Bu gün Abbasağa ve Yoğurtçu parkında toplanmaya devam eden gençlik yaşadığı kısa tecrübeyle olsa gerek çok daha demokratik bir tavır içinde görünüyor.

Erhan Hapae 01 July 2013
MÜCADELE KAABİLİYETİ

 

Mücadele gücünü kaybetmeyen kesimler bu ülkede Dindarlar- Kürtler ve Ergenekon.

 

Solun mücadele gücü var mı? Bence yok. Halkı ister silahlı isterse demokratik bir mücadele için peşine takma ihtimalleri sıfır. Çünkü siyaseti yok. Özgürlükten bahsetmesi (özellikle radikal solun) inandırıcı değil, üretim artışı ve yoksullukla ilgili merkezi plan dışında bir fikri yok. Sanki son yüzyıllık deneyimler hiç yaşanmamış gibi konuşuyorlar hala.

 

Ülkücüler ’in ülküsü ölmeye değer bir söylem olmaktan çıktı çoktan. Sınırlarını biliyorlar. Düşük tandanslı bir siyaset olarak yaşamını sürdürüyor. Onlarda özgürlük ve ekonomiden anlamıyor hiç.

 

Ulusalcılar ’da aynı sıkıntıların içinde, mücadele azimleri ordunun kendilerine destek vermesine bağlı.

 

Diğer yandan.

 

Kürtler topyekûn bir mücadeleyi 30 yıldır sürdürüyorlar çünkü kaybedecekleri hiçbir şeyleri kalmamış. En uzun sürmüş direnişlerden biri dünya da. 55.000 ölüme rağmen direniş devam ediyor. Kürtler özgürleşmek ve yoksulluktan kurtulmak istiyor. Uğruna ölümlere gidilebilecek bir hedef. Dileğim artık ölmemeleri.

 

Dindarlar uzun süren pasif bir direnişin ardından iktidara geldiler. Geldiklerinden beri haklarında çok çeşitli kumpaslar, darbe girişimleri, 367 gibi anayasal oyunlar oynandı. Mücadele azimleri eksilmedi ve halktan aldıkları destek gittikçe artıyor. İktidarı seçim dışı yollarla kaybederlerse eğer, başlarına geleceklerin farkındalar. Mücadele azimleri yüksek. Dünyanın belki de en büyük mitinglerini yapabiliyorlar. Üstelik artık çok güçlüler.

 

Ergenekon ölüm kalım savaşında, iktidarlarının büyük bölümünü yitirdiler ama hala güçleri var. Siyasi iktidarlar göstermelik- gerçek iktidar kendileriydi eski zamanda ve bu nedenle her türlü fırsatı lehlerine çevirmek için gerekeni yapacaklar. Bence yapıyorlar da.

 

Çevre ile başlayıp ‘hayatıma karışma’ noktasına evrilmiş gençlik, böyle uzun ve sert bir mücadeleye giremez çünkü kaybedecekleri çok şeyleri var onların. Başbakanın sert ve buyurgan sözleri dışında, onların hayatına karışıldığına dair pek bir somut veri de yok ortada. 1994 yılında Beyoğlu çok daha az çılgındı bu günden. 19 yıldır Beyoğlu’ nu Erdoğan’ ın ekibi yönetiyor, bu gün çok daha çılgın ve çok daha özgür.

 

Bu söylediğin soyut diyebilirsiniz, o zaman somut bir şey söyleyeyim. İçki satışı 2003-2010 arası 4 misli artmış Türkiye genelinde. Varın Beyoğlu’ nu siz düşünün.

 

‘Hayatımıza karışma’ meselesi bir demokrasi sorunu ise gençlik açısından, içinin ciddi bir şekilde doldurulması gerekir yoksa halktan ilgi görmez. Halktan bana ne, ben kendime bakarım deniyorsa o da bir siyaset olur ama sınanmaya muhtaç. Hollanda kadar demokrasi istemek herkesin hakkı elbet ama onu inşa etmek de herkesin görevi.

 

Bu gün Abbasağa ve Yoğurtçu parkında toplanmaya devam eden gençlik yaşadığı kısa tecrübeyle olsa gerek çok daha demokratik bir tavır içinde görünüyor. Eski-darbeci siyasetleri dışlama eğiliminde. Demokratik bir kürsüden tartışmaya çalışıyorlar. Bu iyi. Tayyip Erdoğan’da bu iyiyi görmek zorunda.

 

CARI.

Yorumlar (1)
  1. elif ergün on said:

    kavramların özellikle de siyasal olanlarının bu derece birbiri içine girdiği, girift bir hal aldığı dönemde bu derece keskin belirlenimler yapmak ne kadar doğru? ve ayrıca dindarların mücadele kabiliyeti ile 28 Şubat’ı mı kast ediyorsunuz?ve son soru hangi sol?