlerdir. Bu iki yapi bir birine soylemde ve pratikte paraleldi. Simdi gelinen noktada bir birlerine dusmeleri Allahin bizlerin gozlerini acmasi icin bir lutuftur bana gore. Bu firsati Allahin dinine ihanet icerisinde olan Fetullahi yada bir soylediginin 3 ay icerisinde tam tersini savunabilen yanar doner Erdoganin safini tutarak heba etmemeliyiz.

  2. Bislan Taner on said:

    Oportünist olmayayım Ruşen Çakır gibi, direk tarafım. Kavganın tarafındayım. Bu kavganın bir kaybedeni olmasını umut ediyorum. Hangisinin kaybedeceği ise hiç umurumda değil. Seçilmiş dediğiniz RTE herkesin gözü önünde verdi devletin belli başlı kurumlarını Fetullah’a, öyle gizli kadrolaşma falan yok. Şimdi geri istiyor. Peki Menzil cemaatine verdiği Sağlık Bakanlığını ne zaman geri isteyecek? Nurculara tahsis edilen kurumları ? Gerçi bilgisi dışındadır bu kadrolaşmalar seçilmişin. Saygılar