Kimlik meselesi artık folklorik bir konu olmaktan çıkıp siyasallaşmıştır.

Birgül Asena Hızal 04 February 2013
ORTAK PAYDA

 

‘Kimlik’ sorunu bireysel ve toplumsal bir zemin ve seçim gerektirir. Toplumsal zeminin siyasi karşılığı demokrasidir. Demokrasiden ve özgürlüklerden söz edemiyorsanız kimlik adına kazanımlar, Kafkasya’da da, Türkiye’de de, Dünya’da da geçicidir.

 

Kimlik meselesi artık folklorik bir konu olmaktan çıkıp siyasallaşmıştır. İnsan varlığının idamesi için gereken temel ihtiyaçlar kadar zorunlu bir meseledir. Ancak bu meseleye ilişkin siyasal algı ‘insan’ a ilişkin siyasal algı ile çelişemez.

 

Baskı rejimleri, her coğrafyada insanı bozar, aşağılar, hırpalar, soykırım yapar, hiçleştirir. Sistemin işleyişi budur. Bu işleyiş içerisinde mutlaka çoğu zaman sanal düşmanlar, hedefler de tarif edilir ki insanlar kendilerini kutsal bir savaşta yer alan önemli varlıklar olarak hissetsinler,oysa; insanın insan olarak değer taşıdığı sistemlerde,  kimliğin de bu değerin bir parçası olduğunu tartışabilirsiniz ancak.

 

Dünyaya ve insana ilişkin algınız demokrasiden nasibini almadıysa ya da kişisel ve toplumsal olarak içselleştirmediyseniz  tuhaflıklar başlar. Mesela; Türk milliyetçisi iseniz,  Almanya’da ikinci kuşak Türklerde kimlik sorunu üzerine çalışırsınız da Türkiye’de kaybolup giden anadillerifarkında bile olmazsınız. Kürt milliyetçisi iseniz kendi dışınızdakileri görmezsiniz, Ermeni milliyetçisi iseniz tek bir soykırım öyküsü bilirsiniz.    Kendini ‘milliyetçi’ olarak ifade etmek de şart değildir bu tuhaflıklar için. Solcusunuzdur ama kendi anadilinizi farkında olmayıp, Kürtlerin ana dilde savunma hakkına sevinirsiniz, ya da S.Sakık gibi dışarıdan gelenlere hadlerini bildirmeye kalkar diliniz.

 

Asimilasyonun insanlık suçu olduğundan bahsediyorsanız, ’Ana sütü helal,  ana dili haktır’ diyorsanız, ‘Ana dili gibi ana vatan da haktır’ diyorsanız ve bunu siyasi bir varlık olarak durusunuz ve insana bakısınız gereği yapıyorsanız bu bakısı toplumun bütününe yöneltmenizdir samimiyet ve içselleştirme.  Tersi; Almanya’da ki Türklerin asimile olmasına kahrolan ama Türkiye’de anadilden bahsedildiğinde gözleri dönen Türk milliyetçisinin bakışıdır. Kimlik meselesini insanın insan olmasından gelen bir hak olarak algılıyorsanız bu anlamı destekleyendiğer  cephelerde de olmalısınız diye düşünürüm ben.

 

Yazının başında ifade etmiştim;‘Kimlik’ sorunu bireysel ve toplumsal bir zemin ve seçim gerektirir.

 

Bireysel seçimlerimizin nerede başladığını bittiğini, toplumsal seçimlerin nerede başladığını tarif edemem. Psikoloji, sosyal psikoloji, sosyoloji, bilgi sosyolojisi gibi alanlarda sınırların  tartışmalı olduğunu düşünüyorum,  ancak;  Rus, Osmanlı, T.C. tarafından uygulanan bütün politikaların karşısında ‘üstün’ kültüre biat etmek yerine kendi kimliğinin peşine düşmenin biraz da bireysel bir seçim olduğunu düşünüyorum.  Evet kimlik bir demokrasi meselesidir ve bu farkındalığı taşıyan her Çerkesin hangi görüşte olursa olsun bir arada durabileceği geniş bir cephedir. Ortak paydadır. Ana vatana gitmek için de, diasporadavarolabilmek için de kimliğimize ihtiyacımız var.  Çok güçlü  bir ortak  payda bu. Yüzyıllardan, savaşlardan, soykırımdan, sürgünden, yaşanmışlıklardan damıtılıp gelmiş bir ortak payda. Bu topraklardaki tarihimizde de besleyip büyüttüğümüz bir ortak payda. Gönen-Manyas köylerinin  sürgün edilirken kasabanın içerisinden pşinelerini çalarak geçip gittikleri bugün hala yörede anlatılır. Bunu yapabilen bir halkın içinden çıkan düşüncelerin, kurumların, grupların, insiyatiflerin…,  mesela 21 Mayıs’daortak bir basın bildirisi yayınlayamıyor oluşu beni düşündürüyor.

 

İktidar, güçlü ortak paydaları sevmez  ama biz Çerkeslerin başka  seçeneği yok.  Suriye Çerkesleri için Türkiye’de atılan her adım bu ortak paydadan beslendi. Anavatana dönüş haklarının karşısındaki engeller de demokrasi meselesi ile ilgilidir.

 

Hrant ile ilgili anmaya katıldığımı anlatan geçen haftaki yazıma ilişkin sayın Necdet Hatam’ın yorumlarını saygıyla karşılıyorum.  Yukarıdaki satırların da  daha önce yazdıklarımın  da aslında hangi duygularla Hrant’ın anmasında, Kaffed’in diğer etkinliklerinde ve tabii ki  5 Ocak eyleminde de  olduğumu , ifade ettiğini düşünüyorum.

 

Fuat Uğur’a ulaştırılan tehdit ,  bir kez daha,  ortak paydamızın yani kimliğimizin gücünü farketmemiz gerektiğini  düşündürüyor bana.

 

Yorumlar (3)
  1. necdet hatam on said:

    Açık yürklilikle söylüyorum. Çok güzel bir yazı. Etkinliklerimize katılıyor olmanıza da çok sevindim.

    Bir tek ayrıntı da belki anlaşamayabiliriz. Biz diyoruz ki en ileri demokrasi bile diasporada kimliğimizi yaşatacak koşulları oluşturamaz. Anvatanda olursak demokrasiyi geliştirme çabalarına da katkımız daha büyük olur kimliğimizi yaşatma şansımız da…

  2. necdet hatam on said:

    Deguf Fuat Uğur konusuna gelince, İstediklerini dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun neredeyse iz bırakmadan yok edebilen karanlık örgütler neden bu kadar acemice bir tehditte bulunur acaba?… Daha önceki Kuban olayı ile ortak özelliği, ikisinin de basın ile haşır neşir olması ve olayı daha çok kişiye duyurabilecekleri değil mi? Bu tip olaylar planlanan beklenti için gerçekleştirilmiyor mu?

    Bir de bu olayın böyle duyulmuş olması ne gibi sonuçlar verebilir kimlerin işine yarayabilir diye düşündünüüz mü? Hani polisiye olaylar çözümlenirken böyle düşünülüyor ya…

  3. Nihal Dalkılıç Eser on said:

    Sizi takip ediyor ve yazılarınız okumaktan da büyük keyif alıyorum.Hırant Dink ile ilgili yazınız da bu haftaki de çok iyiydi.Tebrikler,teşekkürler