Mehmet Şerif Derince ile Söyleşi
Çiftdilli Eğitim
15:00 2 April 2013

Çift Dilli veya Çok Dilli eğitim konusu özellikle diasporada fazla üzerine düşünülmemiş bir konu. Mehmet Şerif Derince ise bu konuda Türkiye’de çalışma yapan sayılı akademisyenlerden. Kendisi Sabancı ve Boğaziçi Üniversitelerinde Kürtçe derslerini veriyor, aynı zamanda Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü tarafından yayınlanan Dil Yarası çalışmasının da 3 yazarından biri. “Anadili Temelli Çokdilli ve Çokdiyalektli Dinamik Eğitim” rapurunda anadilinin temel alındığı çokdilli eğitimin nasıl yapılabileceği konusuna etraflıca değinen Mehmet Şerif Derince ile Adıgece ve Abazaca gibi yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan dillerin çitfdilli eğitim metotlarıyla tekrar işlevsellik kazanıp kazanamayacağını konuştuk. Anadil’in diasporada yaşaması konusunu dert edinmiş herkes için zihin açıcı olacak bu söyleşide aynı zamanda Dünya’da çift dilli eğitim metodunun uygulandığı örneklerle de karşılaşacaksınız.

– Çiftdilli yada Çokdilli Eğitim tam olarak nedir?

Birincisi, yani çiftdilli eğitim genellikle eğitimin içeriğinin iki dille verilmesine deniyor. Yani okuma-yazma becerileri dâhil çeşitli müfredat dersleri iki dilde yapılıyor. Çokdilli eğitim ise ikiden fazla dilin bu süreçlerde kullanılmasını tarif ediyor. Ancak birçok yerde çiftdilli eğitim aynı zamanda çokdilli eğitim yerine de kullanılabiliyor. Ancak çiftdilli veya çokdilli eğitim dediğimizde her zaman aynı biçimde yapılan bir eğitim anlaşılmamaktadır. Bu isimlerle bilinen oldukça fazla ve birbirinden farklı eğitim uygulamaları vardır. Kimisinde eğitime bir dille başlanır, ilerleyen yıllarda başka bir dille devam edilirken, kimisinde iki veya daha fazla dil en başından beri eğitim dili olarak kullanılır. Azınlık topluluklar bağlamında, genelde öğrencilerin anadilleriyle birlikte egemen dilin de eğitimde kullanıldığı eğitim uygulamasıdır. Ancak Türkiye’de özellikle prestijli özel okullarda İngilizce, Fransızca, Almanca ve İtalyanca dillerinden birisi ve Türkçe yapılan eğitim de yine çiftdilli eğitim uygulamalarının örnekleridir. Ayrıca İstanbul’daki Ermeni okullarında Ermenice ve Türkçe eğitim yapılmaktadır, bunlar da çiftdilli eğitim örnekleridir.

– Çiftdilli veya çokdilli eğitim gündeme geldiğinde genelde karşımıza çıkan ilk eleştiri  çocukların zihinsel gelişimlerinin olumsuz etkileneceği yönünde oluyor. Siz uzun zamandır çiftdilli eğitim konusunda çalışıyorsunuz. Bu söylemin bir gerçekliği var mı, yoksa siyasi sebeplere mi dayanıyor tamamen?

Bu söylemi iktidar sahipleri kullandığında elbette siyasi nedenlerle kullanıyorlar, amaçları kendi dilsel hegemonyalarının meşrulaştırılmasıdır. Ancak gerçek şu ki iktidar sahipleri bu söylemi bir tehdit olarak üretiyor ve insanların arasında dolaşıma sokuyor. Dikkat ederseniz bu söylem daha çok dilleri bastırılmış kesimlerde duyulur. Zira anadilleri egemen dilden farklı olan kişi veya topluluklar, bunun çokça acısını çekmiş, çoğu durumda ağır bedeller de ödemiştir. En başta Kürtlerin yaşadıklarını düşünelim. Birçok insan Kürtçe konuştuğu için cumhuriyet tarihinden beridir sistematik baskı ve şiddete maruz kalmıştır. Geçenlerde yapılan büyük açlık grevinin iki talebinin anadili ile ilgili olduğunu hatırlayalım. Ayrıca geçmişte Kürt öğrenciler Kürtçe konuştukları için okullarında sürekli şiddet görmüştür. Bunun birçok örneğini DİSA için hazırladığımız Dil Yarası isimli çalışmada gösterdik. Bu konuda yapılmış bir çalışmadan haberim olmasa da devlet politikalarına baktığımızda önceki dönemlerde birçok Çerkes öğrencinin de Adigece ve Abazaca konuştuğu için şiddet görmüş olduğunu tahmin edebilirim. Ayrıca İstanbul’daki Rum ve Ermeni’lerin geçmişte yaşadıkları, yani Rumca veya Ermenice konuştukları için baskı gördükleri biliniyor. Öyle ki Rum ve Ermenilerin kamusal alanda kendi anadillerini konuşmalarını yasaklayan Vatandaş Türkçe Konuş kampanyası bugün bile taptaze hatırlanmaya devam ediyor. Gerçek şu ki baskıcı iktidarlar kendi dilsel hegemonyalarını kurmak için herkesi tehdit ediyor, azınlıklar veya azınlıklaştırılmış topluluklar kendilerini bu baskıdan korumanın bir yolu olarak egemen dile asimile olmayı, kendi dillerini terk etmeyi seçebiliyorlar. Bu duruma bir çeşit hayatta kalma stratejisi de diyebiliriz. Elbette bu çok anlaşılır bir durum ve anadillerini terk ederek egemen dile asimile olmuş kişi veya toplulukları suçlayamayız; yapılması gereken devlet politikalarının suçlanması, sorgulanması ve deşifre edilmesidir. Öte yandan elit gruplara mensup ailelerin hemen hepsi çocuklarını prestijli bir Batı dilinde eğitim veren okullara göndermekte, bu sayede çocuklarının çiftdilli olmalarını istemektedir. Bunun için de çok büyük miktarda paralar harcamaktadır, ancak bunlardan hiçbirinin “çiftdillilik çocukların kafasını karıştırır” söylemini kullandıklarını duyamazsınız. Aksine çok iyi bilirler ki çiftdillilik veya çokdillilik çocuklarına ciddi avantajlar getirmektedir. Zira birçok araştırmanın sonucu bunu göstermektedir. Araştırmalara göre çocuklar okul yıllarının ilk zamanlarında becerilerini iki ya da daha fazla dilde geliştirmeye devam ettikleri zaman, dil ve dili etkin kullanma hakkında daha derin bir bilgi sahibi oluyorlar. Özellikle de her iki dilde de okuryazar hale gelirlerse dilin işleyişi konusunda daha çok pratik yapma ve konuştukları iki dilin gerçeği düzenleme yöntemlerini karşılaştırma imkanı buluyorlar. Son 35 yılda yapılan 150 den fazla araştırma sonucu çiftdilli veya çokdilli çocukların bilgiyi birden fazla dilde işlemelerinden dolayı düşünme becerilerinde de daha esnek davrandıklarını ve daha yaratıcı düşündüklerini göstermektedir. İşin kısa ve özcesi çiftdilli çocuklar, okulda anadili etkin bir şekilde öğretildiği zaman okulda daha başarılı oluyor ve uygun koşullarda o dilde okuryazarlık geliştiriyorlar. Tam tersine, çocuklar anadillerini reddetmeleri konusunda teşvik edildikleri ve bunun sonucu olarak anadilleri atıl hale geldiği zaman, öğrenme için temel oluşturan kişisel ve kavramsal temellerinin altı kazılmış oluyor.

Ayrıca dünyada 7000’e yakın dilin konuşulduğunu ve tekdillilerin değil çokdillilerin daha fazla olduğunu biliyoruz. Bir Amerikan yerlisi dünyada çokdilliliğin norm, tekdilliğin ise anormal bir durum olduğunu göstermek için söylediği “tekdillilik tedavi edilebilir bir hastalıktır” sözü asıl kafa karışıklğının nerede olduğunu göstermesi açısından önemlidir. Üstelik dünya tarihine adını yazdırmış edebiyatçıların, biliminsanlarının, siyasetçilerin biyografilerine bakarsanız hiçbirinin tekdilli olmadığını ve çokdilli olmalarının ciddi faydasını gördüklerini görürsünüz.

Dolayısıyla yapılması gereken dilleri baskı altına alınmış toplulukların bu konuda bilgilenmeleri için çalışmalar yapmalı, tekdilli devlet politikalarının terk edilmesi için mücadele edilmesi gerekmektedir.

– Dünya’da Çift Dilli yada Çok Dilli Eğitim veren ülkeler var mı?

Doğrusunu isterseniz Türkiye dâhil/dışında dünyanın hemen her yerinde çiftdilli veya çokdilli eğitim yapılmaktadır. Elbette bu ülkelerde tarihsel olarak farklı dönemlerde farklı uygulamalar ortaya çıkmıştır ve çiftdilli eğitim uygulamalarının farklı nedenleri ve sonuçları olmuştur. Ancak gerçek şu ki çiftdilli eğitim bütün dünyanın gerçeğidir. Türkiye’de çiftdilli eğitimin örnekleri var. Daha önce de bahsettiğimiz prestijli Batı dillerinde eğitim veren özel okullar ile Ermeni ve Rum cemaatlerin okulları çiftdilli eğitime örnektir. Ancak maalesef Türkiye katı merkeziyetçi ve sıkıca tekdilli politikalara sarılmış bir ülke olduğu için Ermeni ve Rum okullarında çiftdilliliğin daha iyi uygulanabilmesinin önünde sürekli engeller çıkarmakta, bu deneyimlerin görünmez kılınmasına çalışmaktadır, zira Kürtler, Çerkesler, Araplar, Süryaniler, Lazlar ve daha birçok topluluğun anadillerinin kullanıldığı çifdilli eğitim talebinin önüne geçmeye çalışmaktadır. Öte yandan İspanya, Belçika, Finlandiya, İsveç, Almanya, Yunanistan gibi Avrupa ülkelerinden tutun Etiyopya, Güney Afrika, Nijerya, Kamerun gibi Afrika ülkeleri, Hindistan, Çin, Papua Yeni Gine, Nepal, bütün Orta Asya Türki devletleri gibi Asya ülkeleri, Peru, Meksika, Guatemala, Brezilya, Bolivya gibi Latin Amerika ülkeleri ve son olarak ABD ve Kanada’da bir kısmı başarılı bir kısmı başarısız sayısız çiftdilli eğitim örneği bulabilirsiniz. Etiyopya’da dört dilli eğitim yapılmakta, Hindistan’ın birçok eyaletinde İngilizce de dahil üç veya daha fazla dilde eğitim verilmeye devam etmektedir. Bir zamanlar Britanya sömürgesi olan Papua Yeni Gine ilginç bir örnek. Sömürgecilik döneminde yalnızca sömürge dili olan İngilizce eğitim veriliyordu, ancak okula katılım oranı, okur-yazarlık eğitim son 20 yıla kadar çok düşük düzeylerde olan ülkede 1995’ten sonra ülkedeki 800 civarında dilin 480 kadarı eğitime dahil edilerek çiftdilli eğitim verilmeye başladıktan sonra eğitim kalitesi ve okula katılımlarda ciddi artışlar olmuştur. Sorunuza geri dönersek, evet çiftdilli eğitim her yerde var, yeter ki görmek isteyelim.

– Sizin çalışma alanınız Kürt çocuklarına yönelik daha çok. Ve Kürtler genelde Anadillerini en azından konuşmayı biliyor ama Çerkesler açısından baktığımızda özellikle Diaspora’ da çocuklar anadillerini hiç bilmiyorlar. Hatta kulak aşinalığı da oldukça az. Bu şekildeki toplumlar içinde çift dilli eğitim verilebiliyor mu?

Aslında Kürtler açısından baktığımızda da ciddi bir kesim anadilini hiç bilmeyebiliyor. Özellikle İstanbul, Ankara, Mersin ve Adana gibi göç bölgeleri Kürtler için bir çeşit diaspora ve Kürtçe’nin hızla unutulduğu yerler. Bu nedenle çokdilli eğitim talebimizde sadece Kürtçe bilenler için değil unutturulmuş olanlar içinde bu talebi dillendiriyoruz. Dünyada da bunun birçok örneği var. Bilinen bir örnek olması açısından değinmekte fayda var. Faşist diktatör Franko dönemindeki baskıcı yönetimden dolayı birçok Basklı ve Katalan kendi anadillerini unuttu ve bu topluluklar özerkliklerine kavuştuklarında nüfuslarının bir bölümü artık kendi anadillerini konuşamıyordu. Uygun eğitim uygulamaları ile sonraki yıllarda kendi anadillerinde ciddi bir yeterlilik kazanabildiler. Yine Galler ve İrlanda’da, Bask ve Katalan örneklerindeki kadar başarılı olmasa da, benzer bir durum yaşandı. Kanada, Peru ve Bolivya’da yerli halklar arasında da benzer bir durum vardı ve örnek alınması gereken eğitim modelleri takip edilerek unutturulmuş anadillerinin yeniden canlanması sağlandı. Zaten literatürde “miras dillerin yeninden canlandırılması modeli” denilen ve artık unutulmuş veya unutulmaya yüz tutmuş dillerin yeniden canlandırılması için yapılan bir eğitim örneği var. Dolayısıyla Kürtler, Çerkesler hatta Arap, Laz, Ermeni, Rum vb. topluluklar için de bu durum geçerli ve yeniden canlandırma eğitimi yapılmalıdır. DİSA için hazırladığım Anadili Temelli Çokdilli Çokdiyalektli Dinamik Eğitim başlıklı raporda önerdiğim eğitim modellerinden biri de bu durumla ilgili zaten.

– 5. sınıflar için verilen seçmeli olarak anadil eğitim hakkı konusunda neler düşünüyorsunuz? Bunu siyasi olarak bir başlangıç olarak görebilir miyiz? Yani önümüzdeki yıllarda Anadil Temelli Çift Dilli Eğitim imkânları yasal olarak sağlanabilir mi sizce?

İsmi bile “anadili” olarak değil de “yaşayan diller” olarak konulan bu uygulamaya özellikle Kürtlerin verdiği mücadele sonucu bir kazanım olarak bakarsak elbette olumlu bir gelişme olduğunu söyleyebiliriz. Ancak yine dünya örneklerine bakarsak bu durumun iktidar sahipleri dışında kimseye ciddi bir faydası olmayacağını, iktidarın dilsel hegemonyasının yeniden üretilmesi için böyle bir adım atıldığını görürüz. Dünyanın birçok yerinde toplumsal muhalefet sonucu devletler farklı anadillerinin eğitimde kullanılabilmesi için çeşitli adımlar atmıştır. Bu adımlar Türkiye’de olduğu gibi seçmeli ders veya birkaç saatlik dil eğitimi şeklinde olduğunda ne diller ve bu dilleri konuşan topluluklar arasındaki hiyerarşik ve baskıcı ilişkiler dönüşüme uğramış ne de anadilinin kaybı önlenmiştir. Üstelik okuldaki başarısızlıklar, toplumsal çatışmalar da olduğu gibi devam etmiştir. Bunun örneklerini ABD’deki Hispanik toplulukların durumunda çok rahat görebiliriz. Zira Türkiye’ye de baktığımızda Kürtlerin ciddi bir şekilde geride durduğunu, bu hamleyi desteklemediğini görüyoruz. Evet bu bir hamledir. Bu hamle de bir başlangıç değil daha önce var olan baskının yeniden üretilmesinin hamlesidir. Gerçek bir başlangıç ancak anadillerinin eğitimde kullanılması talebinde bulunan toplulukların görüşleri ve talepleri alınarak onların istediği gibi yapıldığında olacaktır. Bunun olup olmayacağını sanırım ileride göreceğiz, eğer Kürt meselesinde barışçıl bir sona ulaşırsak bunun gerçekleşeceğini düşünüyorum, aksi takdirde ciddi bir değişimin olması çok zor görünüyor.

– Adigece ve Abazaca şu anda yok olma tehlikesiyle karşı karşıya, Çift Dilli Eğitim sitemiyle bu dillerin tekrar canlandırılabileceğini söylediniz. Bunu biraz açar mısınız yani hangi yöntem uygulanabilir bu diller için?

Çiftdilli eğitim adı altında toplanan birçok değişik eğitim uygulamasından bir tanesi de geriye dönük dilsel tahribatların ortadan kaldırılması ve unutulmuş olan dillerin yeninden canlandırılmasıdır. Bask ve Katalan bölgelerinde bu türden bir yeniden canlanmanın yaşandığını biliyoruz. Aynı şekilde Kanada’da bazı yerli dillerinin neredeyse unutulmak üzereyken, sadece topluluktaki yaşlıların konuştuğu dillerin son dönemlerde bir takım eğitim programları sayesinde yeniden canlandırıldığını söyleyebilirim. Türkiye’deki durumu göz önünde bulundurduğumuzda Çerkes dilleri, Kürtçe’nin Zazaca ve Kurmancî lehçeleri, Ermenice ve Rumca ile Lazca ciddi bir itibarsızlaştırmaya tabii tutulduğunu, insanların sadece bu dilleri konuşmaktan men edilmedikleri aynı zamanda bu dillerden utanmaları, onları geri kalmışlıkla ilişkilendirmeli dayatılmıştır. Yani çok önemli tahribatlara yol açan devlet politikalarından bahsediyoruz. Dolayısıyla bu tahribatların ortadan kaldırılması çok kolay olmayacaktır; ancak uzun vadeli güçlü çiftdilli eğitim programları ile mümkün olacaktır. Bu durumda genelde iki farklı eğitim modeli takip edilmektedir. Özellikle eğitim imkânlarının kısıtlı olduğu durumlarda egemen dilde okur-yazarlık eğitimi ve temel eğitim verilirken, unutulmuş anadili önceleri dil dersi olarak verilir. Ancak ilerleyen yıllarda bu dil derslerinin saatleri gittikçe artırılır ve sonunda bazı müfredat dersleri bu dilde verilmeye başlanır. Bu durumda, anadillerini tamamen unutmuş çocukların bu dilleri, birinci dilleri kadar iyi öğrenebilmeleri için en azından 5-6 yıl kadar bu dilleri yoğunlaştırılmış eğitim programlarında görmeleri gerekir. Diğer bir seçenek de başından itibaren dikkatli bir şekilde sadece unutulmuş olan dilde eğitim verilir, önceleri vücut dili kullanılarak, sözlü dil tercih edilerek bu eğitim yapıldıktan sonra bu dilde okur-yazarlık öğretilmeye çalışılır. Bu durumda başlangıçta okuma-yazmaya daha geç başlanabilir ve kısa vadede egemen dilde eğitim alan çocuklara göre daha yavaş gelişim gösterebilirler, ancak orta vadede onlara yetişir ve uzun vadede oldukça güçlü bir çiftdillilik geliştirilebilir. Burada kilit nokta, çocukların bildiği birinci dil olan egemen dil ötekileştirilmez, bu dili konuştuklarında öğrenciler cezalandırılmaz ve çiftdilli olmanın değerli bir şey olduğu öğretilmeye çalışılır. Uygun yöntemler, materyaller ve ehil öğretmenler tarafından uygulandığında bu türden bir eğitim kolaylıkla, unutulmuş dillerin canlandırılmasını sağlayabilirler. Üstelik küçük yaşta çocukların ne kadar hızlı dil öğrenebildikleri düşünüldüğünde dillerin yeniden canlandırılması sanıldığından çok daha kolay ve hızlı olabilir.

Bu konuda yapılmış bir çalışmadan haberim olmasa da devlet politikalarına baktığımızda önceki dönemlerde birçok Çerkes öğrencinin de Adigece ve Abazaca konuştuğu için şiddet görmüş olduğunu tahmin edebilirim. Ayrıca İstanbul’daki Rum ve Ermeni’lerin geçmişte yaşadıkları, yani Rumca veya Ermenice konuştukları için baskı gördükleri biliniyor.

-Mehmet Şerif Derince

Comments are closed.