Uludere biz Çerkeslerin de vicdanını kanatmayacak mı?

Murat Cenbey 31 December 2013
ULUDERE KATLİAMI, AKP ve ÇERKESLER

 

Eski, ama değişmeyen Bir Yazı…

 

Uludere’ de T.C. Ordusuna ait uçakların sınırda kaçakçılık yapan Kürtleri “yanlışlıkla” bombalaması sonucu 34 kişinin katledilmesinin üzerinden yaklaşık 6 ay geçti.

 

Bu yazıyı yazmak için uzun bir süredir bekliyorum. (bekle bak neler olacak, gereğini yapacağız diyen ve samimiyetlerinden kuşku duymadığım AKP’li dostlarımın hatırına vede Çerkeslerden bir ses çıkar umuduyla) Ancak görünen ve beklenen o ki, bu konuda ölenlerin yakınlarına verilen parasal tazminattan başka bir şey olmayacak.

 

AKP işbaşına geldiği 2003 yılından itibaren, zaman zaman yalpalamalarını saymazsak, aslında Küresel sermayenin beklentilerini ve dünyadaki değişimi iyi algılayıp iyi işler yaptı. Avrupa birliği entegrasyon çalışmaları, özgürlükçü söylemleri, sağlık alanındaki müthiş başarıları, ekonomi alanındaki başarıları, belediyecilikten gelme hizmet anlayışı vede en önemlisi askeri ve bürokratik vesayete karşı verdiği mücadeleler sonucundada toplumun bir kesimi tarafından seçimlerde % 50 gibi inanılmaz bir oranda da destek gördü.

 

Bu sırada belli bir kesim AKP’ nin yaşam tarzlarını değiştireceğini, ülkeye şeriat getireceğini (İstanbul sermayesi ve Askeri Bürokratik vesayetçilerin propagandası sonucu) savunarak AKP’nin yaptığı olumlu çalışmaları da görmezden gelerek, karşı çıkarak komik duruma düştüler.

 

Aralarında benimde bulunduğum azınlık bir grup ise, AKP’ nin bu ülkeye şeriat getirmeyeceğini, çünkü ne böyle bir niyetlerinin olduğunu nede küresel güçlerin buna izin vermeyeceğini, yeni dünya düzeninde buna yer olmadığını, AKP’nin toplumu dönüştürme yönünde olumlu adımlar atacağını, ancak ve ancak yapısı itibariyle AKP’nin devrimci bir parti olmadığı için yapacakları bu reformların sınırlı kalacağını ve sonuç olarak düzeni değiştirmek yerine düzenin aktörlerini değiştirip, kendi dünya görüşlerine uygun insanları oralara getirdikten sonrada gericileşeceğini ve miadını dolduracağını söyledi.

 

Tam da AKP askeri vesayete karşı zaferini kazanıp, darbeci generalleri içeriye atıp, kendi istediği bir Genel Kurmay Başkanı’nı iş başına getirmişken patlak verdi Uludere faciası. Adeta AKP’nin samimiyetinin turnusol kağıdı oldu, onun içinde ne yapacağını bilemedi. Biri yarım yamalak özür diledi, bir bakanı insanlık dışı olduğu su götürmez bir demeç verdi, başka bir bakanı onu insani olmamakla suçladı, başbakan orduya sahip çıktı falan filan. Bunları uzatabiliriz ancak gerek yok. Sonuç olarak AKP, yıllardır ülkeyi yöneten ve savaş açtığı Kemalist zihniyet gibi davranmaya başladı, deyim yerinde ise Kemalizmin sağ versiyonu oldu.

 

Bundan sonra gelen dini referans alma hedefli açıklamalar, kürtaj konusundaki çıkışı da bu Kemalist sağ görüşünü destekler niteliğinde zaten. Kısaca nasıl ki bir zamanlar Kemalistler toplum mühendisliğine soyunup toplumu “çağdaş, laik, Atatürkçü” yetiştirme ve tek tip bir ırkçı insan tipi yaratmaya kalktılarsa AKP de bugün artık kendi görüşlerine göre toplumu dizayn etme yolunda adımlar atmaya başladı.

 

Aslında demokrasinin işlemediği tek bir insan tarafından yönetilen siyasi hareketlerde görülen tipik bir “ben en büyüğüm, istediğimi yaparım” hastalığı bu. Çünkü parti içinden kimsenin Başbakana karşı çıkma ihtimali yok, çünkü kadro bu tarz insanlardan seçili.

 

AKP’ lilerin ve de yöneticilerin anlamadığı nokta şu, bu başarıları siz yapmadınız. Siz sadece küresel sermayenin çizdiği yolda onların istekleri doğrultusunda yürüdünüz, çünkü küresel sermaye bu coğrafyada savaş ve çatışma istemiyor artık. Buraları Pazar olarak görmek istiyor, buna karşı çıkmanız demek sizinde yok olacağınız anlamına gelir, bunu yıllar önceki ANAP örneğinde de görebilirsiniz.

 

Ve en önemlisi ülkedeki Kürt meselesi. Bu konuda yalpalamalar yaşasa da farklı birşeyler yapmaya çalışmıştı aslında AKP. Ama Uludere olayı AKP’nin Kürt konusundaki turnusol kağıdı oldu adeta. Dünyanın neresinde olursa olsun haksızlıklara karşı çıktıklarını iddia eden, Suriye’ de Hula daki çocuk katliamlarına karşı savaş açan Sayın Başbakanımıza şunu sormak isterim.

 

Sayın Başbakanımız, Hula’daki çocuklara, onlar bizim çocuklarımız sessiz kalamayız dediniz, haklısınız , size katılıyorum. Peki Devletin yerlerini yurtlarını bombaladığı, tek geçim kaynağı olan hayvancılığı yasakladığı, çaresizlikten kaçakçı olmaktan başka şansları olmayan vede devletin yanında yer alarak koruculuk yapan, sınırdan 3 – 5 kuruş para için kaçakçılık yaparken hizmet ettiği devlet tarafından bombalanarak parçalanan 15 yaşındaki Uludere’li kaçakçı çocuk kimin çocuğu?

 

Siz o çocuğun anasının çektiği acıyı duyabiliyor musunuz? Uludere sizin vicdanınzı da kanatıyor mu?

 

Bu insanlara hakaret eden Bakanınıza sahip çıktınız, bu hangi vicdana sığıyor acaba?

 

Biliyorum ki bu yazıyı ne Başbakanımız nede AKP yöneticileri okuyacak. Ben samimiyetlerinden ve vicdanlarından kuşku duymadığım AKP’li dostlarıma soruyorum. Uludere sizinde vicdanınızı kanatıyor mu? Buna karşı çıkmamanızı, sokaklara çıkıp “bu katliamın hesabı sorulsun, tıpkı darbeci generaller gibi bunlarda içeri atılsın yargılansın” dememenizi bana nasıl açıklarsınız?

 

Biliyorum, cevabınız yok. Çünkü “iktidarın” tadı sizinde vicdanınızı satın almış.

 

Peki biz Çerkesler bu denklemin neresindeyiz? Yıllardır ilk defa dile getirmeye başladığımız politik haklarımızı savunurken, acılarımızı anlatırken diğer halklarında bizi anlamalarını istiyoruz. Vede bu konuda haklıyız. Politik mücadele sahnesine çıktığımız, cılızda olsa hakkımızı aradığımız, bize yapılan katlimların gerçek suçlularının önünde haykırdığımız için tehdit edilmeye başladık bile ve bu konuda tüm halkların desteğini istiyoruz.

 

Peki biz o halklara destek verebiliyor muyuz? Bu ülkede Kürtlere karşı yıllardır katliam uygulanıyor, hadi statukocu bir zihniyetle bugüne kadar sessiz kaldık. Ama artık bizde bilinçleniyoruz, hakkımızı arıyoruz demiyor muyuz, niye sesimizi çıkarmıyoruz bu Katliam konusunda. (bu konuda tepki gösterenler oldu elbette ama ben daha kitlesel bir tepkiden bahsediyorum)?

 

Dünyada en çok zulme uğramış, vatanından zorla sürgün edilmiş, nüfusunun büyük bir kısmını sürgün sırasında ve sonrasında kaybetmiş bir ulusun çocukları olarak sessiz mi kalacağız bu katliama? O, 15 yaşında, parçalanmış bedeni katır sırtında taşınan kaçakçı çocuğun acısını duymayacak mıyız yüreğimizde, o ananın feryadı sızlatmayacak mı yüreğimizi?

 

Biz nasıl “duyun bizim sesimizi” diyeceğiz, diğer halklara?

 

Sürgün sırasında tıkış tıkış bindirildikleri gemide ölen yavrusu denize atılmasın diye günlerce koynunda sarılı bir cesetle kalan ve sonrada anlaşılıp yavrusu denize atılan cansız bedeninin peşinden bir an dahi tereddüt etmeden denize atlayan Çerkes anasının torunları değil miyiz biz?

 

Şimdi diğer anaların çığlığını duymayacak mıyız? Hadi AKP’yi iktidar duygusu satın aldı, Uludere katliamı onların vicdanını kanatmıyor.

 

Peki Uludere biz Çerkeslerin de vicdanını kanatmayacak mı?

 

Bu yazı daha önce 12.06.2013 tarihinde ozgurcerkes.com web sayfasında yayınlanmıştır. 

Yorumlar (1)
  1. Ahmet Sayar on said:

    Yazilarinizi ilgi ile okuyorum. Guzel bir yazi olmus. Elinize saglik.