Yeni bir parti gerekli. Bugün (27.10) ilk Genel Kurul’ unu yapan HDP (Halkların Demokratik Partisi) umarım Türkiye’ nin gereksinimi olan demokratik muhalefet boşluğunu doldurur.

Yaşar Güven 27 October 2013
Umuda Yolculuk

 

Türkiye’ de siyaset sıkıntılıdır. Sadece ifade ve düşünce özgürlüğünün kısıtları değil, soğuk savaş dönemi vb. başka bir dizi nedenledir sıkıntı. Kaba bir yaklaşımla %70 sağ, %30 sol oy gibi bir tasnif gerçeği yansıtan bir şey de değildir üstelik. %30 sol denen devletin kuruluş felsefesini ve statükoyu temsil eden CHP’ dir ve solla bir ilgisi yoktur. Ecevit’ in “Karaoğlan” olarak anıldığı kısa bir dönem dışında CHP’ nin statüko ile arasına mesafe koyduğunu hatırlamıyorum. Bir kesim demokrat ve sosyalistin, geçmişte ve bugün, CHP saflarında siyaset yapmaya çalışmaları ise ‘ezberletilmiş çaresizlik’ gibi gelir bana.

 

Ülkede sosyal – demokrat bir partinin olmayışı, siyasette ciddi bir sıkıntı nedeni oldu. Milliyetçisinden liberaline sağ partiler kendi aralarında siyaset oyununu oynayıp durdular. Demokrasiyi, kendileri ve yakın çevreleri için ne kadar gerekiyorsa o kadar geliştirdiler. Ve bir de dünya ve ülke gerçeklerinin zorlaması ile adım attılar ancak. Ekonomik güce biat etiler. 12 Eylül askeri cuntasının zeminini birlikte hazırladılar. Meclis temsiliyetinde sosyal – demokrat muhalefetin eksikliği, sağ partiler için nimet idi. 90 yıldır demokrasi demokrasi diyerek uyutmaya devam ediyorlar. 90 yılın son 11 yılı da tek parti “istikrarı” ile “demokratikleşip” gidiyoruz.

 

Başörtüsü ve anadil gibi temel insan hakları kapsamındaki konuları siyasi pazarlık konusu yapmayan, siyasete malzeme etmeyen;

 

halkı ayrıştırmayan ve kutuplaştırmayan, böyle bir siyasetten beslenmeyen;

 

muhalefet eden her kesime hakaretamiz yaklaşmayan, aşağılamayan, üstten bakmayan;

 

demokratik yol ve yöntemle talebini dile getiren, protestosunu yapanlara polis şiddeti uygulamayan;

 

düşünce ve ifade özgürlüğünün önüne şiddet ve nefret dışında bir engel koymayan;

 

kimliklere, inançlara eşitlik temelinde yaklaşıp kendilerini ifade etme olanakları sunan, kimlikleri ile milletvekili adayı olmalarını özendiren;

 

din açısından ülkede çeşitliliği görmezden gelip dini söylemlerle, dini siyasete alet ederek prim yapmaya çalışmayan;

 

özgürlük, adalet ve eşitliği yaşamın her alanında uygulayan;

 

kadınlar hakkında her şeyi kadınların kararına bırakan;

 

emeğe saygı gösteren ve kazanılmış kıdem tazminatı hakkı gibi konuları 2013’ ün Türkiyesinde tartışma konusu yaptırmayan;

 

temsili demokrasinin bir yutturmaca olduğunu halka açıkça anlatıp doğrudan demokrasi bilincini yeşerten ve geliştiren, yerele inisiyatif tanıyan;

 

parti içi demokrasiyi net ve şeffaf biçimde uygulayarak örnek olan, milletvekillerinin halk tarafından belirlenmesini sağlayan;

 

demokrasiden ülkenin en kuytuda kalmış köşelerinde yaşayanların da yararlanması için özel çaba gösteren, ülkenin zenginliklerinden herkesin payını almasını sağlayan ve kişi başı milli gelir artışının ne demek olduğunu herkese hissettiren;

 

itibarsızlaştırmayı bir siyaset biçimi olarak görmeyen;

 

bir grup elitin ülkenin her köşesi, her taşı, her toprağı için karar verme ve uygulama gibi özünde halkı hiçe sayan, diyalog kurmayan – sormayan – danışmayan – birlikte yapmayan anlayışına prim vermeyen..

 

Demokrasi manifestosu uzundur, satırlara sığmaz.

 

Ulusalcı damarını kesip atmayan CHP mi, cık; bölge partisi olmaktan çıkamayan BDP mi, cık; MHP mi, asla; 11 yılın iktidarı AKP mi, yanıtım bilindik, yine cık.

 

Yeni bir parti gerekli. Bugün (27.10) ilk Genel Kurul’ unu yapan HDP (Halkların Demokratik Partisi) umarım Türkiye’ nin gereksinimi olan demokratik muhalefet boşluğunu doldurur.

 

Başkanlık sistemi olmayacaksa..

 

AKP milletvekili ve TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu diyor ki; “Başkanlık olmayacaksa bu anayasa yeter de artar”. Hatta ekliyor “parlamenter rejim benim için hiçtir”. Yoruma gerek bırakmaz bazı sözler, bunlar da öyle işte. (26.10 – Vatan)

 

Sohum – Kartal

 

İstanbul Kartal Belediyesi, Sohum Belediyesi ile ‘kardeş belediye’ protokolü imzalayacaktı. Dışişleri Bakanlığı “durun bakalım” dedi. 23 Nisan için davet edilen Abhazya çocukları konusunda yaşanan kriz hatırlarda olmalı. Abhazya Cumhuriyeti olarak listede yer alırken Gürcistan baskısı ile Abhazya Özerk Cumhuriyeti (Gürcistan) olarak değiştirilmişti. Kardeş belediye konusunda Bakanlık ne mi demiş; “Türkiye, Gürcistan’ın toprak bütünlüğünü desteklemektedir. Abhazya ve Güney Osetya ile resmi temas algısı oluşturabilecek ilişkiler tesis etmek uygun olmayacaktır”.

 

Diyecektir ki AKP’ li ve destekleyen Çerkesler; “siyaset, dış ilişkiler, zaman gerek”. İyi de 2008’ de açığa çıkan TC Hükümeti’ nin askeri desteği neyin nesiydi? Gürcistan askerinin silahı kime yönelecekti, mermisi kimi öldürecekti?

Comments are closed.