Bu yağmurlar dinecek elbet..

Birgül Asena Hızal 17 April 2013
HER SEÇİM BİR VAZGEÇİŞTİR

 

Sadece ‘Yetmez ama Evet’ cilerin değil hepimizin bırakıldığı bir ikilem vardı son seçimlerde. Bir önceki dönemin ‘iktidar’ını temsil edenlerle hesaplaşmanın önemi mi yoksa yeni düzenin ‘niyet’leri miydi oyumuzu belirleyecek olan. Çok sıkıntılı ve sanal bir seçim zorunluluğuydu bu. Neyi seçsen yanlış gibi. Bu şekilde dayatılmış ‘seçenek’ lerin sahne aldığı dönemlerde basının en az ilgilendiklerine bakmayı seviyorum ben. Mesela herkes Evren’in yargılanmasından bahsediyor ise o arada hayatımızda değişenleri önemsiyorum. Şu sıralar gündemde barış var. ‘Ama’sız, ‘fakat’sız desteklenmesi gerek barışın, hatta barış olasılığının. Bütün kameralar barış olasılığını aydınlatıyor.Arkada neler oluyor bilmiyorum. Başkanlık sisteminden bahseden cılız sesler var amma spotlar barışa odaklanmış. 1980 anayasasının % 90 üzerinde onaylanması da benzer bir atmosferde gerçekleşmişti. Kimse kan istemiyordu artık. Sabahları evden gönderdikleri gençlerini akşamları camın önünde beklerken yaşadıklarını unutmak istiyordu insanlar. Tesis edilen barışın bedeli olarak ödenenleri görmezden gelmek mümkündü.Aradan yıllar geçtikten sonra dizilerde, romanlarda, filmlerde işlendi ödenen bedeller.

 

Şimdi yine sıcak günlerdeyiz.Çok fazla bir şey değil kendi adıma istediklerim. Kimliklerimden vazgeçmeden demokrasi ve barış içinde yaşamak istiyorum. Anadilimin belleğimde kalan halini kaybetmemek, belki üzerine üç beş kelime eklemek istiyorum. Belki thamatelerimizinakil insanlardan farkını yaşamak ve kimliğimin onuru ile yaşamanın zenginliğini hayatımdan eksik etmemek, geleceğe taşımak istiyorum.  Akil insanların Akdeniz Bölgesi grubu Burdur’un bir köyüne gidip hal hatır sormuşlar. Aldıkları karşılıklardan basında yayınlananlara  dikkat ettiniz mi? ‘Hayırlısı, devletimiz bilir’ demiş insanlarımız. CHP tabanının % 65’i pardon % 63’ünün de barışı desteklediği saptanmış istatiklerle. Gerçek olup olmadığını bilmiyorum ama CHP acısından akıllıca bir saptama. Spotların aydınlattıkları bunlar. Peki ya gölgede kalanda nasıl yeşerecek insan?…Önce barış elbet, ölü olan yeşeremez ama gölgede kalan üzerinde yükselebilmeli demokrasi. Son zamanlarda ‘benzer’ insanların birbirinden farklı tepkileri şaşırtıyor beni. İyi eğitimli, iş hayatının içinde, düşünen, okuyan, yazan, benzer geçmişlere sahip insanlardan AKP’yi ve Erdoğan’ı dinliyorum kulaklarım ve gözlerim açık. Bambaşka iki ideoloji, insan, parti anlatılıyor gibi sanki. Farklı görüşler her zaman zenginliktir amma sade vatandaşın aynı gerçekliğe bakıp bu kadar farklı çıkarımlarda bulunması az görülür gerçekten. Kimi çarşaf giymek zorunda kalacağı düşüncesiyle titrerken, kimi demokrasinin dallarında açmış çiçekleri sayıyor.

 

Bütün bunlardan benim kendi adına çıkardıklarım ortak paydaya, kimliğe, anadile, kültüre sımsıkı sarılmayı ve aynı şekilde tutunan her bireyi, kurumu kucaklamayı gerektiriyor. Barışa ilişkin olarak  Çerkeslerin bir cümle kurmalarını, niyet belirtmelerini önemsiyorum.  Evet elbette anlaşabilenler yanyana duracaklar çaresiz. Ancak; anlaşmanın temelini dogru tarif etmek gerek.  Bu yağmurlar dinecek elbet.. Mayıs güneşi ile bizi saracak olan ayın  21’ini unutmayacağız. Sürgünü, yaşanmışı unutmayacağız. Soykırımın kime nerede yapılmışsa karşısında olduğumuzu unutmayacağız. Bu topraklarda belki bazılarımız Newroz ateşi ile ısınmakta,, bazılarımız Gençlik ve Spor Bayramında şortların boylarını konuşmakta olabilir. Bazılarımız ise muhattabının önünde veya Samsun’da, soykırımı haykırmayı seçecektir.

 

Comments are closed.